Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Haziran 2019

Ehvenişer

Ehvenişer bir netlik kaybıdır. Görüntüyü bulanıklaştırdığı, istikamet çizgisini müphemleştirdiği, menzile giden yolları karmaşıklaştırdığı için ehvenden ziyade şerre yakındır. Sıfır noktasına yakın negatifliktir. Yetinmenin olumsuz kipidir. Fizyolojik olarak bir güç yitimine, dikkat dağınıklığına ve irade eksilmesine işaret eder. Bu bakımdan bünyeye özgü bir hastalık olarak, daha iyisini yapamamanın doğal bir sığınağıdır. Ama aynı zamanda kendiliğinden bir vazgeçiştir; daha iyiye, en iyiye yönelmenin dinamitlenmesi; daha iyiyi, en iyiyi akla getirecek çağrışımların uyutulmasıdır. Bedenen ehvenişer, içine düşülen hastalığa tahammülü gerektirir. Muhteviyatında “tahammül” özü bulunduğu için bedensel hastalıklarda ehvenişer tabiri kullanılmaz. Daha çok ruhsal ve toplumsal hastalıklar için kullanılmasının sebebi ise bedenden farklı olarak insan ruhunun muhatap alanının daha soyut oluşu, daha az tanımlanabilmesi, dolayısıyla da daha keskin bir dikkat kesilmeyi zorunlu addedişidir. Genellikle ruhun içine düştüğü ve bir türlü çıkamadığı durumlarda zihin daha kötüye nazaran kendini olduğundan daha iyi hissetmenin bir aracı olarak ehvenişerri öne sürer. Böylece ehvenişer, içinde bulunulan durumdan kurtulamayan öznenin kendisinden daha kötülere bakarak avunmasına dönüşür. Bununla birlikte söz konusu avunmanın bir de tehlikesi vardır elbette: Gözlerini hiçbir zaman daha iyiye dikememe dağınıklığı…

Ehvenişer toplumsal miyopidir. Ehvenişere alıştırılmış toplumlar uzağı görmek şöyle dursun bakmanın bizatihi kendisini bile yadırgar hale gelirler. Ehvenişere tahammül ederek bulunduğu noktadan daha iyi bir yere taşınmış hiçbir birey ve toplum yoktur. İnanç da ahlak da kültür de medeniyet de netlik ister. İyi ile kötünün sınırlarının karıştığı noktada yeşeren ehvenişer hatta bir bakıma, üstü kapanmış iyinin bulunmasını da engeller. Dikey değilse de yatay kötülüğün devamını sağlar. Bir kuvvet kaybıdır bu bakımdan. Her durumda bir çözülmeyi haber verir. Yukarıdan aşağıya bırakılan bir nesnenin nasıl ki aşağıya yaklaştıkça düşüş hızı artarsa etrafı kötülükle çevrilmiş bulunan bir insanın ehvenişere sarılması da onu daha hızlı bir şekilde kötülüğe yaklaştırır. Ehvenişer onu kabul edenler bakımından bir çözümsüzlük, bulunduğu durumdan kurtulma isteğinin törpülenmesi, hatta o durumun kanıksanması anlamına gelirken onu bir strateji olarak öne sürenler bakımından da kurtuluşun sadece kendilerinde olduğuna, hastalığın tek reçetesinin ellerinde bulunduğuna dair bir yöntem olarak kullanılmak suretiyle varoluşlarının mutlak garantisine dönüştürülür. Muhataplarını, kendisi olmayınca her şeyin biteceğine, kendisinden sonrasının tufan olacağına inandıran ehvenişer reçetecileri hiçbir zaman daha iyiyi göz önüne sermez. Bu, ya onlarda hiç yoktur ya da çoktan kaybettikleri bir değere dönüşmüştür. Kendisine muhtaç addettiği insanların gözlerini hep aşağıya, daha aşağıya, daha kötüye yönlendirirler; daha aşağının bittiği yerde de vehmi bir ‘daha aşağı’ inşa etmekten vazgeçmezler. Dışa kapalı totaliter rejimlerde yöneticilerin, vatandaşları ile dış dünya arasına duvar örmelerinin bir sebebi de kendilerinde olmayan, olması olası görünmeyen “daha iyiyi” görmelerini engellemektir. Yasaklı toplumların neredeyse tamamında örülen kültürel duvarların sebebi de insanların gözlerini daha iyiye kapatmak ve ellerindekiyle idare etmelerini teşvik etmekten başka bir şey değildir. Bu, güç zehirlenmesine uğrayan toplumsal kurgularda da böyledir. Daha iyi arayışının önü hep ‘daha az kötü’ söylemleriyle kesilir ve böylece daha kötü korkusu daha iyinin gücünü kırar.

Netlik alanında hayır ile şer karşı karşıya durur. Geçiş, birinden ötekinedir. Sınırlar bellidir. Ehvenişer daha iyi olanı uzaklaştırdığı, en iyiyi görünmezleştirdiği içindir ki insanlık tarihinde hiçbir kutsal kitap, hiçbir peygamber ve insanlığın önünü açan, tarihin akışını değiştiren hiçbir lider, toplumları ehvenişere yönlendirmemiş, her durumda daha iyinin, en iyinin yolunu gösterme arayışında olmuştur. Kendisine yapılan neredeyse bütün ehvenişer tekliflerini gözünü kırpmadan ve bir çırpıda reddeden Efendimiz “güneşi sağ elime, ayı sol elime verseniz yine de bu davadan vazgeçmem” diyerek kendisinden sonraki bütün ehvenişer yöntemleriyle arasına da kesin bir çizgi çekmiştir. Tarih, otoriteler tarafından kendilerine sunulan nimetleri ellerinin tersiyle geri çevirmiş sayısız büyük insandan bahseder. Ama içinde bulunduğu sıkışıklığın ağırlığı altında ezilip kendisine sunulan küçük tatminlere tamah etmiş insanları kayda değer bulmamıştır.

Ehvenişer seyreltilmiş şerrin ömrünü uzatarak akışı yoğunlaştırılmış kavurucu şerre yönlendirir. Haddizatında içinde “şer” bulunan hiçbir şeyden hayır gelmez. Tıpkı içinde bir damla bile olsa zehir bulunan bir suyun temiz olamayacağı gibi. Ehvenişer olsa olsa kamufle edilmiş bir şerrin meşrulaştırıcı katalizörü olabilir ki tarih çoğu zaman, tamamıyla vazgeçişin hediye ettiği sıfır noktasındaki insan ve toplumların sıçramasının ürünüdür. Ne pahasına olursa olsun doğrudan vazgeçmemek kısa vadede zararlı bile görünse uzun vadede elbette zafere ulaştıracaktır. Soylu bir vazgeçişi ehvenişer garantörlüğüne tercih etmek, yokluk zeminine çarpıp yükselmenin bir tramplenidir aynı zamanda. Düşmek kalkmanın, yere kapaklanmak uçmanın öncülüdür.

Şer; görünür olduğu için önlem aldırır, hayrı biler de… Tazyik kuvvetlendirir. Asıl korkulması gereken ehvenişerdir. Kuvveti mayıştırır, direnci pelteleştirir. Tarih bize şerden bile nice hayırlar çıktığının sayısız örneklerini göstermiştir ya, sırtını ehveni şerre dayamış herhangi bir toplumun iflah olduğuna tanıklık etmemiştir. En azından bugüne kadar…