Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Ağustos 2020

Ekonomi yönetimi niçin hedefte?

Kur operasyonu dediğimiz hadise ilk kez Türkiye’nin başına gelmiyor. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi ve akabinde Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra çok ciddi ekonomik terör saldırısına uğradı Türkiye. Hem de defalarca. O süreçten itibaren aslında teyakkuz halinde ve o süreci de çok iyi yönetmeyi bildi. Gerek AB ülkeleri gerekse de ABD Başkanı Trump tarafından “Türkiye ekonomisini çökertmek” bir tehdit olarak yöneltildi.

Hal böyle iken “Türkiye’nin yaşadığı ekonomik çalkantıları ve kur çalkantılarını Türkiye’nin kendi ekonomik zayıflığıyla veya ekonominin iyi yönetilmeyişi gibi gerekçelerle açıklamak, bütün dış dengeleri, ülke ekonomisini, Korona sürecini, küresel krizi, muhatap alınan türlü saldırıları görmezden gelmek, sanki dışarıda her şey çok olağan seyrederken, Türkiye’den başka hiçbir ülke ekonomik sıkıntılar yaşamazken, Türkiye tek başına yönetimdeki bazı hatalar, sorumsuzluklar ve zafiyetler nedeniyle kur şoku yaşıyor” gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor.

****

Dışarıda bu yaklaşımı öne sürenleri, bununla Türkiye’yi tehdit edenleri bir nebze anlamlandırabiliyoruz. Sonuç itibariyle “Türkiye’nin bir süredir yürüttüğü dış politika, bazı küresel aktörleri rahatsız ediyor” diyebiliyoruz. Fransa, Yunanistan, Mısır’ın yaptığı anlaşmalar, Suriye ve Doğu Akdeniz’deki gelişmeler… Ama içerideyse sanki bu dış etkenler hiç yokmuş gibi sadece içerideki bir takım yanlışlardan kaynaklı dalgalanma gibi gösterilmesi, bunu içimizdeki kimi siyasi aktörlerin değerlendirmesi kuşkusuz iyi niyetle değerlendirilecek bir yaklaşım değildir. Bunu şöyle de değerlendirmek çok zor; “Evet bir muhalefet partisi, iç siyasette bu tür şeyleri muhalefet etme aracına dönüştürebilir.” Ama bu doğrudan ülke menfaatini ilgilendiren bir husus olduğu için daha hassas bir dil kullanmaları gerekir. Şu da çok önemli bir husus; “Türkiye dediğimiz gibi uzunca bir süredir bir taarruz altında. Ama bunu sadece ekonomik anlamda değil, pek çok konuda dış politikada, askeri anlamda, siyasi ve diplomatik anlamdaki taarruzlar olarak sayabiliriz.” 2011 yılından beri her türlü taarruzla muhatap olan Türkiye, bir direnç geliştirdi. Direnç geliştirdikçe kapasite büyüttü.

****

En son olarak Türkiye özellikle ekonomide bir politika değişikliğine gitmeye çalışıyor. Bu konuda çok ciddi bir dirençle karşılaştı. Sadece dışarıdan da değil, en çok içerden dirençle karşılaştı. Çünkü bildikleri tek şey “Dışa bağımlı, sıkıştıkça dışarıdan borç alan, IMF’nin kriterlerini kurtuluş olarak gören” bir anlayış içerisindeler. Kriz yok değil var ama bir finans krizinden ziyade küresel bir sağlık krizi var. Nerdeyse üç aylık boyunca piyasaların kapandığı bir süreci yaşadı dünya. İkinci dünya savaşı sonrasına benzer bir belirsiz süreçten bahsediyoruz. Dolayısıyla Türkiye Merkez Bankası, birçok Merkez Bankası gibi önemli adımlar attı. Parasal genişlemeye yönelik, faizlerin düşürülmesine yönelik… Sadece bunlarla da yetinmedi, özellikle küçük ve büyük işletmelerin böyle bir süreçte ayakta kalmasını sağlayacak son derece önemli adımlar da atıldı.

****

Bu tür tartışmalarda çok önemli bir yanlışlık da var: “Şimdi tablo içerisinde sonuç olarak dolar kuru bizim para birimimiz değil, bir rezerv para birimi değeri taşıyor dünyada. Dünyada tüm fiyatlandırmalar dolar kuru üzerinden yapılıyor. Dolayısıyla bu belirsiz tablo içerisinde bu kadar parasal genişlemeye rağmen özellikle gelişmekte olan ülkelere doğru sermaye akışının yavaşladığı bir dönemden geçiyoruz.” Özellikle ekonomi yönetimin almış olduğu tedbirler ve uygulamalara baktığımız zaman birçok ülkeye göre çok başarılı bir biçimde süreci yürüttüğü ve yürütmeye devam ettiği görülüyor. Tıpkı sağlıkta olduğu gibi ekonomide de Türkiye süreci çok iyi yönetiyor. Salgını, Türkiye’ye karşı fırsata çevirmek isteyenler, kürsel ticaretin yeni ve güçlü aktörüne önce spekülasyon ve algı operasyonlarıyla vatandaşta salgın paniğiyle birlikte bir de ekonomik panik oluşturmak için “rezerv eridi, kasa boşaldı” dedikodularını ortaya atmaya başladılar. Çözüm adresi olarak da IMF kapısını gösterdiler. Türkiye bu saldırıdan da Başkan Erdoğan liderliğindeki 18 yıllık tarihi sıçrama, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın kontrolündeki güçlü ekonomi sayesinde eminim ki tekrardan kurtulacak. Eğer para baronlarına karşı bu mücadele şimdi verilmezse Türkiye, bağımsız ve milli bir ekonomiye bir daha asla sahip olamaz.