Dolar (USD)
32.31
Euro (EUR)
34.66
Gram Altın
2384.10
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

09 Ocak 2017

Ekonominin Direnci

Dünya'da 2016 yılı siyaset ve ekonomi açısından bir hayli zor ve sıkıntılı geçti. Brexit referandumu, ABD seçimleri, Suriye ve Irak'ta yaşanan savaşlar ve Güney Çin Denizi meselesi dünya genelinde belirsizliği artırdı. Nitekim DTÖ hesaplarına göre 2016 yılında küresel ticaret gelişim hızının küresel ekonominin hızına oranı 15 yıl sonra ilk defa 1'in altına düşerek 0,8 oldu.

2017 yılında da önemli olaylar bizi bekliyor. 20 Ocak'ta Trump Başkanlık koltuğuna oturacak ve görevine başlayacak. Almanya'da şubat'ta Cumhurbaşkanlığı seçimi, eylül'de de genel seçimler yapılacak. Fransa'da ise nisan ve mayıs aylarında Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılacak. Bir diğer Cumhurbaşkanlığı seçimi de haziran'da İran'da yapılacak.

"Önce Amerika" sloganıyla başkan seçilen Trump 2008 küresel krizi sonrasında dünya genelinde artan korumacı politikaları ABD içinde uygulayacak ve genişlemeci mali politikaları hayata geçirecek. Böylece FED adımlarını bu politikalara göre atmak zorunda kalacak. Bunun yanında beklenen vergi reformunu hayata geçirecek olan Trump ülkesinin eskiyen altyapısı için yaklaşık 1 trilyon dolarlık yatırım yapmayı planlıyor. FED, 2008 krizi sonrasında izlenen parasal genişleme politikası 2013 yılı mayıs ayında durdurmuş ve 2015 yılı aralık ayından itibaren faiz artırımına gitmişti. Böylece dolar son yıllarda dünya genelinde değer kazanmaya başlamıştı. Trump'ın mali genişlemeyle büyümeye yönelik politikalarını fiyatlayan yatırımcılar nedeniyle ABD borsaları, rekordan rekora koşarken birçok finans kuruluşu ABD'ye yönelik büyüme tahminlerini yukarı yönlü revize ediyor. Bu nedenle dolar dünya genelinde değer kazanıyor.

Dünya yeni bir düzene doğru giderken Türkiye olması gereken güçlü konumunu almak için çalışıyor. Uluslararası güç parametreleri içinde ekonomik kapasite önemli bir konumdadır. Küresel sermaye olarak adlandırılan uluslararası finans kuruluşları ve çok uluslu şirketler bu ekonomik gücü ile ülkelerin siyasi kararlarında etkili olmaya çalışmaktadırlar. Özellikle soğuk savaş sonrası artan küreselleşme olgusuyla birlikte güçlenen küresel sermaye ülke siyasetlerine finansal destek verdikleri sivil toplum kuruluşları üzerinden operasyon düzenlemektedirler. Nitekim İçişleri Bakanı Süleyman soylu meclisteki konuşmasında "...Van'da bir kadın derneği, ilginç bir dernek, gelirlerinin %92'si yurt dışı kaynaklı. 2013'te yurt dışı geliri 18 bin 247. 2014'te durup dururken fırlıyor, 234 bin 180 oluyor, 2015'te 191 bin 167u2026kurulduğu günden kapatılana kadar 767 bin 795 avro, 184 bin 590 lira, 57 bin 199 sterlin, 92 bin 761 dolar, 20 bin İsveç kronu yardım almış." dedi. Nasrettin Hoca'nın "Parayı veren düdüğü çalar" sözü doğrultusunda düşündüğümüz zaman terör örgütlerinin parasını veren küresel sermaye bu örgütler üzerinden ülkemize saldırmakta ve terör düdüğünü çalmaktadırlar.

Güçlü ekonomi için gerekli olan alt başlıklardan biri de güçlü bilim ve teknoloji kapasitesidir. Türkiye özellikle savunma sanayi olmak üzere son yıllarda mobil elektronik harp sistemi u2013 KORAL, silahlı ve silahsız insansız hava araçları, tank, füze gibi yüksek teknolojili ürünlerle bu alanda ciddi atılımlar gerçekleştirdi. Uluslararası alanda güçlü olmak için en önemli unsurlardan biri olan bilim ve teknoloji kapasitesini geliştirmek için gerekli olan insan kaynağını yetiştirmek olmazsa olmazlardandır. Ülkenin askeri gücü ne kadar güçlü olsa da bilim ve teknoloji kapasitesi yüksek değilse uluslararası güç mücadelesinde alt seviyelerde kalır. Savaş döneminde bazı askeri ittifaklar kurulsa da barış döneminde bile teknolojik mücadele devam edecektir. Yüksek teknolojili ürünleri üreten ülkeler yüksek katma değerli ürünlerin pazarını elinde tutmaya çalışıyor böylece ekonomik güçlerini de korumaya çabalıyorlar.

Güçlü ekonomi için bir önemli husus da üretim ve yatırımlardır. Son dönemde ülkemize yapılan terör saldırıları ile yatırımcılara ülkemizin riskli olduğu mesajını vermeye çalışıyorlar. Böylece yatırımlarını erteleme ve hatta yatırımlarını yapmamalarına yönelik mesajlar gönderiyorlar. Bu yapı, aynı zamanda sıcak paranın ülkemize gelmesini engelleyerek döviz kurunun yükselmesini böylece ithal malların daha pahalı hale gelerek maliyetlerin artmasını, fiyatların yükselmesini, yatırımların azalmasını, işsizliğin artmasını, firmaların ödemelerinde aksaklığa yol açmayı böylece bankalara yüksek faiz ile borçlanmalarını ve büyümenin azalmasını hatta ekonominin küçülmesini ve böylece küresel sermayeye (onların resmi kuruluşu olan IMF'ye) borçlanarak ülke politikalarını adeta onlara teslim etmemizi istiyorlar. Dikkat ederseniz ülkemize yapılan saldırılar 2013 Mayıs ayında IMF'ye olan borcumuzun bitmesiyle şiddetini artırdı.

Ne yapmalı?

Ülkemizde yastık altında 5 bin ton altın olduğu belirtilmektedir. Bu kara gün tasarruflarımızı ekonomiye kazandırmalıyız. Altınları yastık altında değil bankaların altın hesaplarında tutabiliriz. İbrahim'in (a.s) atıldığı ateşe ağzıyla su taşıyan karınca misali maksadımız tarafımızı belli etmek, devletimize destek olmalıyız.