Dolar (USD)
32.21
Euro (EUR)
34.67
Gram Altın
2447.42
BIST 100
10218.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

05 Temmuz 2023

​Dostlar meclisi

Son zamanlarda kaleme alınan hatıra kitaplarında büyük artış var. Bu sütunda yaptığım “Altmış yaşını geçen herkes hatıralarını yazmalıdır.” çağrısının bunda etkisi var mı, bilmiyorum ama -şaka bir yana- bazı yazar dostlarım beni arayıp “Haklısın, hatıralarımızı beraberimizde götürmemeliyiz, onları kaleme alıp gelecek nesillere bırakmalıyız. Ola ki yaşadıklarımızdan ders çıkarır, ibret alırlar.” dediler.

Bugünlerde zevkle ve hakikaten istifade ederek okuduğum hatırat, Dostlar Meclisi adını taşıyor. Kayseri yâranından, şair, yazar, gazeteci, teşkilatçı ve gönül insanı Muhsin İlyas Subaşı ağabeyimizin kaleme aldığı edebiyat hatıraları, Post Yayınevi’nden çıktı. Yazarımız ithaf niyetine yazdığı ilk yazıda “Dünyada en büyük şansım eşimdir.” diyor. Yazarımız elimizdeki bu kitapla 50 eserin üzerine çıktığını hatırlattıktan sonra bunda eşi Saadet Hanım’ın büyük rolü ve payı olduğunu, onun manevi desteği sayesinde bu başarıyı elde edebildiğini söylüyor ve ekliyor: “Eserini, huzur ortamı bulamazsan üretemezsin.” Elhak doğrudur, zira anlattığı bir hadise var ki doğrusu bunu her yazar hanımı da kabullenemez. Aslında bütün yazarlar, eşlerinden ve çocuklarından helallik istemelidir. Zira ‘vatan kurtarma’ derdine düşen kalem erbabı, ne yazık ki çoğu zaman yuvasını, evini ihmal edebiliyor. Muhsin Hocanın meraka değer hatırasını okuyunca hem güldüm hem de düşündüm. İnanıyorum ki sizler de ilgiyle okuyup bana hak vereceksiniz. İşte yazarımızın müthiş itirafı: “Eşim zaman zaman elime ihtiyaç listesi vermiştir, ben onların bir kısmını almışsam, çoğunluğunun yerine kitapla eve dönmüşümdür. Böyle bir sorumsuzluğuma rağmen, hiçbir zaman karşıma geçip, ‘Niye böyle yapıyorsun, ekmek yerine kitap mı yiyeceğiz?’ dememiştir.”

Ön söz’de “Edebiyat sosyolojisi için bu tür hatıralar bulunmaz birer saha malzemesidir.” deniliyor. Doğru ama sadece sosyoloji için mi? Anlatılanlar, edebiyat tarihi için de birer hazine değerindedir. Zira araştırıcılar, hatıraları okudukça edebiyat tarihimizin nasıl geliştiğini, şekillendiğini, yazarların kimden faydalanıp kime tesir ettiklerini öğreniyorlar. İşte bir bakıma Türkiye’nin kültür coğrafyasının zirveleri diyebileceğimiz ve kitapta az çok hatıralarına yer verilen şahsiyetlerden bir kısmı: Âşık Veysel, Halide Nusret Zorlutuna, Necip Fazıl, Arif Nihat Asya, Sâmiha Ayverdi, Nurettin Topçu, Fevziye Abdullah Tansel, Osman Turan, Feyzi Halıcı, Mehmet Kaplan, Cemil Meriç, Osman Yüksel Serdengeçti, İlhan Geçer, Bahtiyar Vahapzade, Mehmet Çınarlı, Ayhan Songar, Mehmet Önder, Bekir Sıtkı Erdoğan, Cengiz Aytmatov, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, Bahaettin Karakoç, Orhan Okay, Talat Halman, Ahmet Arvasi, Abdurrahim Karakoç, Nevzat Yalçıntaş, Tahir Kutsi Makal, Yücel Çakmaklı, Cinuçen Tanrıkorur, Emine Işınsu, Erol Güngör, Erdem Bayazıt, Rasim Özdenören, Mehmet Akif İnan, Mehmed Niyaz, Dilaver Cebeci, Yavuz Bahadıroğlu, Mustafa Miyasoğlu, Ömer Lütfi Mete… Bunlar ebedî âleme göç edenlerden bir kısmı. Muhsin Hoca yaşayan birçok şair ve yazarı da anlatıyor. Arada bir tenkitlerini de yapıyor. Bilhassa genç kalemlerin daha iyi yetişmeleri için âdeta çırpınıyor.

Merhum şair, yazar, gazeteci büyüğümüz Ömer Öztürkmen’le aynı gazetede çalışmıştım. Onun “Bir Cuma sabahı Allah’a karşı, /Malazgirt’te ellidört bin er/ Söylemişler en güzel marşı/Allahü ekber, Allahü ekber.” şeklindeki muhteşem marşını bilirim de ölüm hakikatini şu muazzam mısralarla nasıl dillendirdiğini kitaptan öğrendim: “Ölüm şu karşıki beyazlıklarda/İpekten dualarla kanatlanacak/Bir anne titriyor öteki uçta,/Ha uçtu ha uçacak!”

Muhsin Hoca bahsettiği her şahsiyeti önce muhtasar biçimde tanıtıyor, hayatından, eserlerinden, fikirlerinden ve edebiyat dünyamıza katkılarından bahsediyor. Sonra da bu kişilerle yaptığı sohbetlerden, hatıralarından, onların da kendisi ve sanatı hakkındaki kanaatlerinden söz ediyor. Yani biz hem bu kişileri hem de Muhsin İlyas Hocayı farklı bakışlardan çok daha iyi tanıyabiliyoruz. Tabii kitapta Türkiye genelinde meşhur olan şairler, yazarlar, edebiyat tarihçileri, mütefekkirler, sanatkârların yanı sıra bir de Kayseri ve çevresi ile Sivas civarında yetişmiş simalar da unutulmuyor.

Meşhur veya meçhul birçok şahsiyet hakkında anlatılan bu seçkin hatıralarda tenkitler, tahliller, fıkralar ve türlü mesele var ama bir de iyi bir şair olan Muhsin İlyas Hocamızın bazı şiirlerini de okuyoruz. Eseri bu mısralar da süslüyor. Onlardan biri olan “Sonsuzluk” şiiri: “Minareler semaya açılan bir pencere,/Burda vecdi duyanın bakışı sonsuzadır,/Kubbeler sıra sıra yolculara basamak,/Burda insan selinin akışı sonsuzadır.” Hatıra kitaplarını okumayı seviyorum lakin bir aşinanın olunca bu muhabbet katmerleniyor. Eserin neredeyse her sayfası derkenarlarda aldığım notlarla kırmızıya boyandı. İnanıyorum ki siz de severek okuyacaksınız. İyi ki neşrine vesile olmuşum. Şükürler olsun.