Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.88
Gram Altın
2393.62
BIST 100
10185.4
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 Ocak 2020

Eğitimi klişelerin dışında düşünmek ve WEF’in sıralaması

Hayatımızın pek çok alanında nereden geldiğini nasıl ortaya çıktığını çok da bilmediğimiz gerçeklikle olan mütekabiliyetini sorgulamadan kabullendiğimiz klişelerle bakıyoruz dünyaya. Çoğu zaman bir meseleye yaklaşımımız bir konuyu kavrayışımız ön kabullerden, yerleşik yargılardan besleniyor. Meselelerimiz hakkında kolayca ele gelen bir çırpıda söylenilen klişelerle yol almaya, bir yol bulmaya çalışıyoruz.

Sözünü ettiğimiz klişelerin en sık tekrar edildiği yerlerden birisi de eğitim...

Eğitim bahsi açıldığında duyduklarımızın, okuduklarımızın ve ağza ilk geldiği haliyle söylenilenlerin büyük çoğunluğu klişedir desem, mübalağa etmiş olmam.

Eğitim ile ilgili en temel klişe daha işin başında onu ölçeklendirmede karşımıza çıkıyor mesela. Bu öyle bir klişe ki, bundan sonra eğitim hakkında az çok doğru bir şeyler söyleseniz dahi en başta sarıldığınız klişe yüzünden o doğruların da hükmünü ortadan kalkıyor.

Peki, eğitimi ölçeklendirmede sarıldığımız klişe nedir?

Bu klişe esasında bir, hatta birden fazla çarpıtmadan müteşekkildir.

Birinci çarpıtma, eğitimi okul ile sınırlayarak onu daraltıyor; ikinci çarpıtma ise zaten sınırlanmış olanda, sınırsız bir kudret olduğunu vehmediyor!

Bu vehim hızını alamayan ne kadar arzu, istek, temenni, özlem varsa hepsine bir kıvılcım çakıyor. Gelir adaletsizliğinden tutun adabımuaşerete; kültürel şahlanıştan ekonomik refaha, dindar bir toplum özleminden laik bir toplum arzusuna; sanata karşı duyarlı insanlardan eleştirel, sorgulayıcı beyinlere… Velhasıl aranan, istenen, özlenen, beklenen ne varsa hepsinin membaının eğitim olduğu klişesine varılıyor.

Sonra da toplum olarak hep birlikte klişeyi cümle içinde kullanıyoruz: “Eğitim şart!”

Kabul ediyorum; klişelerle düşünmek konforludur. Konforludur ama her konforun da bir bedeli var: Eğitime dair sarıldığımız klişeler gerçekliğe kısa devre yaptırıyor!

Hiçbir mesele gerçekliğin üzerinden atlanarak çözülemez.

Bırakın çözülmeyi anlaşılamaz, kavranılamaz bile!

Türkiye’nin üzerine eğitim söz konusu olduğunda bir karabasan gibi çökmüş bu anlayışsızlığın bu kavrayışsızlığın temelinde de ülkece gerçekle oynadığımız bu köşe kapmaca oyunu var. Gerçekle aynı anda aynı köşede olmayı başarabilirsek en azından doğru bir zemin üzerinde konuşmaya başlayacağız.

Gelelim tüm bunları akla getiren gelişmeye.

Dünya Ekonomik Forumu (WEF) bir liste yayınladı. Listede 134 ülke var. Bu 134 ülke bir sıralamaya tabi tutulmuşlar. 2019 yılı için ‘Öğretimde Eleştirel Düşünme’ sıralamasına göre ülkeleri sıralamışlar.

Buna göre; ilk üç sırada İskandinav ülkeleri var: Finlandiya/Danimarka/Hollanda

Sıralama oluşturulurken hangi kriterlere başvuruldu, bilmiyorum. Zira sıralamada dikkat çekici noktalar var. Mesela sıralamaya göre Fransa 36. sırada yer alıyor ve 27. sırada olan Suudi Arabistan’ın gerisinde. Almanya 10. sırada Çin ise 25’inci olmuş.

Türkiye’ye gelince…

Sıralamada Türkiye 134. sırada. Yani sonuncu…

Şimdi bu liste tartışılabilir tabi!

Belki kimileri şaşıracak bu listeye, kimileri “ne bekliyordunuz ki tabi öyle olacaktı” diyecek. Listedeki sıralamayı şüphe duymaksızın kabullensek de listeye dair şaşırma hakkını kullansak da yukarıda anlatmaya çalıştığım klişelerden uzaklaşmaya ihtiyacımız var.

Öncelikle listeden bağımsız olarak şunu söyleyebiliriz pekâlâ: Eleştirellik hususunda ülkece altın madalya peşinde koşmadığımız aşikâr. Ailede, okulda, partide, dernekte, hukukta, medyada… Vaziyet ortada!

Gelelim diğer hususa…

Şahsen ben böyle bir listede sonda gelen ülkelerin olduğuna değil başta gelen ülkelerin olduğuna şaşırırım!

Eğitim sistemleri eleştirel düşünme, sorgulayıcı zihin hakkında hedeflerinin bu olduğunu iddia etseler bile bunu gerçekleştirmeleri zordur. Çünkü, modern eğitim sisteminin başından beri amacı, genç nüfusu belirlenmiş hedeflere zaten bulunmuş hakikatleri ellerine tutuşturarak onlardan bunları muntazam biçimde içselleştirmelerini isteyerek yönlendirmektir.

Ulusal eğitimin kurgusu, amaçlılığı tüm ülkelerde böyledir.

Tüm ülkelerde bir tane Milli Eğitim Bakanlığı var; bu ise çoğu ülkede 1 tane okul var anlamına geliyor! Okul sayısını binaları sayarak değil; yaşamasına imkân verilen düşünceleri sayarak söyleyebiliriz.

Dolayısıyla benim açımdan şaşırtıcı olan modern devletlerin devlet eliyle yürütülen eğitim sistemlerinin ‘Öğretimde Eleştirel Düşünme’ gibi bir kategoride birincilerin var olduğu iddiasıdır.

Evet, benim açımdan şaşırtıcı olan bu alanda birincilerin olmasıdır. Çünkü sistemlerinin amacı, kurgusu bu değil. Bugün cari eğitim sistemlerinin hiçbirisinin böyle bir derdi yok; dertleri başka!

İşte o başkalığı görmek için de klişelerin dışında kalarak düşünmeye ihtiyacımız var!