Dolar (USD)
34.68
Euro (EUR)
36.76
Gram Altın
2933.21
BIST 100
9935.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Ocak 2023

​'DOSTLAR SİZİ HATIRLASIN'

“Zorla güzellik olmaz!” sözü bazen anlamını yitirebilir. Zorla güzellik olur, dedirtecek bir durumla karşılaştım. Aslında hayatımızda çoğu zaman böyle şeylerle karşılaşıyoruzdur da farkında değiliz. Adana'da kitap denilince akla gelebilecek yerlerin listesinde benim için ilk sırayı Alfabe Kitabevi alır. Arada bir uğrar ve Alfabe Memed diye hitap ettiğimiz sevgili Dostum Mehmet ile yeni kitaplar üzerine sohbet ederiz. Son gidişimde kendisi için anlamlı olan ve yazarını bizatihi tanıdığını söylediği bir kitabı tavsiye etti, hatta kitabın 189. Sayfasında kendisinin de olduğunu söyledi ve ısrarla bu kitabı okumamı istedi. Sonrasında ise birkaç defa telefonla arayarak kitabı nasıl bulduğumu ve eleştirilerimi sordu. Ben de hâlihazırda okuduğum kitaplar olduğunu ve onları bitirdikten sonra başlayacağımı söyledim. Ancak o kadar ısrarcı bir halde söyledi ki, artık bu kitabı okumam gerektiğine karar verdim. Ne de güzel etmiş, ısrar etmekle. Teşekkürler Sevgili Dostum ‘Alfabe Memed’.

Bahse konu olan kitap, Zarif Yayınlarından yeni çıkmış olan Çağatay Hakan Gürkan imzalı, edebiyatımızın birbirinden değerli 18 yazarın portresinin yer aldığı ‘Dostlar Sizi Hatırlasın’ isimli kitaptı. Kitabı okuyunca yazarı ile kesinlikle tanışmam gerektiğine karar verdim. İşin üzücü tarafı ise aynı şehirde yaşıyor ve görev yaptığımız yerler itibariyle birbirimize o kadar yakın olmamıza rağmen birbirimizden habersiz yaşıyor olmamızdı. Kitabın elime aldığım akşam, gece geç saatlere kadar okuyarak bitirdikten sonra gündüzünde de Sevgili Çağatay Hakan hocamla tanışıp, çay içtik. Kitabın kapağı ile ilgili verdiği detay gözlerimi nemlendirdi. Kitapta yer alan 18 yazardan yalnızca üçü hayattaydı ve kapakta yer alan üç kuş da adeta bunu temsil ediyordu.

Çağımızın en büyük hastalıklarından birisi maalesef okumamak oldu. Okumayanları bir tarafa bırakalım, durumun daha facia olan tarafı okuyanlara soyu tükenenler gibi ve garip gözlerle bakılıyor olmasıdır. Doksanlı yıllarda kalıplaşmış ve ön yargılı bir ifade olan ve dinini hakkıyla yaşamaya çalışanlar için yafta olarak kullanılan “gerici” kavramı ne kadar anlamsız ve içi boş ise, günümüzde de bir kitap dahi okumayan, okumaktan, araştırmaktan bihaber yaşayanların okumak eylemi için ‘boş zaman’ ifadesini kullanmaları da o kadar anlamsızdır. Biz şimdi okumayanları ve kitaplara burun kıvırarak bakanları bir tarafa bırakarak gerçek bir okur ve okurluğunun yanında tahlil gücü de yüksek olan Çağatay Hakan hocamıza yüzümüzü ve gönlümüzü dönüp bakalım, bize neler anlatacak?

Çağatay Hakan Hocamızın ‘Edebiyatımızdan Portreler’ dip notuyla Zarif Yayınlarından çıkan Dostlar Sizi Hatırlasın kitabı, değerli babası İsmail Gürkan’ın ön sözüyle bize kapılarını açıyor.

Çağımızda okumak ayrı bir marifet olarak görülürken, okuduğunu anlamlandırmaya çalışmak, yorumlamak ve insanlara aktarabilmek cesaretini göstermek, bunu idrak edemeyenler için devrelerinin yanması olarak yorumlanır. Sığ zihinler bunu idrakten o kadar uzak kalır. Ancak Sevgili Yazar, ele aldığı yazarlarımızı eserleriyle ve yeri geldiğinde hayatlarındaki örneklemelerle hayatımızda ve zihnimizde yer edecek şekilde bize anlatmaktadır.

Okumak, eylemlerin en kolayı ve en yalın halidir. Lakin aynı zamanda da en etkileyicisi ve belirleyicisidir. Okumak ne kadar önemli ise, neyin, nasıl, niçin ve hangi amaçla okunduğu da o kadar önemlidir. Her ne kadar 220 sayfaya birbirinden değerli ve kıymetli 18 yazarı sığdırmış olsa da Sevgili Yazarımız, okuma yolculuğuna çıkacaklar için bir kılavuz, yolda olanlar için de ek tavsiye gayretindedir.

Tahlillerini yaptığı yazarların eserlerine ve hayat hikâyelerine hâkim olan Çağatay Hakan hocam, bilmemiz gerektiği kadarını bizlerle paylaşırken, bazen de nüanslarla yazıyı daha sürükleyici hale getiriyor. Mesela Cengiz Aytmatov’u okurken adeta bütün kitaplarının özetinin harmanlanmış halde ortaya konulduğunu fark ediyorsunuz.

Çağatay Hakan Hocamın, bir yazar olarak, büyük yazarların hayatına kelimenin tam anlamıyla mercek tuttuğu bu yazıları okurken “Büyük yazar kolay olunmuyor.” demekten kendinizi alamıyorsunuz. Yakından tanıdığımızı düşündüğümüz yazarların bilinmedik hikâyelerine tanıklık ederken öğrendiğiniz şeylere hayret duymamanız içten değil. 18 yazar ile ilgili beş on sayfa arası kaleme alınan bilgiler, ilgili yazarın hayatının ve eserinin resmini çekip masaya bir bütün olarak koyuyor. İtiraf etmeliyim ki, kitapta yer alan yazarların bir kısmını çok iyi tanıdığımı düşünüyordum ki, bu kitabı okuyunca tanıdığımı düşündüğüm yazarların bilmediğim taraflarını da bu kitap sayesinde öğrenmiş oldum.

Anı, günlük, hikâye, deneme ve anlatı tonunda ortaya karışık bir tarzda edebiyatın birçok alanına hâkim olarak bize yazarlarla ilgili ışık tutan Sevgili Çağatay Hakan hocam, kendi gözüyle ve eserleri etrafında edebiyatımıza mal olmuş yazarları tanımlarken, bizlere de yeni ufuklar açıyor.

Mesela Peyami Safa’nın ilk roman denemesini daha on bir yaşında iken yazdığını biliyor muydunuz, yahut tek geçim kaynağının kalemi olduğunu?..

“Sevgi emektir!” son sözüyle gözümüz nemlenerek izlediğimiz “Selvi Boylum, Al Yazmalım” filminin kitabını Cengiz Aytmatov’un 1961 yılında kaleme aldığını biliyor muydunuz?

Mehmed Niyazi’nin Çanakkale romanını yazmak için altı yıl boyunca Çanakkale siperlerinde dolaştığını ve yazmanın bir vebal olduğunu düşündüğünü biliyor muydunuz? Ve daha nice bilgiye bu kitap sayesinde ulaşıyorsunuz.

Kitapta beni en çok etkileyen bölüm Yaşar Kemal ile ilgili olan bölümdü. Bizim Yaşar Kemal diye kaleme alınan bölümü okurken aslında ne kadar ön yargılı olduğumu bana göstermiş oldu. Maalesef, bazı yazarları okurken ön yargıyla okuyoruz veya daha acısı ‘bu bizden değil!’ diyerek hiç okumuyoruz. Buna ek olarak bizden olmadığını düşündüğümüz yazarların kitaplarını dahi almıyoruz. Bunun neticesinde bir tarafı aydınlık görürken gölgemizin düştüğü yan ise hep karanlıkta kalıyor. Sonra da başlıyoruz ötekileştirmeye… Ötekileştirirken kendimizin de bir başkasının ötekisi olduğunu fark etmiyoruz. Nihayetinde bir tarafa kör ve sağır olunca, zamanla o tarafa karşı dilsiz ve hissiz olmaya başlıyoruz. Kurulan cümleler ve ortaya konulan fikirler de doğal olarak tek yönlü olmaktan kurtulamıyor. Bu yanlışımıza ince ince dokunan sevgili yazarımız, ‘Bizim Yaşar Kemal’ yazısında usulca içimize dönüp, biraz eleştirel bakışla kendimizi sorgulamamız gerektiğini kulağımıza fısıldıyor.

Kitabın en güzel yanlarından birisi de yazarlar ile ilgili yazarımızın çizdiği resimlerdir. Yazarlığı yanında çizimlerinde de başarılı olan Yazarımızın, ‘Hasan Aycın’la Naif bir sohbet’ etmesini daha iyi anlıyoruz.

Velhasıl, kitabı okuyunca içeriğiyle ne kadar uyumlu olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. Kitabı bir çırpıda okunacak kitap olarak değerlendirmek yerine, uzun soluklu ve bazen de araştırma ve başucu kitabı olarak görebiliriz. Gayet donanımlı ve başarılı bir çalışma olmuş. Her ne kadar Çağatay Hakan Hocam, bu kitabı beş yıllık bir sürecin ürünü olarak görse de, ben bir ömrün ürünü olarak görüyorum. Okuyunca ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Teşekkürler Alfabe Memed!

Teşekkürler Çağatay Hakan Gürkan!

Keyifli okumalar diliyorum.