Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Emanetin İlkeleri: Ehliyet ve Liyakat  (1)

İnsanları idare etme sanatı olarak siyasetin amacı, erdemli insan ve mutlu toplum inşa etmektir. Erdemli insan ve toplum, erdemli şehir ve devleti kurar. Böylece en yüksek iyiliğin gerçekleştiği ideal yönetim ortaya çıkar. Adalet ve erdemle özdeşleşen ideal devlet, erdemli hikmet sahibi başkanla idare edilir.

Toplum nasılsa, layık olduğu şekilde yönetilmeye müstahak olur. Bozuk ve cehalet içindeki toplumlar ve devletler, uzun ömürlü olamazlar. Kâmil ve mükemmel olan devletler, dürüst, erdemli, âdil yöneticileri ve kurumlarıyla varlıklarını uzatırlar. Böylece halkına ve teb’asına mutluluk ve yaşama sevinci verirler.

Mutlu toplumlar, iyi, doğru ve sabırlı yöneticiler için, bir emanettir. Onların mal, can, namus, nesil, akıl, inanç ve dinlerini korumak, emin idareciler için kutsal bir vazifedir. Zira her emanet bir sorumluluğu getirmektedir. Medeniyet Peygamberi’nin (s) dediği gibi, “hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden mes’ulsünüz.” Bu nebevî hikmetli söz, toplumu ve milleti güdülecek bir koyun sürüsü gibi görme anlayışını yansıtmamaktadır. Bilakis insanı yönetme sanatı olarak siyasetin ne kadar büyük bir sorumluluk, yetkinlik ve kabiliyet gerektirdiğini göstermektedir.

Toplum da, adalet ve hikmet sahibi idarecilere itaatle sorumludur. Bu itaat, sorgusuz ve sualsiz bir biat değildir. Zira zulüm ve baskı ise, toplumları mutsuz halklara dönüştürür. Bozuk ve erdemsiz idarecilere karşı halkın itiraz etme ve sorgulama hakkı bulunmaktadır. Hz. Peygamber’den (s) hak ve ganimet talebi bulunan sahabî, Hz. Ömer’in uygulamalarını sorgulayan Müslüman teb’a, Osmanlı padişahlarına “gururlanma padişahım, senden büyük Allah var” nidalarıyla seslenen halk, adaleti ve hakikati talep etmekteydiler.

Yönetim mekanizmasında ilahî ve nebevî ilke, açık ve kesindir: Emanetleri ehline verin. (“Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” Nisa, 58)

Emanet, ehline teslim edildiğinde hüküm ve adalet te gerçekleşmektedir. Dolayısıyla iyi ve mükemmel yönetim; -geçen hafta Devlet Başkan’ımızın dediği gibi-, adalet, ehliyet ve liyakatle hayat bulmaktadır. Bu ilkeler gerçekleşmediği zaman, kaos ve kriz çıkar. Perişanlık ve pişmanlık hali yaşanmaması için, âmir ve me’murlar, emanet edilen vazifelerini hakkıyla yerine getirmeli ve ihanet etmemeliler. Hak edilerek elde edilen görevler, eksiksiz yerine getirilirse, değer ve bereket ortaya çıkar.

Dosdoğru olmak, adaletli yönetici ve memur için, mutlak şarttır. Aksi takdirde yönetilen halk ve idare edilen devlet için yıkım ve helak başlar. Bu çerçevede Osmanlı Devleti, dersler ve ibretlerle dolu numuneleri sunmaktadır. 1631 yılında, -daha Kanuni’nin ölümü (1566) üzerinden bir asır bile geçmemiş-, yani IV. Murad döneminde, Enderun’da (Saray Okulu) yetişmiş olan Koçi Bey isimli bir devlet adamı, on dokuz yaşındaki padişaha sunulmak üzere, ülke yönetiminin zaaf ve bozukluklarını değerlendiren bir risale (Koçi Bey Risaleleri, Kabalcı yay.-2008) kaleme alır. Kısaca dört yüz yıl önce alınan bir metin, bugün İslam dünyasında ve Türkiye’de yaşanan sorunlar için önemli çözüm ve analizleri içinde barındırmaktadır.

Koçi Bey, siyaset ve kılıç makamlarının ehline verilmesinin gerekliliği ifadeleriyle risalesine başlar. Zira ona göre “Şeriatın seccadesinin layık olanlara verilmesi”, adalet ve fayda getirmektedir. Ancak bu ilahi emrin yerine getirilmemesinin sebebi ve illeti ise, rüşvettir. Bununla birlikte azil, tayin ve değiştirmelerin çoğalması yönetim zaaflarını doğurmaktadır. Bu şekilde itibarı ve şerefi yüksek kişiler, küstürülüp tahkir edilmektedir. En yetersiz ve yeteneksiz kişiler ise, devlete erip mevki, makam ve mansıp sahibi olmaktadırlar.