Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 Mart 2019

Elinde fidanın var mı?

Enes İbni Malik’de rivayetle Allah Resulü Hz. Muhammed “ Herhangi birinizin elinde bir hurma fidanı varken, kıyamet kopacak olsa, derhal diksin!” buyurmuştur.

Kıyamet herkesin bildiği üzere her şeyin biteceği, sura üfürülüp, yeryüzünün şiddetli sarsıntı ile sarsılacağı, gözlerin zillet ile düşüp yakın olan dünyanın biteceği, borçluların borçlarını ödeyeceği o dehşetli gün...

Hamile kadınların karnındaki bebeklerini düşüreceği, yeryüzünün sağlam kazıkları olan dağların kökünden sökülüp hallaç pamuğu gibi savrulacağı, yıldızların silinip göğün yarılacağı, gökyüzünün erimiş maden gibi olacağı bir gün...

Yerin bütün ağırlıklarını dışarı atıp çıkaracağı ve insanın “buna ne oluyor ? “diye sorup “bizi yattığımız yerden kim çıkardı, meğer Resullerin söyledikleri doğruymuş” diyeceği, herkesin kendi hakkında kararını çoktan vereceği gün...

Güneşin artık bir daha doğmayacak, canlılık kalmayacak, vadiler dolusu altınlar olsa da kimse dönüp bakmayacak. Tam da işte o gün, elinizde bir fidan olacak ve siz o fidana o korku ve dehşet hali ile bir toprak arayacak ve dikme derdinde olacaksınız..

Kimsenin kimseyi düşünmeyeceği, herkesin birbirinden kaçacağı dehşetli günün provası hükmünde olan bir 17 Ağustos depremini, Çınarcık’ta gece uykusunda yakalanan arkadaşımın eşinin söylemi geldi aklıma; “ Kalk Ümran bu kıyamet değil, seni düşünüyorum. Bu deprem. Çıkalım...”

Kıyamet ve elinizde fidan. Tavsiye: Elindeki fidanı ek!

Bizleri ise ya geçmişin acılarını ısıtıp ısıtıp önümüze koyar, hayırla yad edip onları cennetin en güzel yerlerine yerleştirir ve onlardan şefaat bekleriz. Ya da anlık olayların etkisinde kalıp, elimizdeki fidanı fırlatıp, karalar bağlayıp, bizim için hazırlanan felaket senaryolarına bir yenilerini de ekleyerek, bir yeni acı ile yüzleşene kadar gündemimizde tutarız.

Hz. Muhammed’in ölümünden yarım asır sonra sevgili torunlarının katledildiği Kerbela’nın üzerinden tam 641 yıl geçmiştir. Her yıl aynı zamanda aynı acıları yaşar, aynı anda da aynı acılara tekrar şahit oluruz.

Bir yanda Müslümanım diyenlerin birbirlerini katlettiklerine şahit olur, bir yanda da haçlı zihniyetinin ve Ebu Cehillerin hala gündemlerimizi nasıl doldurduğuna, bizi nasıl manipüle ettiklerine, kıyamet kopmadığı halde elimizdeki fidanları nasıl da fırlattıklarımıza kendimiz bile şaşırırız.

Gündemimde toplumun cinsiyetinin eşit olduğu, yani kadının de erkeğin de aynı olduğu, gençliğin nasıl da yok edildiği, iffet kavramının anlamını yitirdiği, aile kurumunun gereksiz görüldüğü, eş cinselliğin meşrulaşıp görünür olmak için büyük emekler verildiği ve daha vahimi “çocuk hakkımız deyip” geleceğin telafisi mümkün olmayan sorunlara gebe olduğu var.

Çocuklarımızı kreşlere yazdırmak için üçüncü cinsin olduğu, içindeki seni çıkarması ve mutlu olması için kadın bedenini erkeğe, erkek bedenini kadına çevirmesine destek olmamız gerekliliği var. Hatta çocuğumuz trans ya da eş cinsel olsa çok doğal görmemiz, bu sürecine destek olmamız, bu duruma alışmak için psikoloğa gitmemiz, çocuğumuzun daha rahat yaşaması için yurtdışına göndermemiz var.

Bir yandan süresiz nafakalar, çocuklarını hacizle görmeler, evinden barkından “şiddet görüyorum şikayetiyle” uzaklaştırılmalar, diğer tarafta da gerçekten eşinden şiddet görüp öldüresiye dövülenler, tacizlere uğrayanlar, saçını süpürge ettikleri tarafından değersizleştirilenler, hakkını alamayıp hak arayışına girenler...

Ötekileşen bireylerin ötekileştirmesi çabaları, birbirlerini mutlu etme derdinde değil, nasıl intikam alırım derdinde olmaları, evlatlarının geleceklerini, hayallerini, umutlarını, nasıl da yok edişlerine içimin yanışları ve ellerinden tutamayışımın verdiği acı var.

Bir yandan hayati önem taşıyan aile öncesi eğitimi yapacak eğitimci uzmanlarımıza vereceğimiz seminerleri yetiştirme koşturmacası, bir taraftan tabu konumuz olan cinselliği nasıl anlatalım telaşı, diğer taraftan da reklam yaparken yaşadığımız sıkıntılar var...

Hasılı elimizde birden çok fidan var. Ne acı ki toprağın daha önemli işleri var...