Dolar (USD)
32.30
Euro (EUR)
34.76
Gram Altın
2412.68
BIST 100
10250.31
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Nisan 2024

​Dünya malı!..

VAKİT gece yarısı. Hoca derin uykularda, yanında da hanımı.

Kadıncağız bir sese uyanır.

Hoca’ya “Kalk hele Bey!” der,

“Sese bakılırsa, bu gelen yine o hırsızdır!”

Hoca ise pek rahat.

Yorganına bürünür.

Kadıncağız, “Hırsız hırsız!” dese de…

Hiç bozmaz rahatını.

İyice söylenince Hanımı…

“Canım Kadınım” der Hoca:

“Telaşlanacak ne var?

Sanki evde işe yarar bir şey var.

Bulsunlar işe yarar bir malı,

Alırız her neyse, elindekinin tamamını!..”

***

Nasrettin Hoca, böyle rahatmış…

Çünkü kaybedecek bir şeyi yokmuş!

Ev tıklım basa, antika dolu olsaydı ya,

Rahat uyku mu vardı Hoca’ya?..

Kaybedecekleri arttıkça telâşlanıyor insanoğlu.

Geriliyor.

Endişeleniyor.

Dünya malı için ne telaş, ahiret içinse bir o kadar rahat.

Günler geçip gidiyor, ölümün nefesi üstünde…

Ne var ki, dünya malı için ettiği endişenin milyonda biri, hesap günü için yok.

Bilsek ki, ne güzel olur;

Derdi dünya olanın dünya kadar derdi olur.

***

Ne büyük gaflet;

Çocuğumuzun taaa üniversite sınavında kaç puan alacağının, alması gerektiğinin hesabını yapıyoruz da…

Bir ders atlasa, bir imtihanı kaçırsa deli oluyoruz da…

Namaz atlamış, namaz kaçırmış, pek de dert etmiyoruz.

Malımız arttıkça dünya telaşımız artıyor, ahiret telâşımız azalıyor, ne gaflet!..

Çocuklarımıza bile kıyıyoruz, ne merhamet!!

***

Nasrettin Hoca’da kaybedecek dünyalığının olmamasının rahatlığı var.

Ya bir de mirası olsaydı?

Bir de ölümden sonra, mirasçı kavgasını izlemenin azabı!

Anadolu ne güzel bir yurttur, ne güzel yürekler vardır güzelim topraklarda.

Ne yazık ki bunların sayısı azalıyor.

Mal arttıkça, aralar açılıyor.

İnsanlar birbirlerinden uzaklaşıyor.

Miras derdi, köylerde de dert!

Bir de seçim var, o büsbütün fena!

Bu bayram…

Bir güzel köyde idim.

Her sene, eksilenler oluyor.

Bizler de, orta yaşlılar ve gençler olarak, köylerimizde yaz kış kalan birkaç yaşlıyı ziyaret ediyor, geleneği sürdürmeye çalışıyoruz.

Ne var ki…

Gördüğümüz manzara;

Köyde bir soğuk hava, insanlar birbirinden uzaklaşmış..

Niçin mi?

İki muhtar adayı varmış, biri kazanmış, haliyle diğeri kazanamamış.

Köyde ona oy verenlerle, oy vermeyenler arasındaki “uzaklık” ilk bakışta dikkat çekermiş.

Üç gruba ayrılmış kabaca ahali;

Kazanan muhtardan yana olanlar, kaybeden muhtardan yana olanlar…

Etliye sütlüye karışmayanlar!..

***

Ah şu demokrasi…

Hani şehirleri böldün, kasabaları böldün de…

Bugün, geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz Merhum Kayınpederim’in ve diğer bütün ölmüşlerimizin ruhları için Kuran-ı Kerim okunacak, dualar edilecek.

Biliyorum;

Ölmüşler bize çok uzak olacak ve ölüm –sanki- bize çok uzak…

Dünya telâşı ise çok yakın.

Nasrettin Hoca, dünyayla dalgasını geçiyor adeta…

Fıkraların çoğunda bu var; “mizah” ile davet ediyor tefekküre.

Yazı girişindeki fıkrada, kaybedecek bir şeyi olmadığı için telaş etmeyen Hoca.

***

Ciğer mi yenecek, nasipse mideye iner.

Değilse, bir atmacaya gider.

Nasip neyse o olur.

Yine Nasrettin Hoca’dan;

Günlerden bir gün…

Meraklının biri, Hoca’ya ciğer tarif eder.

“Şöyle şöyle bir ciğer al, böyle böyle pişir, gör bak ne lezzet!” der.

Hoca da aklında tutmaz, tarifi kâğıda yazar.

Doğru çarşıya gider, tarife en uygun ciğeri seçer.

Alır onu eline, gitmek için yola çıkar evine.

Cebindeki tarifi yoklarken Hoca,

Gökten ok gibi iner bir atmaca!

Kapar ciğeri aniden, göklere süzülür birden.

Bir anda gökleri boylar.

Hoca pek şaşırır ve haliyle afallar.

Kendine gelince ne yapsın…

Gökyüzüne uzatır parmağını..

“Boşuna uğraşma atmaca, o lezzeti alamazsın!” der…

“Tarifi bende onun, sen nereden bileceksin nasıl pişer bu güzelim ciğer!

***

Dünya malıyla dalga geçebilmek ne güzel!