Dolar (USD)
34.13
Euro (EUR)
37.70
Gram Altın
2914.51
BIST 100
8898.23
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

01 Ağustos 2022

Ekonomik Belirsizlikler

Dünya ekonomisi büyük bir belirsizliğe doğru ilerliyor. Bu belirsizlik yeni bir denge arayışından kaynaklanıyor.

BREXIT süreci bugün tam olarak anlaşılamasa da küresel dengelerde büyük bir sarsıntıya neden oldu. Özellikle 2008 küresel finans krizi ve sonrasında yaşanan 2011 Avrupa borç krizi AB’nin temellerini sarstı. Nitekim krizin etkilerinden bir türlü kurtulamayan AB’den ilk olarak İngiltere ayrıldı.

Başlangıcı ekonomik bir birlik olan AB yaşanan krizler sonrasında vatandaşlarına eski refahı yaşatamadı. Nitekim krizlerin ardından ekonomik problemlerden kurtulamayan AB, COVID-19 pandemisiyle başlayıp Rusya-Ukrayna savaşı ve uygulanan yaptırımlarla artan bir şiddetle ekonomik problemlerle mücadele etmeye devam ediyor.

ABD, parasının küresel bir rezerv para olmasının avantajını kullanırken 30 trilyon doları aşan borcunu pek düşünüyor gibi görünmüyor. ABD, Rusya’ya uygulanan yaptırımlar sayesinde AB’ye LNG satışlarını hızla artırdı. AB’de ise doğalgaz fiyatları artmaya devam ederken 223,8 Avro’ya çıkarak rekor kırdı. Artan doğalgaz fiyatları sebebiyle birbirinden farklı ve birçok kişiye garip gelen kısıtlama tedbirleri uygulamaya başladı.

ABD’ye bakıldığında FED bilanço küçültme ve faiz indirimi politikalarının bir sonucu olarak iki çeyrek üst üste küçülmesi sebebiyle teknik anlamda resesyona girdi. Enflasyonu düşürmek için uygulanan faiz artırımı ile piyasadan para çekerek talebi daraltma politikası uygulanıyor. Ancak bu durumun devam etmesi piyasalar için daya büyük riskler barındırıyor. Talebin daralması üretimin azalmasına neden olurken üretimin azalması iş yerlerinin işçi çıkarmasına neden olur. Artan işsizlik talebi daha fazla daraltırken azalan talep daha fazla işçi çıkarılmasına neden olur. Bu arada enflasyon düşer ancak üretim ve işsizlik krizine neden olabilir. Nitekim bu senaryo 1929 Büyük Buhran döneminde yaşandı.

AB Merkez Bankası ECB uzun bir süre faiz artırımından kaçınırken son toplantısında faiz artırmak zorunda kaldı. 2008 ve 2011 krizlerinin etkilerinden tam anlamıyla kurtulamamışken üzerine COVID-19 pandemisi ve Rusya-Ukrayna savaşı eklenince ECB temkinli hareket ediyor. Artan ekonomik problemler Avrupa ülkelerinde milliyetçiliği artırırken BREXIT’in de etkisiyle AB’nin derin çatlaklar yaşamasına neden oluyor. AB’nin varlığının tehlikeye girmesine neden olan ekonomik problemler sebebiyle ECB faiz artırımı ve bilanço küçültme politikalarında biraz yavaş hareket etmek zorunda kalıyor.

Dünyanın içinden geçtiği ekonomik türbülans döneminde birçok ülke merkez bankası enflasyonu düşürmek için faiz artırımı ve bilanço küçültme politikaları uygularken Türkiye bu durumun aksine hareket etmeye devam ediyor. Enflasyonun hızla yükseldiği Türkiye ekonomisinde buna paralel olarak üretim, istihdam, ihracat rekorlar kırmaya devam ediyor. Dünyanın resesyon endişesi yaşadığı dönemde Türkiye’nin böyle bir süreç yaşayacağıyla ilgili herhangi bir analiz yapılmıyor.

Dış talebin daralması elbette Türkiye’nin ihracatını olumsuz etkileyecektir. Ancak BAE, Suudi Arabistan, İsrail ve İran ile yapılan görüşmeler bu süreçte ihracatı destekleyecektir.

Daha önce de bahsi geçtiği üzere FED ve diğer merkez bankalarının enflasyonla mücadele kapsamında faiz artırımı ve bilanço küçültme politikalarının devam etmesi durumunda yaşanacak büyüme ve işsizlik krizi daha büyük problemlere neden olabilir. Bu nedenle bir süre sonra bu politikalarından vazgeçip tekrar faiz indirimi uygulamak zorunda kalacaklardır. Ancak Çin’in Tayvan’a olası bir saldırı yapması durumunda dünyada dengeler yeninden değişeceği için olabilecekleri şimdiden tahmin etmek kolay değil. Rusya’ya uygulanan yaptırımların bir benzerinin dünya üretim merkezi haline gelen Çin’e de uygulanması durumunda dünyayı yepyeni krizler bekler ki o süreci tahmin etmek şimdiden çok zor olur. Şimdilik yakın gelecekte böyle bir durum görünmese de artan gerilim böyle bir olasılığın hesaplanmasını mecbur bırakıyor.

Dünya siyasi ve iktisadi dengesini ararken dünyanın yeni dengesindeki yerini daha güçlü bir şekilde almak isteyen ülkeler politikalarını buna göre belirliyor. Uluslararası ilişkilerdeki liberal teorinin güçlü olduğu dönemde kurulan AB, Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında politikalarını değiştirmek zorunda kalıyor. Ancak bürokratik olarak hantal yapısı sebebiyle hızla değişen ekonomik, siyasi ve askeri gidişata uyum sağlamakta problemler yaşıyor. ABD’nin AB üzerindeki hegemonyası da bu süreçte güçlenmeye devam ediyor denilebilir.