Dolar (USD)
32.38
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2404.82
BIST 100
10178.97
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

19 Kasım 2023

Dünyayı umutlandıran tek şey…

Dikkatinizi cezbetti mi bilmem; yalnızca Gazze ya da Batı Şeria değil bütün dünya Müslümanları abluka altında. Konformizm batağına düşen toplum mühendislerince geliştirilen silahlar, gerçek bir Müslümanın neyi, nasıl düşüneceğini ve nasıl hareket edeceğini hatta olaylara ve durumlara Müslümanca nasıl tepki vermesi gerektiğinin bilincini de yok ediyor. Müslüman bir zihinden çıkanlar, dilde anlamlı cümlelere dökülmeden hemen önce hegemonyanın kontrolündeki küresel şebekenin hava savunma sistemleri tarafından engelleniyor, yok ediliyor. Bu nedenle Filistin meselesinde Hamas haricinde ne bilkuvvet olarak ne de bilfiil olarak Müslümanların herhangi bir etkisi yok.

Batı’nın araçlarıyla ve yine Batının hedeflediği amaçlar doğrultusunda kanıksadıklarımız bizi yıllardır uyuştururken; akıl, kalp ve ruh bırakın dile geleceği bir insan bedenine girmeyi, insan silueti dahi bulamıyor. Bu yüzyılın bedenleri, bunu bir problem olarak görmüyor. Problemlerin az bir dünya çıkarına göz ardı edildiği, eşref-i mahlûkat ve ahsen-i takvim üzere yaratılan insanın dikkate alınmadığı bugünkü dünya düzeni işte bu nedenden ötürü herkesçe “kabul edilebilir” bulunuyor.

Oysaki adına ‘düzen’ denilen bu “düzensiz düzen”i kuranların çocuk/kadın/insan hakları gibi bölümlendirme yapmalarının nedeni o alanlara girenlerin haklarını korumak değil. Onların insanı sadece insan olduğu için şerefli ve dokunulmaz haklara sahip gören evrensel ideallerin hükümferman olduğu bir dünya tahayyülleri yok. Patinaj çekmemizin ana nedenini oluşturan da işin bu kısmını idrak edemiyor olmamız. Bugünkü meselemiz, bu düzeni kuranlardan medet ummamızın ve düzeni kuranlara bu düzeni şikâyet etmemizin bizi ne kadar zavallı gösterdiğini bilmememizin meselesidir.

Mesele kelimesi, genellikle güç sorunları ifade etmek için kullanılır ve yıkıcı sonuçlara gebedir. Bu nedenle bugünün Müslümanlarının meselesi, insana değil insanın kurduğu kurumlara, kuruluşlara, uluslararası örgütlere ve evrensel beyannamelere İlahi düzenden daha çok güvenmenin bugünkü sonuçları doğuracağının saf bir şekilde öngörülememesi meselesidir.

Sonuçların kendini doğuran nedenlere mecbur oluşu, bugün yaşıyor olduğumuz problemleri oluşturan nedenlerin yok edilmesini de mecburi kılıyor. Bu uzun ve meşakkatli işin ertelenmesine şimdilik cevaz var elbette. Çünkü şu an yapamayacaklarımızın değil, acil olarak ne yapabileceğimizin konuşulması gerektiği ve her alandaki ezberlerin bozulduğu bir çağ.

Bugün Batı ile Batı halklarını ayırt etmemiz gerektiğinin ortaya çıktığı tarihi bir dönüm noktası. Hakeza Amerika’da, Avrupa’da, Filistin lehine yapılan devasa protesto gösterilerinden anlıyoruz ki insanlık farkında olmasa da küresel hegemonyaya karşı küresel bir intifada başlattı.

Küresel intifada; işlevsizleşen, boş kınama kararları çıkarmaktan başka işe yaramayan, ikiyüzlü politika ve stratejilerin, petrol satışıyla orantılı insanlığın da sonunu getirecek. Çünkü bugün kitle iletişim araçlarının en etkin kullanıldığı çağ olmasına rağmen tarihte ilk defa Batı medyasının manipülasyon taktikleri işe yaramıyor.

Ne yazık ki işgalci İsrail’in görülmemiş bir soykırım yaptığı, hastaneleri bombaladığı, bebekleri şehit edecek kadar insanlıktan çıktığı bir çağ ile dünyanın doğusuyla batısının aynı duyguları paylaştığı ve beraberce zulme dur diyebildiği ender bir çağa aynı anda şahitlik ediyoruz. İsmet Özel’in dediği gibi; “Susmanın suça iştirak olduğunu bilecek kadar aklımız başımızda.” çok şükür. Şimdilik Müslümanı da bütün dünyayı da umutlandıran tek şey bu.