Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.70
Gram Altın
2400.15
BIST 100
10208.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 May 2019

Eğitimin Tatille İmtihanı

Eğitim-öğretimle ilgili bir konu açılsa mevzu dönüp dolaşıp öğretmenlerin tatiline gelir. Mesleğin konumu, durumu, sorumluluğu gibi birçok önemli değer göz ardı edilir ve “Öğretmenler üç ay tatil yapıyor.” diyerek yanlış bir bilgi, algı olarak toplumun neredeyse eğitim camiası hariç tüm kesiminde kabul görür.

Şimdi yine tatilleri ile gündeme geldi eğitim camiamız. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un açıkladığı yenilikler arasında kasım ve nisan aylarındaki ara tatiller var. Birer haftalık ara tatil ile hedeflenen; öğrencilerin sosyal etkinlikler ile kendilerine vakit ayırmalarını sağlamak, sosyal-kültürel etkinlikler yapabilecekleri imkânları sunmak, derslerin yoğunluğunu hafifletecek güzel vakitler geçirmelerine olanaklar sunan programlar hazırlamak. Yani bu iki haftayı evde yatarak geçirmeyecek çocuklar. Elbette öğretmenler de.

Veli toplantıları, mesleki çalışmalar, öğrencilerle planlanan etkinlikler ara tatillerde yapılacak çalışmalardan sadece birkaçı.

Çocukların sınavlara boğulmalarından şikâyet edenler bile bu gelişmeler karşısında yine bildik tepkileri kuşandılar. Çocukların geçirecekleri olumlu vakitleri görmezden gelip; “Öğretmenler ara tatilde de ekders alacakmış.” kıvamında yorumlarını ihmal etmediler.

Ara tatiller de yeni tatiller olarak yer almıyor takvimde. Yaz tatilinden alınan iki hafta kasım ve nisan ayına aktarılıyor. Amaç; eylülden ocağa, şubattan hazirana kadar olan sürede öğretmen ve öğrencilerin dinlenerek verimli vakit geçirmelerini sağlamak.

Elbette ne olursa olsun algıyı yok etmek mümkün değil. Görüldüğü gibi olumlu yanlarının çok fazla olduğu ara tatillerde de konu dönüp dolaşıp öğretmenlerin tatiline gelecek: “Üç aylık tatil yetmedi öğretmenlere.”diyerek ahkâm kesme çalışmaları okey masalarının mezesi olmaktan kendini kurtaramayacak.

Unutmanın Melodisi

Üçüncü şiir kitabı ile karşımızda Tunay Özer. Temmuz yayınları arasında çıkan Unutmanın Melodisi kitabı üç bölümden oluşuyor: Taş, Kâğıt, Makas. Şair bizi bir oyunun içine davet ediyor. İçinde hayat, yaşamak, mücadele olan bir oyun.

Kendine has bir dili ve imgeleri var Özer’in. Şiiri zora sokmayan, şiirin akışını bozmayan imgeler bunlar. Şiirleri okurken kıvrak dil hemen hissediliyor.

“bir ırmağın kurumuş hâliydim ben / içinde deniz rüzgârı saklı / bir parça balçıkla bekleyen” (s.12)
“eski rüzgârların artık geçmediği / durgun ikindilerde / yunmuş bir göl / gibi yalnızlığımız, derin berrak / aynalardan bakıyoruz kendimize” (s.26)

“es geçtik / eserek ve ezerek / mor gözlü çiçeklerini / anılar bahçesinin / dönmüş yapraklarını orda burada / magnezyum alevi kadar / cılız ve aldatıcı” (s.66)

Dilin imkânlarını Türkçenin dışında da kullanıyor Özer. Şiirin bir parçası olarak yer alıyor yerini yadırgamayan bir sözcük Tunay Özer’in şiirde.

“dönüp sana baktım / bir olasılık bavulu / bir crossroads gibi / açıldığında önüme hayat / gençlik patikasında” (s.72)

Ve hayat var unutmanın melodi olarak aramızda dolaştığı zamanlarda. Evler, yaşamlar, deniz, iz bırakan cafe, dünyaya açılan yetmiş altı ekranlık bir pencere.

Dünyayı kalabalıklardan, pencereden ve aynadan izleyen bir şair Tunay Özer. Aynanın yansıttığı hakikat var Unutmanın Melodisi’nde.

“bulanık bir aynayım burada / eşiğin ters tarafında / gelişlerden çok gidişler gördüm / bazı anların kapısını çarpıp gitmeden / ona bir gün ihtiyaçları olacağını / demeyi ne çok isterdim” (s.79)
“parçalı görüntüler veriyor sana / bu yüzden / arzu fabrikasından aldığın ayna” (s.38)

Tunay Özer severek okuduğum şairlerden. Şiirini yaşadıklarıyla besleyen Özer, unutmayı bir melodi gibi sunsa da dünyaya unutulmayacak anılar biriktirerek yaşamaya ve yazmaya devam ediyor.