Dolar (USD)
32.35
Euro (EUR)
34.70
Gram Altın
2397.08
BIST 100
10208.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Entelektüel Anomi

Türkiye yakın tarihinde zorlu süreçler geçirmiştir. 1970’lerden itibaren İslami söylemlerin temel içeriğini eleştirellik oluştururken, geleceğe doğru tarımdan eğitime, ekonomiden gündelik hayata kadar “büyük iddia”lar kendisini göstermekteydi.

1970’lerden itibaren tedrici olarak gelişmeye çalışan İslami entelektüalite (bu kavramsallaştırma ayrıca tartışma konusudur) 1990’larda az veya çok bir canlılık arz etmekteydi. Bunu dönemin İslami iddialı dergilerinde, yapılan tartışmalarda ve yayımlanan kitaplarda izlemek mümkündür.

Başörtüsü ve hatta cemaat konusu başta olmak üzere gündelik hayattaki İslamilik bir sorunsal olarak toplumsaldan siyaset düzlemine kadar yansımalarını bulmakta idi. Bu arada 90’ların ortalarından itibaren “28 Şubat” süreci ismi verilen dönem bu konuyu önemseyen kesimlerin ve hatta uzlaşma arayan kişilerin kendilerini ifade etmeye çalıştıkları bir zaman dilimiydi.

Bu dönemde bu dergiler, yayınlar çerçevesinde Türkiye’nin entelektüalitesi sorunları farklı düzlemlerde tartışmakta ve dillendirmekte idiler. Bu arada cemaatler başta olmak üzere sorunlardan mustarip kesimler de seslerini çıkaramamakta; ancak entelektüalitenin açmaya çalıştığı alanda manevra alanı yaratmakta idiler. Hatta bu entelektüellere teşekkür ediyorlardı.

Fakat 2000’lerden sonra en önemli değişim İslami/İslamcı entelektüalitenin zayıflaması oldu ve bugüne kadar tedrici biçimde ciddi olarak irtifa kaybetti. Bu iki yolla gerçekleşti. Birincisi, gerçekten 90’larda bile varolan entelektüel tartışmalar kayboldu ve gündelik hayatın getirileri çerçevesinde entelektüeller kendilerini konumlandırdılar.

Buna biz entelektüel ilgisizlik diyebiliriz. Nihayetinde bir şeyi tartışmanın ve entelektüelliğin çok fazla gündelik hayat getirisi olmaması ve çok da emek istemesi küreselleşme çağında insanların ilgilerinin kaybolmasına sebep olabilmektedir. Fakat bu entelektüel vazgeçişin bir sebebini de, çevreden merkeze doğru yürüyüş olarak da düşünebiliriz. Nihayetinde toplumun daha itibarlı sayılan alanlarına adım atmak böylece gerçekleşmiştir.

İkincisi daha da önemlidir. Kendilerine farklı araçlarla güç devşiren İslami söylemler, entelektüel tartışmalara izin vermemekte ve onları aforoza uğratmaktadırlar. Bu durum nihai anlamda zaten ilgisi zayıflayan İslami entelektüalitenin zayıflaması, vazgeçmesi ve son kertede bir anomi durumuna girmesidir. Öyle ki, “yazsan ve tartışsan ne olacak” şeklinde ifade edilebilecek bir ruh durumuyla entelektüeller havlu atmakta ve herkese kendi yolunda esenlikler dilemektedirler.

Kendilerini güçle ikame etmeye çalışan İslami söylemler, kendi “erdem” tanımlarını buyurgan bir şekilde ifade ederek ileti(şi)m yolunu tercih etmektedirler. Fakat bu söylemde argümentatif bir içerik yoktur ve aslında kapalı bir dünya görüşü inşa etmeye çalışmaktadır. Bu süreklilik arz edemez. Çünkü güç mekanizmaları kaybedildiği andan itibaren söyleyeceğiniz argümanın kalmamış olduğu gerçeği ile karşılaşabilirsiniz. Bu da İslami söylemin çok hızlı bir düşüşünü birlikte getirir.

Diğer yandan bugün küreselleşen dünya çok büyük birgüç olarak karşımızdadır. Bu sadece ekonomik ve askeri değil; bilgi, üretim, eğitim, sosyal ve kültürel bir güçtür. Yani onunla baş edebilmek için tezleriniz, argümanlarınız, bilginiz olması gerekir. Şunu özenle belirtmeliyiz ki, kendisini güçle ikame eden İslami söylemlerin küresel dünya ile baş edebilecek argümanları ve araçları yoktur. Bu gerçeğin iyi farkına varılması gerekir.

Dolayısıyla zaten giderek zayıflayan entelektüalitenin anomi durumuna sokulması, gelecekte en temel problem olacaktır. Bugün İslami entelektüel bir anomi durumu yaşamaktadır. Bu da giderek kendi paradigmasından bile şüphe eden bir sosyal hava yaratmaktadır.