Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

14 Aralık 2020

​Eğitimde fırsat eşitliği

Malumunuz olduğu üzere dünya bir dar boğazdan geçiyor ve geçmeye de devam ediyor. Bundan yaklaşık bir yıl önce ortaya çıkan bir virüs nedeniyle hayatımız tabir yerindeyse allak bullak oldu. Bu da yetmezmiş gibi ülkemiz aynı yıl içerisinde Elazığ ve İzmir’de olmak üzere iki büyük depremle sarsıldı.

Bu sıkıntılı süreçte Milli Eğitim Bakanlığımız aldığı tedbir ve yerinde müdahalelerle büyük çapta eğitim ve öğretim faaliyetlerinin kesintisiz bir şekilde yürütülmesini sağladı. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere eğitimin kesintisiz bir şekilde devam etmesinde en büyük pay Bakanlığımızın EBA (Eğitim Bilişim Ağı) Sisteminin aktif bir şekilde kullanılmış olmasındadır. Bir milyona yakın öğretmen tarafından yaklaşık 18 milyon öğrenciye uzaktan eğitim yoluyla ulaşmak hafife alınacak bir durum değildir. Bu durumun en büyük kahramanı Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk beyefendiye ve onun nezdinde bütün öğretmenlerimize şükranlarımı sunuyorum.

Hayatımızı dizayn etmeye çalışan bu virüs illetinin eğitimde açtığı yaraları yerinde ve doğru pansumanlarla giderebilmek büyük bir marifettir ve bu marifet de iltifata tabidir. Biz de bu emeği ortaya koyan Bakanımızı ve eğitim ordumuzu kutluyoruz.

Ancak içinde bulunduğumuz süreçte karşılaştığımız sorunlar bir türlü bitmek bilmiyor. Birini çözdükten sonra diğerine yetişmeye çalışıyoruz. Sahada olan biri olarak da bu sorunlardan bir tanesi de velilerimizin dikkat çektiği eğitim ve öğrenimde fırsat ve imkân eşitliği konusudur.

Kanun ile çerçevesi çizildiği üzere hiçbir birey, eğitim ve öğrenim hakkından mahrum bırakılamaz, eğitimde kişi ve kurumlara özel imtiyazlar sağlanamaz ve her bireye eşit ölçüde fırsat ve imkân eşitliği sağlanmak zorundadır. 1973 tarihinde kabul edilen 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ile eğitim, öğrenim hakkı ve eğitimde her bireye sunulan fırsat ve imkân eşitliği garanti altına alınmıştır.

Eğitim ve öğretim eylemi uzun soluklu bir maratondur. Tabir yerindeyse beşikten mezara kadar devam eden bir süreçtir.

Kanunun ön gördüğü çerçevede eğitim ve öğrenimden herkesin eşit oranda yararlandırılması esastır. Aynı sınava tabi tutulan bireylerin eşit şartlarda yarışması gerekmektedir. Halk tabiriyle söylemek gerekirse üçüncü lig takımı ile birinci lig takımının mücadelesinde üçüncü lig takımının galip gelmesini beklemek kelimenin tam anlamıyla mucize beklemektir. Mümkün müdür, diye soracak olursanız bu hayatta imkânsız diye bir şey olmadığını birçoğumuz yaşayarak müşahede etmişizdir ve mümkün olmasına mümkündür lakin bu mümkün oluş istisnadan öte bir durum değildir. Tarih imkânsızlıkları başarmış kahramanların öyküleriyle doludur amenna, lakin birkaç kişi başarabiliyor diye bu durumu genellemek pek de adil bir yaklaşım olmasa gerek.

Yukarıda da değindiğimiz üzere eğitim uzun soluklu bir maratondur. Bir yerde yaşanılan kesinti ileriye doğru yapacağınız hamlelerde sorunlar yaşamanıza neden olur.

Sahada olan biri olarak öğrenci, veli ve öğretmenlerimizden gelen en büyük serzeniş eşit şartlarda yarışılmıyor olmasıdır. “Eğitimde fırsat ve imkân eşitliği” kapsamında aynı sınava girecek olan öğrencilerin aynı imkânlara sahip olamadıkları söylemleri kulaklarımıza gelirken ruhumuzu incitmektedir.

Ortaokuldan liseye geçecek olan öğrencilerimizin yaklaşık yüzde onu Liseye Geçiş Sınavıyla proje okullarına yerleşmeye hak kazanıyor. Diğer öğrencilerimiz ise ikametlerine en yakın okullara yılsonu not ortalaması ve bir takım kriterler dikkate alınarak yerleştiriliyor.

Üniversiteye giriş sınavlarının telafisi mümkün iken Liselere Geçiş Sınavının telafisi mümkün değildir. 8. Sınıf öğrencimiz bu sınava sadece bir defa girebiliyor ve bir sonraki sene ise bunun telafisi olmuyor. Bu yüzden bu kadar önemli bir sınavda öğrencilerimizin eşit şartlarda yarışması önem kazanıyor. Ancak okulların kapalı olduğu ve eğitim öğretim faaliyetlerinin uzaktan olduğu şu günlerde bilgiye erişim ve öğretimden istifade imkânlar ölçüsünde oluyor. Konuyu biraz açacak olursak maddi durumu iyi olan öğrencilerimiz yardımcı kaynaklar, özel dersler, etütler ve daha birçok bilgi ve belgeye maddi imkânları ölçüsünde ulaşabilirken birçok öğrencimiz ise bu imkânlardan mahrum kalıyor.

Okullarımız açık olsaydı öğretmenlerimizin üstün gayreti ile bu sorun bir nebze de olsun aşılabilecekken virüse karşı vermiş olduğumuz mücadele kapsamında alınan tedbirler neticesinde okulların kapanmış olması bu fırsatı elimizden almaktadır.

Bu eşitsizliğin giderilebilmesi için çaresizlik içinde çareler arıyor insan. Öğrencilerimizin mağduriyet yaşamamaları için bu yıla mahsus olmak üzere sınavsız yerleştirme yöntemi veya sadece 8. Sınıf öğrencilerini kapsayacak şekilde okulların açılması fikri aklıma geliyor. Sınavsız yerleştirme fikri biraz cılız gibi duruyor zihnimde. Ancak yalnız 8. Sınıf öğrencileri için sadece sınav derslerinden olmak kaydıyla okulların açılması ve Destekleme ve Yetiştirme Kursları ile öğrencilerin takviye edilmesi fikri daha mantıklı geliyor. Okullarda sadece 8. Sınıf öğrencilerimiz olduğu zaman okul yönetimleri pek ala maske, sosyal mesafe ve hijyen kurallarını uygulayıp, kontrol edebilir. Bu fikrim, Bakanlığımız tarafından daha kapsamlı bir şekilde değerlendirilip hayata geçirilmesi sağlanabilir.

Sayın Bakanımızın eğitim ve öğretimi, bilhassa öğrencilerimizi öncelediğine, eğitimin içinden gelen biri olarak eğitimin birçok sorununu yerinde tespit edip çözümlediğine şahit oluyoruz. Bu anlamda da Sayın Bakanımız Ziya Selçuk Beyefendiden eğitimde fırsat ve imkân eşitliği kapsamında Liselere Geçiş Sınavında bütün öğrencilerimizin eşit şartlarda yarışabilmesi adına bu fikrimi dikkate almasını ümit ediyorum.