Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
35.02
Gram Altın
2464.46
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

05 Ekim 2018

''Ehliyet ve Liyakat'' Üzerine…

Ertelene ertelene büyüyen “içteki sıkıntı” o halde ki…

O kadar “sert” ifadelerle dışa yansıyor ki…

***

Memlekete ve Sayın Erdoğan’a muhabbet duygusuyla bağlı olduklarından şüphe etmediğim nice vatan evlâdı, endişelerini gittikçe sertleşen vurgularla dile getiriyorlar.

“Aşırı sertlik” gayedeki hikmeti yok edebiliyor…

Öte yandan…

Siyasi iktidarın da, “sağlıklı bilgilenme ve bilgilendirme” kanallarını -nedense!- açık tutmamasından dolayı…

Sıkıntı büyüyebiliyor…

Bu sıkıntıdan da “ehl-i istismar” alabildiğine istifade ediyor.

Böyle olunca da…

Ne gidiyorsa memleketten gidiyor…

Vefakâr, cefakâr Anadolu Evlâdı’ndan gidiyor.

***

BİR “AKL-I SELİM HEYETİ” Mİ LÂZIM ACABA?

“Âkil adamlar” derdim ama bu “kavram” hayli aşındırıldığından dolayı kullanmıyorum…

Şöyle bir “Akl-ı Selim Heyeti” oluşturulsa…

Mecelle’deki “Usul, esasa mukaddemdir.” kaidesine uygun olarak neyi, ne zaman ve hangi üslupla söyleyeceğini bilen…

Bununla birlikte, söylenmesi gerekeni de mutlaka söyleyen…

Vicdanını, irfanını, aklını Allah’tan başka hiçbir güce teslim etmemesiyle maruf “münevverlerden” oluşan bir heyet.

Bir “Şura Meclisi” mesela, böyle bir yapı…

İsmi her neyse, maksadı belli bir yapı…

Kurulabilir mi?..

Bunun için, “ehliyet ve liyakat sahibi” gerçek münevverlerimizi bir araya getirmeyi mümkün kılan bir “atmosfer” lâzım.

Hasan Basri Hazretleri (RA), “Siz sahabileri görseydiniz deli derdiniz!” diyor ya…

O mânâda “deli”leri “arızalı tipler” olarak görmeyecek…

Ve dâhi, “işini bilen tiplere” kulak asmayacak bir vasat lâzım.

Dön dolaş “ehliyet ve liyakat” meselesine gel.

***

BU SEÇİMDE DE “EHLİYET VE LİYAKAT” VURGUSU

Sayın Cumhurbaşkanı partisinin grup toplantısında, önümüzdeki “yerel seçimlerde” aday tespitine dair “ehliyet ve liyakat vurguları” yaparken…

Kulis’in bir köşesinden kendisini “dinleyen” bu kardeşiniz, söylenenleri bir yerlere oturtmaya çalışıyordu.

Malûm,

Bugüne kadar her seçim öncesinde “ehliyet ve liyakat vurgusu” yapıldı.

Özellikle Sayın Erdoğan, bu hassasiyetin altını her seçim öncesinde iyice çizdi.

Netice?..

Çoğu vakit kendilerinin de şikayetçi oldukları “görüntüler”

“Ehliyetli ve liyakatli” diye, “kimleeer kimler nerelere nerelere” getirildi.

İsabetli tercihler de oldu evet ama kabul etmek gerekir ki, “fire” oranı kabul edilebilir sınırların çok üzerindeydi.

Şimdi…

Milyonlarca vatan evlâdı “Bu İnşallah önümüzdeki yerel seçimde böyle olmaz.” diyor…

İnşallah.

Efendim;

Sayın Cumhurbaşkanı, kişinin hangi özelliklere sahip olması halinde “ehliyetli ve liyakatli” kabul edileceğini ifade ettikten sonra…

Çok mühim bir ifade kullandı:

“Bu vasıflara sahip kişileri, partimize gelmelerini beklemeden ‘biz’ kendimiz gidip bulacağız.”

Bu “dikkate değer” bir yaklaşım.

Ehliyet ve liyakat sahibi insanlar, öyle “kapı” önlerinde yatmazlar.

Türlü “şirinlik” gösterilerinde bulunmazlar.

Politikada, “kapıdan kovsan bacadan giren” tipler iş yapar genellikle…

Makama gelebilmek için aşırı ısrarcı olan, araya nice adam koymaktan çekinmeyen, “İsteyenin bir yüzü kara” diyerek asıldıkça asılan…

Böyle vıcık vıcık, yapışkan tipler çoğu vakit “avantajlı” olur.

“Sarraf ise altından anlar, kendimi uzun uzun anlatmama ne lüzum var!” diyen “hassas” insanlar ise geri plânda kalır genellikle.

Böyle olunca da, ortalık liderleri en sancılı günlerinde “yalnız” bırakan, onları çoğu vakit “yanlış” yönlendiren, kimi vakit de “arkadan hançerleyen” tiplere kalır büyük ölçüde.

Sayın Erdoğan’ın “Gelmelerini beklemeden ‘biz’ gidip bulalım” yaklaşımı, “sağlıklı” isimlerin tespiti bakımından dikkate değer de…

Buradaki “biz”in içi nasıl doldurulacak?..

Her tarafa Sayın Cumhurbaşkanı koşturacak değil.

Gün sadece 24 saat ve Sayın Cumhurbaşkanı çoğu vakit yükün üzerinde kalmasından dolayı her gün 240 saatlik çalışıyor.

Dünyanın derdini sırtında taşıyan Sayın Cumhurbaşkanı, bu ortamda gelen “bilgiler” ve muhtelif maksatlı “yönlendirmeler” doğrultusunda hareket etmek durumunda.

Gerçekten ehliyet ve liyakat sahibi olan “adayları” tespit edecek ve gerekiyorsa onların ayaklarına gidecek olanlar…

Kimlerdir?..

Bunlar, bugüne kadarki “imtihanlardan” başarıyla çıkmış isimler midir?..

Buradaki “biz”ler…

“Aday” tavsiyelerindeki yüksek isabet oranından dolayı kendilerini ispatlamışlar mıdır?..

Bugüne kadar, vekil ve başkan adayları tespitinde “isabet” oranı nedir?..

“Taban” bunlara güvenir mi?..

Sayın Cumhurbaşkanı, fırsat buldukça “Hesabî değil, hasbî olmanın” önemine vurgu yaptığına göre…

Kendisini ziyadesiyle rahatsız eden gerçekler var demektir.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın işaret ettiği, etmediği “liyakat ve ehliyet” unsurlarının belirleyici olması için bugüne kadarkilerden “farklı” bir şeylerin yapılması gerekiyor demek ki…

Acaba…

Aday tespitinde, “tavan” değil de “taban” mı belirleyici olsa, “Ümmetim yanlışta ittifak etmez!” Kutlu Vaadi doğrultusunda…

Tercihleri tabana bırakarak…

Bunun “sağlıklı” yöntemlerini uygulayarak verilse kararlar…

Milyonlarca vatan evlâdı, “Bu sefer de aynı şeyler olmasa” diye endişe etmekte haksız değil elbet.

“Taban”ın sesine daha fazla kulak vermekte ve tercihleri, “15 Temmuz’da memleketin kurtulmasına vesile olan” vatan evlâtlarına bırakmakta fayda var.

Onlar, kimin “hesabî” kimin “hasbî” olduğunu çok iyi bilirler.

Onlar, “menfaatçileri, rantçıları” çok iyi bilirler.

Onlar, “nihalecileri, ihalecileri, projecileri” çok iyi bilirler.

Onlar, “muhabbetçileri, selficileri” çok iyi bilirler.

Onlar, kimlerin kimlerle, ne zaman, niçin “içli- dışlı” olduğunu…

Kimin hangi mekânlarda, hangi işlerle zaman geçirdiğini çok iyi bilirler.

“Kimin kimlerle şirket kurduğunu, kimin hangi örgütle ne kadar bağlantılı olduğunu” çok iyi bilirler.

Şüphesiz