Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

05 Şubat 2024

Duygular niçin kontrol edilmektedir?

Romantik ilişkiler, bireyler arasında gelişen tutkuların, bağlılıkların ve yakınlıkların birleşiminden oluşan duygusal ilişkiler olarak anlaşılmaktadır. Romantizm, salt bireylerin duygularından ibaret bir hal değildir. Romantizm, bireysel bir duygu hali olmanın ötesinde bir sosyal inşa durumudur. Romantizme dair her şey, duygularımızın, evliliğimizin, cinsel ilişkilerimizin anlamı ve yapılanması sürekli olarak regüle edilmekte ve yapılandırılmaktadır. Romantizmin regüle edilmesi ve yapılandırılması, mülkiyetin üretimi, dağıtımı ve tüketimiyle yakından ilişkilidir. Kültürlerde insanların bedenleri, cinsel yaşamları ve romantizmleri biyolojik olmanın ötesinde sosyal, kültürel ve ekonomik bir güç olarak anlaşılmaktadır. İnsanların duygusal yaşamı, onların estetik, siyasal, ailevi, toplumsal ve ekonomik hayatlarından ayrı düşünülemez. Cinsellik ve romantizm, güçtür. Bu güç, çok erken yaşlardan itibaren toplum ve kültür tarafından kontrol edilmekte, sınırlanmakta ve mülkiyet başta olmak üzere ekonomik ve sosyal yapıya uygun hale getirilmektedir.

Malinowski’nin Trobriandlılar etnografisinde Trobriandlılar arasında anaya dayalı bir toplumsal düzen bulunmaktadır. Trobriandlılar, anasoylu, babayanlı bir toplumdurlar. Erkek ve kadınlar arasında iş bölümü vardır. Erkek asla yemek pişirmemektedir. Suyu sadece kadınlar temin etmekte ve başlarının üzerinde taşımaktadırlar. Birçok eşi olduğu için reisin ayrıcalıkları vardır. Erkek evlendiğinde kadının ailesinden birçok hediye almakta ve ekonomik güç kazanmaktadır. Erkek ağır işlerde çalışmakta ve bu durum büyülere de yansımaktadır. Erkek, av, savaş, kano yapımı, kara büyü gibi büyüleri yapabilmekte, gebeliğe ve dişi cadılığa ilişkin büyüler ise kadına bırakılmaktadır. Güzellik, aşk, özel bahçe büyüsü gibi büyüler de kadın ve erkek tarafından yapılabilmektedir. Trobriandlılar arasında cinsel ilişki çok erken yaşlarda gerçekleşmekte, çocuklar çalılıklar arasında aşk oyunları oynamakta, evcilik ve ana-babalık oyunları oynamaktadırlar. Kızları ve erkekleri değişik yaş basamaklarına ayıran Trobriandlılar, evlilik öncesinde kadın-erkeğin birlikte yemek yemesine olumlu bakmamakta, beraber yemek yemeyi, evliliğe hazırlık olarak görmektedirler. Evlilik armağanları, erkeğe ekonomik güç ve yarar sağlamaktadır. Evlilik ilişkisi, aslında ekonomik bir ilişkidir. Reis, oğullarını kuzenleriyle evlendirmek suretiyle onların itibarlı ve avantajlı statülerinin devamını sağlayabilmektedir. Trobrandlilar, aile şerefine ve yiyecek teminine çok önem vermektedirler. Boşanmak istediğinde kadın kendisine aiit her şeyi alıp kocasının evinden ayrılmakta, annesinin veya bir kadın akrabasının evine yerleşmektedir. Erkek, kadını boşanmadan vazgeçirmek için ona hediyeler yollayabilir. Boşanmada kararlı olan kadın, hediyeleri reddeder. Malinowski’nin etnografik çalışmasında Trobriandlıların cinsellik, evlilik ve romantizm gibi konularda bizim gibi benzer örüntülere sahip olduklarını göstermektedir. Trobriandlıların cinsel yaşamı, mülkiyet ilişkileriyle bağlantılı ve ona bağımlı bir kurumdur.

Birçok kültürde çok erken yaşlardan itibaren ataerkillik çerçevesinde bir romantizm, evlilik ve duygu çerçevesi oluşturulmaktadır. Evlilik dışında cinsel ilişkiye izin verilmemektedir. Erkeğin yemek gibi ev işleri yapılmasına izin verilmemekte ve ev işi yapan erkekler küçümsenmektedir. Çok erken yaşlardan itibaren oynanan evcilik oyunlarıyla kadın ve erkek rolleri empoze edilmektedir. Kadın, büyük ölçüde erkeğe ait özel mülkiyet olarak düşünülmektedir. Namus ve şeref kavramları, kadını erkeğin özel mülkiyeti ve malı olarak gören anlayışların sonucudur. Romantşizm ve hazzın olabildiğince gizlenmesi ve bastırılması hedeflenmektedir. Evliliğin ailenin mallarının parçalanmasına izin vermeyecek şekilde yapılması önemsenmektedir.

Ataerkil haz ve tatmin kurgusunun çok doğal olduğuna dair bir anlayış her iki kültürde de bireylere empoze edilmektedir. Bedenlerimiz, duygularımız, hazlarımız ve romantizmimiz mülkiyet ve güç ilişkilerine uygun bir şekilde sosyal ve kültürel otoriteler tarafından şekillendirilmekte ve kısıtlanmaktadır. Ataerkil egemenlik, mülkiyetin üretimi, dağıtımı ve tüketimi ilişkilerine sindirilmektedir. Geleneksel yasak ve tabularla, aslında mülkiyetin üretimi, dağıtımı ve tüketimi belirlenmekte ve kontrol altında tutulmaktadır. Romantizmin, hazzın ve duygusal doyumun kontrol edilmesi, ataerkilliğin ve güç ilişkilerinin mülkiyet ilişkilerindeki yansımasıdır. Ataerkil tahakküm, kültürlerin çoğunda en yaygın ve etkili ideolojidir. Duygusallığın ve romantizmin bir başka insanı domine etmek olarak tanımlanması, aslında domine edilmek şeyin mülkiyet ve güç olduğunu göstermektedir.