Dolar (USD)
32.35
Euro (EUR)
34.70
Gram Altın
2395.69
BIST 100
10208.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

14 Mart 2021

"Ekmek ve Sirk" "Demokrasi ve Özgürlük"

Roma yöneticileri, halkın dikkatini, gittikçe kötüleşen şartlardan başka yöne çekmek için, fakirlere bedava buğday dağıtır, sirklerle, araba yarışlarıyla, insanların aslanlara yedirildiği eğlencelerle halkı meşgul eder, herhangi bir toplumsal huzursuzluğun oluşmasını engellerlerdi. Buna “ekmek ve sirk” stratejisi deniyordu.

Roma’nın halefi “Batı”, özellikle ABD, son asırda beşeriyetin ”Batı”ya isyanını “Demokrasi ve Özgürlük” stratejisi ile engellediler.

“Batı Medeniyeti” bu iki kavramı öyle istismar etti, öyle kötüye kullandı,

bu kavramları öyle kirletti ki, gelinen son noktada artık “demokrasi ve özgürlük”, ABD’nin ve “Batı”nın en “ölümcül silahı” oldu.

“Demokrasi ve özgürlük” beşeriyetiçin bir merhale, bir erdem olacakken insanlığın “kâbus”u oldular.

Afganistan, Irak, Cezayir, Libya, Venezüella, Vietnam, Guatemala ve pek çok ülke “demokrasi ve özgürlük” kurbanlarıydılar.

ABD orduları, Irak’a “özgürlük ve demokrasi” için geldiler. Irak’ı diktatör Saddam’dan kurtaracaklardı.

“Demokrasi ve özgürlük” abidesi Ebu Gureyb’de on binlerin, yüz binlerin ırzına geçtiler, gözlerini oydular, parmakları kestiler, tırnaklarını söktüler.

Ebu Gureyb, insanoğlunu insanlığından utandırdı.

İşkenceci Amerikan askerleri, yaptıklarının tesiriyle terhislerinden sonra evlerinde kafayı sıyırdılar.

ABD, 1 milyon Iraklıyı katlederek onları ebedi olarak “demokrasi ve özgülük”le buluşturdu!

Cezayir’de, İslami Selamet Cephesi 26 Aralık 1991 de halkın % 70 desteğiyle seçimi kazanmıştı. Fransa Cezayir’e “demokrasi ve özgürlük” götürerek, halkın hükümetini devirdi.

Fransa’nıngetirdiği “demokrasi ve özgürlük”,1 milyon Cezayirlinin canını aldı.

Afganistan’a önce Sovyetler, sonra da ABD demokrasi ve özgürlük”” götürdüler!

ABD ve Rusya, “demokrasi ve özgürlük” altında inleyen Afganistan’da yetim ya da öksüz olmayan tek çocuk bırakmadılar.

“Demokrasi ve özgürlüğün” insanın tüylerini diken diken eden anlamını insanlık acı, gözyaşı ve kanla öğrendi.

CHP ve Kılıçdaroğlu, işte bu ABD’den ve onun yeni başkanı Biden’den Türkiye’ye “demokrasi ve özgürlük” göndermesini istiyorlar, isteyebiliyorlar.

Şimdi o mukaddes “demokrasi ve özgürlük” ABD’yi kendi içinde nasıl işliyor, ona bakalım.

F. Wlliaim Engdahl, Amerikan demokrasisinin ABD’de nasıl işediğini, ABD’deki kirli yüzünü şöyle anlatır:

ABD’nin Wall Street’teki “para karteli” 1896 seçimlerinde Cumhuriyetçi aday William Mc Kinley’e destek verdiler ve ezici çoğunlukla kazandırdılar. Yani ABD’de kazanan halk değil, entrikaydı, paraydı.

1905’te senatörlerin bir çoğu senatör Nelson Aldrich’in kurduğu düzen tarafından satın alınmıştı. Aldrich, banker Morgan’ın senatodaki borsa aracısıydı.

1908’de ADB’nin en güçlü bankerleri büyük bir gizlilik içinde bir araya gelerek ABD tarihinin en büyük finansal ve ve siyasi hükümet darbesini yaptılar.

Düzenlenen entrikalar, politikacıların, medyanın, hakimlerin satın alınması, darbelerin finanse edilmesi, işbirliğinde bulunmayanların etkisizleştirilmesi ve hükümetlerin kendi gösterdikleri yolda gitmesi için kullandıkları gizlilik, tasarlanmış krizler uluslararası bankerlerin karakteristik özellikleri haline gelmişti.

1912’de Başkan Wilson’un seçilmesi “Jekyll Adası Grubu” tarafından satın alınmıştı. Wilson da patronlarını hayal kırıklığına uğratmadı.

1936’dan, 1952’ye kadar bütün ABD başkanlarını Chase Bank belirledi.

Hiç kimse Kennedy’e Wall Street kadar muhalefet etmemişti. Kennedy, Lincoln’den sonra ilk kez faizsiz gümüş para bastırmıştı. Bu paralar Kennedy öldürüldüğünde dağıtılmak üzere kasalardaydı. Ama asla dağıtılamadı.

ABD anayasası aristokrat ve soylu ünvanları yasaklamıştı, aristokrasiyi değil...

Demokrasi ve özgürlük” hep maskeydi, hedef “Dünya İmparatorluğu” idi. Çünkü “Sosyal Darwinizm” vardı.

ABD, II. Dünya Savaşı sonrası dünya zenginliğinin %50’sine, nüfusunun ise %6,3’üne sahipti. Bu güç alın teri değildi, hile, kumpas, entrikaydı.

Roma, halkını nasıl “ekmek ve sirkle” kandırdıysa, halefi “Batı Uygarlığı” da insanlığı “demokrasi ve özgürlük”le kandırıyordu.

Manati, Peru’da, Amazon nehrinin, karanlık sularında yaşayan, sadece bitkiyle beslenen, nesli tükenen bir balık türü.

Manati’yi, Amazon’un o karanlık sularında bulup, yok oluyor diye ağıtlar yakan, belgeseller çeken “Batı Medeniyeti”nin, şişme botları şişleyerek, Suriyeli çocukları Akdeniz’in karanlık sularına gönderirken eli bile titremiyor, belki de kahkahalar atıyor.

“Demokrasi ve Özgürlük” ve “Hümanizm” tam da bu oluyor. Buna “Sosyal Darwinizm” deniyor.

“Batı Medeniyeti”, ardında kan, gözyaşı, ölüm, zulüm, açlık, sefalet, katliamlar bırakarak tarih sahnesinden çekiliyor.

“İslam Medeniyeti”nin parçası Anadolu insanları kurdukları vakıf ve derneklerle aynı dinden olmasalar bile Afrika’nın yoksul insanlarına bir dilim ekmek, bir damla su ulaştırmaya çabalıyorlar.

“Batı” ise:

Afrikalının kendine yetmesini sağlayan bakır, pamuk, şeker, kahve, demir gibi ürünlerinin 1980’den itibaren sürekli fiyatlarını kırarak, garip Afrikalının sofrasından, bir daha, bir daha 150 milyar dolarını çaldılar. Buna da “Neo-kolonyalizm” deniyor.

Kamala Harris, Biden’in başkan yardımcılığı koltuğuna otururken yaptığı konuşmada; “Cesur, hırslı, korkusuzuz” dedi.

Harris diyordu ki; “Saldırgan, açgözlü, vicdansızız”.