Dünya Müslüman Aydınlar Birliği'ne doğru
Son iki yüz yılda Avrupalılar -ki buna Rusya da dahil- İslam Coğrafyasında her türlü melaneti sergilediler. Bu melanetin içinde talan, katliam, kaos, terör gibi insanlık dışı uygulamalar vardı.
Osmanlı
Devleti’nin gerileme dönemine denk gelen süreçte İngilizler başta olmak üzere
Fransa, İtalya, Almanya, İspanya, Hollanda gibi ülkeler İslam Coğrafyası ve
diğer doğu ülkelerini kolonileştirmeye başladı. Bu coğrafyada sadece Türkiye
kolonileşmekten kurtulabildi, diğer bütün ülkeler hala Batı devletlerinin yarı
resmi kolonisi olmaktan kurtulamadı.
Hal
böyle iken SSCB yıkıldıktan sonra “Yeni düşman İslam!” parolası ile
bölgemizi terörize etmek üzere kolları sıvayan batılı devletler; Afganistan,
Irak, Libya, Suriye, Yemen, Cezayir gibi ülkelerde direkt ya da vekalet
savaşları ile 12 milyon Müslümanın katline imza attı.
Kimi
zaman Afganistan örneğinde olduğu gibi “Terör var” dediler ve bu
ülkelere saldırdılar.
Kimi
zaman Irak’ta gördüğümüz vechile “Nükleer silah var” dediler ve
milyonlarca Müslüman sivil, çocuk ve kadını öldürdüler.
Tamam,
biz Müslümanların çok kusurları oldu, bizi kandırmalarına izin vermemeliydik lakin
yaşanan bütün bu katliam ve melanetin müsebbibi Hristiyan Batılı devletlerdir.
Üstelik bu katliam ve barbarlıklarını ellerindeki İncil’den çıkardıkları bir
gerçektir.
Nasıl
mı?
Buyurun,
İsa’ya (as) ait olduğunu iddia ettikleri sözleri beraber okuyalım:
"Yeryüzüne
barış getirmeye geldiğimi sanmayın! Ben barış değil kılıç getirmeye geldim.
Çünkü ben oğulla babasının, kızla annesinin, gelinle kaynanasının arasına
ayrılık koymaya geldim. İnsanın düşmanları, kendi ev halkı
olacaktır." (Matta 10; 34-36)
"Lakin
üzerlerine kral olmamı istemeyen o düşmanlarımı buraya getirin ve önümde
öldürün!" (Luka, 19/27)
Şimdi,
Bu
sözlere inanan, bu sözleri Allah’tan kabul eden, bu sözleri ilke edinen, bu
sözlerle hareket eden, bu sözleri kendilerine ölçü kabul eden bir dinin
mensuplarından hangi insan(cıl)lığı beklersiniz?
Hiç!
Ama
inanın bu sözlere “din” diye inanan Hristiyan dünya tam da bu sözlerin
gereğini yapıyor.
Nerede
savaş, terör, talan, barbarlık, katliam varsa orada Hristiyanlar var,
Nerede
ırkçılık, nerede tahammülsüzlük, nerede bölücülük, nerede kin, nefret, zulüm, düşmanlık
orada Hristiyanlar var.
Ama
gelin görün ki bütün bu melanetlerine rağmen bir “İslamofobi”yi
tutturdular ve aziz İslam’ı karalamaya çalışıyorlar. Aslında “Kültürel
ırkçılık” olan İslamofobi, Batı’nın İslam ve Müslümanlara karşı
başlattıkları hibrit savaşın psikolojik savaş kollarındandır.
İslamofobia
yeni değil,
Anti-İslam
Hz. Muhammed Mustafa’nın (sav) risaleti döneminde İslam düşmanlığı şeklinde
başlamış, günümüzde de “İslamofobi” olarak karşımıza çıkmıştır.
Bu
nefret söylemi dünya Müslümanlarına kan kusturmaktadır. Türkiye Cumhurbaşkanı
Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin çabaları ile zar zor
emekleyen İİT dışında İslamofobia yüzünden bilhassa Batı kaynaklı haksızlıkları
dile getiren bir resmi organizasyon, uluslararası bir STK ve hukuki destek
sunacak bir oluşum bulunmamaktadır.
Biliyoruz
ve yaşıyoruz ki;
Dünyada
yaşanan savaşlar arasında en sinsi ve en tehlikeli olanı “semantik savaş”tır.
Aziz İslam’a “terör” ya da “fobia” ekleyenler bunun yeryüzündeki bütün
bombalardan daha tesirli olduğunu gördüler. Bu sebeple bu savaşı daha da
harladılar.
İşte
bu küresel soruna biz Diyarbakırlı Müslüman aydın, yazar ve sorumluluğunu
müdrik birkaç arkadaş bir araya gelerek Türkiye ve dünyadan Müslüman katılımcılarla
birlikte uluslararası bir oluşumun kurulmasına yönelik bir çalışma başlattık:
Bir
süre önce kardeş gazetemiz Yeni Söz Gazetesi yazarlarından Tarık Ziya Gücüm de
değinmişti, onun bıraktığı yerden devam ediyorum:
İnşaallah
kuracağımız “DÜNYA MÜSLÜMAN AYDINLAR BİRLİĞİ” çatısı altında İslamofobia ile
Aziz İslam’a ve Müslümanlara yönelik her türlü haksızlığa karşı MÜSLÜMANCA
DURUŞ sergilemek niyetindeyiz. Elbette farklı inanç mensuplarına yönelik
haksızlıklara karşı çıkmak inancımızın gereğidir lakin önceliğimiz iki asırdır
her türlü zulme maruz kalan Müslümanlar olacaktır.
İnşaallah
kuruluş süreci tamamlandıktan sonra dünyanın pek çok merkezinde faaliyetler
icra edeceğiz. Müslümanlara yönelik zulüm ve haksızlıkları dile getireceğiz.
Bununla yetinmeyerek izleme komiteleri, hukuki destek, ifşa, ödüllendirme gibi
yöntemlerle soruna duyarsız kalmadığımızı göstereceğiz. Bütün çalışmalarımızı
hukuk içinde, insan hak ve onurunu gözeterek sürdüreceğiz.
Önümüzdeki günlerde detaylı bilgilendirme yapılacaktır.