Dolar (USD)
32.27
Euro (EUR)
34.59
Gram Altın
2416.32
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

13 Şubat 2020

Ekonomik darbe

Kabul edelim! Bir anda ortaya çıkan minicik bir VİRÜS mikrobu, Çin’i hiçbir silahın veremeyeceği kadar zarara uğrattı. Medyada takip ettiğimiz şekliyle Çin'in resmen içe kapandığı, izole edildiği ve yalnızlaştığı bariz görülmekte. Sadece Hubei kentinde 50 binden fazla ceset yakıldığı ileri sürülürken, ülke genelinde ise virüsün efekte olduğu insan sayısının 1.5 milyonu aştığı belirtiliyor. Yalnız tıbbi açıdan düşünüldüğünde; uzmanlar bu durumun, bağışıklık sistemini ilgilendiren bir mevzu olduğu temelinde birleşiyorlar. Ancak karşımızdaki tablo, Çin adına tam bir kâbus hüviyetine dönüştü bir kere. Çünkü sağlık dışında, EKONOMİLERİNE DE BÜYÜK BİR DARBE İNDİĞİ kati surette inkâr edilemez.

Anlayacağınız bir insanlık dramı yaşanan Çin’in, ekonomisi de S.O.S. veriyor günümüzde. Öyle ki 150’den fazla ülkenin Çin'le olan ticaretini dondurması, ayda ortalama 250 milyar dolardan 19 milyar dolara gerileyen ihracatı ve yüzde 9,1’lik sert kayıpla yüzleşen Çin borsası, malumun ilanı konumunda. Başkan Cinping’in "ÇARESİZİZ" ifadesi ise bir o kadar teyit edici bir özellik taşıyor. Aslında tüm bu olup bitenlerin özetini, Amerika Ticaret Bakanı Ross’un ifadelerinde de bulmak mümkün. Yoksa "bu salgın ekonomimize yarayacak. Artık Amerikan şirketleri ülkemize dönecek. O nedenle ekonomimiz çok ama çok güçlenecek" sözleri, “bu iş en çok kimlere yaradı” sorusunu en net şekilde cevaplıyor. Tabi uluslararası basında, belli mahfillerden beslenen stratejistlerin; “Çin geri adım atmalı. İpek Yolunu Amerika’ya devretmeli” noktasına gelmesi de fazla söze hacet bırakmayan cinsten.

***

Bu saatten sonra

Rusya’nın Suriye’deki hedefleri sır değil. Sınır bölgelerinde Şam kontrolünü genişletmek ve Akdeniz’de kalıcılığını sağlamak… Türkiye’yi sorarsanız; Suriye’nin toprak bütünlüğü, sınır güvenliği ve mültecileri topraklarına geri gönderme çabası içerisinde. Zaten bu perspektifte Astana ve Soçi’de, çok önemli toplantılar düzenlendi malumunuz üzere. Hakikaten bir ivmede yakalandığını söyleyebiliriz. Fakat geldiğimiz aşamada, zalim Esed yönetiminin askerlerimizi hedef alan saldırıları, ARTIK BU KONUNUN SEYRİNİ BÜTÜNÜYLE DEĞİŞTİRECEK bir vaziyet aldı. Siz bakmayın Rusya’nın kulağının üzerine yatmasına, ağızlarından bir taziye yahut Esed’i kınayan tek cümle çıkmaması fazlasıyla manidar değil mi?

Evet, savaş uçağımızın Akdeniz’e düşürülmesinden bu yana, katil rejimin ilk kez bilerek ve kasıtlı olarak Türkiye’ye saldırması, artık geri dönülmez bir yola işaret ediyor. Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan’ın “İdlib’de gerekirse askeri güç de kullanılabiliriz” açıklaması, kısaca bu değerlendirmeyi hak eder nitelikte. Hatta Türk Silahlı Kuvvetlerinin, İdlib’e yaptığı devasa sevkiyatta cabası. Ankara’nın karalılığı ve Amerika’nın fırsattan istifade; “Türkiye’nin meşru savunma eylemlerini tamamıyla destekliyoruz” beyanının ise Rusya’yı oldukça tedirgin ettiği açık. O nedenle Rusya, bir karar verme eşiğine geldiği ayan beyan ortada. Kaldı ki İdlib hem kendileri hem de Esad için nasıl önemliyse, Türkiye için de hayati olduğunu idrak etmek durumundalar. ŞAYET YİNE DE ESED’İ TÜRKİYE’NİN DOSTLUĞUNA TERCİH EDECEKLERSE, TÜRKİYE’NİN KAYBI, ÖZELLİKLE RUSYA’NIN KAYBEDECEKLERİ YANINDA DEVEDE KULAK KALACAKTIR. Zira Türkiye olmadan İran ile yalnız kalan bir Rusya’nın, bu serüvene devam etmenin bedelini, her halükarda çok ağır ödeyeceği aşikâr.

Son sözüm ise İdlib saldırılarının hemen akabinde, “Suriye’nin toprak bütünlüğünden” dem vuranlara... Neymiş efendim; “orası Suriye toprağıymış, Türkiye oradan çekilmeliymiş…” Yani dolambaçlı yollarla, Türkiye’ye “işgalci” diyecek seviyede nasipsiz bir hezeyan… Madem öyle; “Rusya, İran, Amerika, Fransa, Suud, BAE, İngiltere, Hollanda… orada ne arıyor ki, onlara işgalci demiyorsunuz” sormak istiyorum. Ne yani, Türkiye kendini savunmasın mı? Arzuladıkları gibi saldırsınlar mı? Anlaşmayı bozanları görmeyecek kadar mı gözünüz döndü? Mustafa Kemal’in, zamanında verdiği mücadeleden de mi utanmıyorsunuz? O zaman söyleyelim; bu saatten sonra “ya atarına ya batarına…” ŞEHİTLERİMİZİN RUHLARI ŞAD OLSUN….