Dolar (USD)
32.31
Euro (EUR)
34.57
Gram Altın
2409.17
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

17 Nisan 2023

​Dünyanın Repliği

Şiirin sesiyle uyanmak, şiirle açmak bir günü ve şiirle kapamak. Son zamanlarda yorulmayan ne var? Gök yoruldu, dağ yoruldu, ırmak yoruldu, yollar yoruldu, gece ve gündüz yoruldu, deniz yoruldu, şehirler yoruldu ve kalpler yoruldu. Şimdi bir ses gerek bizi uyandırmaya, işte o ses: Dünyanın Repliği.

Vahdettin Oktay Beyazlı, “86’da doğmuş ama şiirle daha evvel doğmuş, yeşili sevmiş ve hep onunla olmuş, öğrenmek için öğretmen, sevmek için baba olmuş. Yetmemiş daha çok susmak için de şiiri seçmiş.” Kendini böyle anlatıyor sevgili şairimiz. Susmak için şiiri seçmek. Burada duruyorum. Ve ben de susup Dünyanın Repliği’ni dinliyorum.

Aralık 2022’de sesini duyuran Dünyanın Repliği, V. Oktay Beyazlı’nın ilk şiir kitabı. Okur Kitaplığı’ndan çıkan eser, üç bölüme ayrılmış ve 33 şiirden oluşuyor. “Cennet’ime, Bal’ıma ve Şiir’ime…” hitabının olduğu ilk sayfadan sonra ikinci sayfada Sezai Karakoç, A. Cahit Zarifoğlu ve R.M. Rilke’den dizelere yer verilmiş.

Bir eseri özellikle de şiir kitaplarını okurken dikkat ettiğim husus seçilen kelimeler ve benzetmelerdir. Alışılmış benzetmelerin dışında şairin kendine ait üslubu ve buluşları var mıdır? V. Oktay Beyazlı, Dünyanın Repliği’nde kendine ait buluşları, benzetmeleri ve var etmeye çalıştığı dili ile dikkatimi çekti. Taşralı bir ruhun arayışı, sızlanışı, yalnızlığı, ölümü ve aşkı bilişi, kuşları, hüznü ve sevinci talim edişi gözümden kaçmadı. Doğrusu beni şaşırtan ve sevindiren, takdir hislerimi de gizleyemeyeceğim dizeleri ile şiir için umut veren bir şair yolculuğuna şahit oldum. Peki, bu şair nasıl ve hangi mecrada yetişmiştir, evet, bunu da sormak gerekir. Ben bu sorunun cevabını yine şairin kendi dizeleri arasında buldum. “Mahfil tutmadım ustam da yok/gözümü kamaştıran dünyadan gayrı/sezdim Yunus’un emrini Türkçe koylarında”(s.17). Bunu söylemiş olması onu daha müstakil ve kendi yolunu kendi açan bir şair olarak bilinmesi için iyi bir adım. Aidiyet duygusunun insanın elini kolunu bağladığını, istidadını körelttiğini düşünüyorum. Günümüz edebiyat çevrelerinin hastalığı hâline gelen “talebelik” veya “edebiyat müritliği” gibi bağlılıklar genç kuşakların önüne set oluyor. Falanın paltosundan, filanın cebinden çıkmak gibi komplekslerden kurtulan ve eserini kendisi inşa eden kim varsa onun eseri orijinal ve o kişi de kendi üslubunu bulan bir sanatçı olma yolunda ciddi ve imrenilecek bir adım atmış olmaktadır. Gelelim V. Oktay Beyazlı’ya, lafı biraz uzatmış olsak da tüm bu sözleri Dünyanın Repliği’ni daha iyi anlamanız için söylediğimi eserden alacağım dizeleri okuyunca anlayacaksınız.

Şairin gücü dilindedir, o dil ile bir ordu var eder ve anlam ülkesini fethe koyulur. Sevgili V. Oktay, kendi ordusunu kurmuş. Dile hâkimiyetini gördüğüm gibi dilin zenginliklerini keşfettiğini de gördüğümü söyleyebilirim. Şiir kitaplarını okurken kitabın üzerine not almayı seviyorum, kitaba biraz yazık mı oluyor, diye de hayıflanırım ama bundan da vazgeçemiyorum. Dünyanın Repliği’ni okurken her sayfada aldığım notlar oldu. Bu şu demek aslında her şiirde hayran kaldığım, önemsediğim, şairi farklı kılan söyleyişler var. Eserde not almadığım sayfa yok gibiydi. (Kusuruma bakma sevgili şair.) İmzalı bir esere böyle kıyılır mı, demeyin lütfen! Şiirleri okuyup geçmedim, şiirin içine girmeye, kim bilir, şerh biraz da böyledir ama şerh de etmek değildi amacım sadece şairin müktesebatını ortaya koymak, şiirinin anlam dünyasını tanımak istedim. Bu da bir okur olarak hakkımdı. Kendimce orijinal bulduğum dizeleri renkli kalemlerle çizdim. Dikkatimi çeken kelimeleri ayrı kalemlerle not aldım. Eserde az kullanılan kelimeleri, öz Türkçe diyebileceğim kelimeleri kenarlara yazdım. Şimdi 62 sayfalık Dünyanın Repliği’nin kapısını açalım mı, buyurun!

İlk şiirin adı: Dili Çürüten Şair. Şiirde “insan yabancıdır en az kendi yüzüne bakar” dizesini hemen içselleştirdim. Modern insanın hâli. Devamında “ve uzaktır en yakınındayken kalbine” dizesi ile sorguladım kendimi de. Dikkat çeken bir husus da şiirlerin ismi. Allah Ağrısı Omzumda Plato Düzlüğü başlıklı şiirde iç muhasebe başlıyor. Çünkü burada yüzleşmemiz gerek konular var. “faizi yok sayan bu şiir kime gelsin” dizesi ile başlayan şiirde şairin iç dünyasındaki onu sarsan ve düşündüren konuları da öğrenmiş oluyoruz. Öyle ya her dize biraz da hayattandır, gerçektir. “tapusu yok mısralar içinde köreliyorum” diyen şair, “Allah ağrısı omzumda plato düzlüğü/ çatırdayan kemiklerime takat getirir” dizesiyle sığınacağı limanı işaret ediyor ve “inşirah sesi ve yasin kuvveti” ile bir adres veriyor. “ana dilini bozduk ve dadandık aşksızlığa/protez ayaklar taktık taşısın diye” dizelerinde şairin dil hassasiyetini görüyoruz. Taşralı ruhları okurken yakalarında taşıdıkları endişeli hâli görürüz. Bu fotoğrafta biraz da mahcubiyet ve çekingenlik vardır. “ısınmadan dâhil olduğum hayat” ve “aşk oyununda hâlâ çıraklık mesleğim” dizesi tam da bunu imliyor. Yine şairin şiirini kurarken ne kadar titiz olduğunu şu dizede görüyoruz: “hangi sözcüğe el atsam benden evvel/ göz koymuş bir şair arkadaş”

Dünyanın Repliği’nde dikkatimi çeken başka bir konu da şiirdeki matematik ve fen terimleri oldu. Hatta bir şiir Tek Bilinenli Denklem ismini taşıyor, o şiirden bir bölüm: “kendi denkleminde saklı tek bilinenli/ kendiyle çarpılan kendi parantezinde” Diğer şiirlerdeki ifadeler: “çok kenarlı bir acı, kaldıraç zafer alayı, acılar denklemi, hayat üçgeni, teğet geçmeyecek kalbine tembihler, dikey acılar teoremi, çekim kuvveti, sayılarını yitirmiş bir doğruyum.”

Dünyanın Repliği’nde “kuşlar, çocuklar, yalnızlık, gökler, ölüm, aynalar, şiir, şair, hüzün, sükût, dünya” gibi kelimelerin sıkça kullanımı dikkat çekiyor. Şairin zihin haritası diyebileceğimiz ve sembolleşen bu kelimeler üzerinden gittiğimizde onun şiir dünyasına varıyoruz. Dünya ve şiir, şairin kurguladığı dünya ile gerçek dünyası arasındaki gidiş gelişlere de tanıklık ediyoruz. Özellikle çocuklar çok sık geçiyor, bir bölümün adı da Eksilir Bir Çocuk Sesi. Üç şiirin adı da şöyle: Çocuksuz Büyüyor Evlerde Çocuklar, Çıkılmaz ki Düşülür de Paltosunda Çocukluğun, Çocuklar Güler Çünkü Çocuklar. Aslında yukarıya çıkardığım kelimeler tesadüf değil, hepsi de bir şiirin adında geçiyor. Bu da demek oluyor ki şairin gerçek hayatının şiire aktarılmış hâlini bu şiirlerde okuyoruz. Yine çok kullanılan “ayna” Aşka Tutulunca Ayaklanır Aynalar şiirinin başlığında yer alıyor. Açıkça söylemek gerekirse şiir isimlerini çok orijinal buldum. Kuşların uçuştuğu, çocukların oynadığı, yetişkinlerin ölüm ve yalnızlıkla imtihana girdiği bir eser diyebilirim. Şu şiir isimlerine bakar mısınız: Boşluğa Kuş Duası, Acemi Yo/Kuşlar, Hüzne Yer Açar Dallarda Kuşlar.

Eserde gizlenen bir ruh var, bu ruh sükûta dalmış durumda. Zira çokça kullanılan bir kelime sükût. V. Oktay Beyazlı’yı nasıl tanıyalım, evet, bu soruyu yine onun dizelerinden hareketle cevaplandıralım: “dili varken hangi şair tanınır yüzünden/tanımsın hiç kimse elimden gözümden” Eserdeki iktibaslar, alıntılar ve Hayrettin Orhanoğlu, Ahmet Sarı gibi isimlere ithaf edilen şiirler de dikkat çekiyor. “en yekule lehu kun fe yekun” ve “fezkuruni ezkurkum, fezkuruni ezkurkum” gibi ayetlerden iktibaslar ve “Hz. İbrahim, İsmail, Yusuf” gibi peygamberlerin Kur’an’da geçen hikâyelerine atıfta bulunulması şairin beslendiği kaynakların ipuçlarını veriyor: “elimdeki bıçak İbrahim bakışlı el arar/gözümde İsmail sükûtunda bir fer var” Eserde Sezai Karakoç’un ruhunu hissediyoruz. “Şehzadebaşı’nı dirilten gül ustasından.”(s.21) Yer yer İsmet Özel’i andıran veya onun kelime tercihini yansıtan söyleyişler olduğunu görmek mümkün. “bir üzünç doldurur dölyatağını yaşamın.” (s.51) Gerçi bu öz Türkçe özentisi gibi dursa da yine de şairin tercihine saygı duymak gerekir. Şu kelimeler de dikkatimi çekti: “kösnül, çalçene, çavlan, üzünç, göksel, sevinti, yersel ivme, alesta” Diğer taraftan az kullanılan bazı kelimeler de tam yerinde kullanılmış: “seğirtmek, gövermek, sağaltmak, esrik, yaşmak”

“Oyuncunun sözü karşısındakine bırakırken söyleyeceği son söz” olarak tanımlanan replik kelimesi şiire isim olmuş ve V. Oktay Beyazlı Dünyanın Repliği’nde bugüne değin yaşadıklarını son söz hükmünde şiirle söylemiş. Kanaatimce şiirini özetleyen tek dizeyi son söz olarak alıyorum ve üzerine bir şey eklemiyor, yorumu sizlere bırakıyorum: “insan ağacından dökülür yasak dünya meyvesi”