Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 Kasım 2014

Eğitimde öncelik atama değil reform olmalı

Dün benim de mezunları arasında bulunduğum bir okulun yeni binasının açılış töreni vardı. Ankara Tevfik İleri Anadolu İmam-Hatip Lisesi'nden söz ediyorum. Açılış bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla gerçekleşti. Bu vesile ile günün anlam ve önemine uygun bir biçimde eğitim gündemimize dair hem bir hatırlama hem deelden geldiğince bir sorgulama yapabiliriz diye düşünüyorum.

Öncelikle bir tespitle başlayalım.

Maalesef ülkemizde eğitime dair sivil bir gündem yok. Hal böyle olunca ortaya devletin takdiri, bakanlığın tasarrufu, yetkililerin insafı ne ise o kadarı çıkıyor. Eğitimin yapısal sorunlarını, sosyolojik gerçekle intibaktaki eğretiliğini, değişen sosyo-kültürel konjonktürün riskleri karşısındaki yetersizliğini, dert edinip de gündeme taşıma gayretinde olan bir iki müstesna kurumu saymazsak eğer durum bundan ibaret.

Oysa birkaç yıl öncesine kadar yoğun bir tartışmanın içindeydik. Hükümet 4+4+4 formülü ile zorunlu eğitimin süresini 12 yıla çıkarmıştı. Bu adımını kademelendirmenin önemi, meslek seçimi ve eğitimine katkısını konu ederek savunmuştu. FATİH Projesi (Fırsatları Artırma ve Teknoloji İyileştirme Hareketi) ile eğitim uygulamalarına ilişkin stratejik bir hedefi olduğunu açıklamıştı. Hatırlarsanız seçim meydanlarında öğrencilere dağıtılacak tabletler ilk kez görücüye çıkmıştı.

Bunların yanında siyasetin normalleşmesi, toplumsal talebin ısrarı ve siyasi iradenin kararlılığı ile eğitim sistemimiz içerisinde yer alan Milli Güvenlik dersi ve Andımız gibi bir dizi anlamsız pratik sona ermişti. Yakın bir zamanda da 'başörtüsü' hem öğrenciler hem de kamu çalışanları için serbest hale gelerek 'yüzkarası 'bir yasaktan ülke olarak kurtulduk. Katsayı zulmünün de nihayete erdirilmesi ile 'başörtüsü' serbestliğini saymazsak eğer 28 Şubat öncesinin eğitim sistemine kavuşmuş olduk. Dolayısıyla eğitim sisteminin yapısal sorunları muhafaza edilmek suretiyle bir dizi demokratik adım atarak görece bir reform yapmış olduk. Öte yandan zorunlu eğitim süresinin uzatılması ve FATİH Projesi doğrudan eğitim konusu ile ilgili yegane başlıklardı. Ayrıca bu başlıklar son derece tartışmalı, doğruluk ve yararlık iddiaları da bana göre son derece düşüktü. Lakin sözünü ettiğim sivil bir eğitim gündemimiz olmaması sebebiyle bu başlıkları da layıkıyla tartışamadan şek ve şüpheye mahal bırakmadan aldık kabul ettik.

Benim de aralarında bulunduğum birçok eğitimci 'tartışamadık' diye hayıflanırken bugünkü manzara-i umumiye, ortaya bambaşka bir durum çıkardı. Yasaklar kalktı. Ben ve benim gibi düşünen eğitimciler yasaklar kalksın derken katılımdaki adaletsizliğe ve en temel insan haklarının ihlaline dikkat çekiyorduk. Yoksa tek sorunumuz var o da katılım, diyerek eğitim sisteminin nitelikli ve arzu edilir olduğu kabulünü yansıtmıyorduk. Neticede yapısal sorunlar devam ediyor. Sistem içinde öğretmenlerin yaşadığı mağduriyetten yeni teknolojilerin tetiklediği risklere, zorunlu eğitimin 'doğası' gereği baş etmesi mümkün olmayan pek çok meselenin hala kendisine havale edilerek çözümsüzlüklerin sabitlenmesine kadar bir dizi konu var.

EĞİTİM REFORMU BAKANLIĞIN BU ÜLKEYE BORCUDUR

Milli Eğitim Bakanlığı şu an devam etmekte olan yönetici atama sürecinin bu ülkenin muhtaç olduğu eğitim reformunun önüne geçmesine izin vermemelidir. Bu hususta gösterilecek tedbirsizlik ve gevşeklik yetkililerin sorumluluğunda olacağı gibi aynı zamanda onlar için de büyük vebaldir. Yönetici atama sürecinde yaşanan büyük sıkıntı bir ders olarak görülerek acilen bu sürecin adalet, hakkaniyet ve liyakat eksenine oturtulması sağlanmalıdır.

Mesele, özgürlükçü eğitim politikalarının hayata geçirilmesinin önündeki yasal engeller, sistemin işleyişindeki aksaklık, çarpıklık, akademik başarının durumu, müfredat, zorunlu eğitim, eğitim ortamlarının mimari düzenlemeleri, katı bürokrasi, öğretmenlerin yaşadıkları mağduriyetler, mutsuz öğrenciler, çaresiz velilerdir.

Mesele filanca köydeki ilkokulun müdürü kim olacak, feşmekan kasabadaki ortaokulun müdür yardımcısı hangi sendikadan olacak değildir! Bakanlık, meselesi bu olan insanlara karşı Türkiye'nin ahlaklı, vicdanlı her bir vatandaşı adına tetikte olmak mecburiyetindedir.

Sabahleyin A sendikasına mensup olarak uyanan sıradan bir eğitimci, akşamleyin yeni üye olduğu sendikanın kendisine verdiği büyük özgüvenle ertesi gün müdür olmamalıdır. Başbakan'ın 'Bürokrasi de aranacak tek nitelik liyakattir.' sözü, bu millete verilmiş bir taahhüttür. Bu sözü kurban edecek her girişim ve o girişimin aktörü hem bu dünyada hem ahiret yurdunda hesaba çekilecek bir iş yapmaktadır.

Adalet ve hakkaniyet eğitimde beklediğimiz özlediğimiz ve muhtaç olduğumuz reformların için olmazsa olmazıdır. Adalet, hakkaniyet, liyakat olmadan inşa edilecek her yapının çökmesi mukadderdir.

[email protected]

twitter: @_aydinali