Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Nisan 2016

Erdoğan ve İslam İşbirliği Teşkilatı

Yıl 1870. İngilizler hilafet kurumunun Müslümanlar üzerindeki ağırlığından/tesirinden endişe etmektedir. Konsolosların sunduğu raporlar da pek iç açıcı değildir. Çünkü Müslümanların hilafet kurumuna olan bağlılıkları ve güvenleri tamdır. Bu vakitten sonra bilhassa İngiliz hükümeti ve medyası tüm mesaisini hilafet kurumunu yıpratmak için harcamaya başlar. George Cambell, George Birdwood ve Badger gibi insanlar gerek yazılarında ve gerekse sundukları raporlarda; Osmanlı hilafetinin uydurma bir temele dayandığı, Osmanlı hilafetinin İslam açısından meşru olmadığı, Hilafetin Kureyş'e ait olduğu yönünde ciddi bir algı operasyonu başlatırlar.

1877 yılında İngiliz Times Gazetesi'nde "hilafetin gayr-i meşru olduğu" yönünde çok sayıda yazılar kaleme alınır. Abdülhamid'in "Kızıl Sultan" olarak takdim edilmesinin de en önemli nedeni buydu. Bilirsiniz İngiliz Tarihçi Toynbee de Hilafetin İlgası adlı kitabında "hilafetin zorba bir sistem" olduğundan bahseder vs. İngilizler tam 50 yıl hilafet kurumunun tasfiyesi için uğraştı! Berlin, Paris ve Londra üçgeninde örgütlenen İttihat Terakki'nin de desteğiyle sonunda istediklerini elde ettiler. Kısacası Lozan'ın onaylanması için şart koştukları hilafet 1924 yılında kaldırıldı.

Hilafetin kaldırılmasıyla İslam dünyası boşluğa düştü. Bu kaotik ortamda Müslümanlar ümmet olma bilincinden yoksun bırakıldı. Kadim medeniyetle bağları kopartıldı. Mezhep ve ırk temelli ciddi hastalıklar yaygınlaşmaya başladı. İslam dünyası üst aklın sömürü düzenine yenik düştü. Servetleri batılı küresel güçler tarafından sömürüldü, aileler parçalandı, yuvalar yıkıldı. Üretkenlikleri, özgünlükleri ve özgürlükleri ellerinden alındı. Eğitim sistemleri seküler batı medeniyetinin kültür kodları üzerine inşa edilerek beyinleri formatlandı. Dolayısıyla kendi temel varoluşsal sorunlarını bile ciddiye alamayacak kadar bilinç ve zihin kayması yaşadılar.

Aynı toprağın, aynı medeniyetin aynı dinin insanları birbirleriyle çatıştırıldı. Churchill'in "Ne olursa olsun Araplarla Türkleri bir araya getirmeyin. Çünkü bizim çıkarlarımız bu ikisinin bir araya gelmemesidir" şeklindeki vasiyetine harfiyen uyuldu. İttihat Terakki ise buna Kürtleri de dahil etti. Çünkü Türk-Kürt-Arap ittifakı demek kadim medeniyetin yeniden şahlanması demekti. Bu yüzdendir ki FETÖ ve PKK gibi örgütlerle, teslim alınmış muhalefet ve medya organlarıyla birlikte bu ittifakın gerçekleşmesi engellenmek isteniyor. Bu kutlu davaya baş koyan Erdoğan ise bu yüzden tasfiye edilmek isteniyor.

İslam İşbirliği Teşkilatı 13.İslam Zirvesi tam da bu noktada bir umut olarak belirmeye başladı. Zirve öncesi CNNTÜRK Arap liderlerinin servetlerini bolca işleyerek bu noktada kendi algısını üretti. Bir kesim dindarlar da ne hazindir bu birliğin ham hayal beyhude bir çaba olduğunu dillendirdi. İlginçtir bu kesim AB'nin Türkiye raporuna ve İslam dünyasına olan tutumuna rağmen çözümün hala AB ile ilişiklerin geliştirilmesinde olduğuna inanıyor!

Bundan böyle Türkiye'nin önünde iki seçenek vardır. Bir kesim üst akılla anlaşarak AB ile ilişkilerin yeniden geliştirilmesini dolayısıyla Türkiye'nin küresel güçlerin güdümünde bir ülke olarak yoluna devam etmesini istiyor. Bir kesim de Türkiye'nin Erdoğan liderliğinde İslam dünyasıyla ittifak halinde etkin, güçlü ve bağımsız bir ülke olmasını istiyor. Erdoğan ise bu konudaki kararlılığıyla Tarık Bin Ziyad misali gemileri yakmış durumdadır. Artık dünyada iki kutup net olarak belirginleşmiştir. Bir tarafta Haç diğer tarafta Hilalu2026 Tarafınızı seçin. Ya üst akla boyun eğen AB'ci, uzlaşmacı, korkak bir kesimin tarafındasınız ya da ülkenin ve İslam dünyasının birliği, dirliği ve bağımsızlığı için mücadele eden kararlı ve cesur insanların tarafındasınız.

Bu zirvenin en önemli tarafı İslam ülkelerinin kendi aralarındaki sorunları birlikte çözme iradesi gösterecek olmasıdır. Kuşkusuz bugün iç savaşlar, silahlı çatışmalar, mezhep taassubu ve terörle birlikte anılma gibi sorunlar vahimdir. Lakin İslam ordusu başta olmak üzere ortak Kızılay, ortak istihbarat gibi sayabileceğimiz harikulade adımların atılması da çok önemlidir. Umarım zamanla ortak mahkeme, ortak ticaret ve para birimi gibi alanlarda da sağlam adımlar atılır. Kim ne derse desin üst aklın 200 yıllık sömürü düzeni eninde sonunda İslam dünyasından el etek çektirilecektir. Yeni bir düzen kuruluyor. Erdoğan işte bu yeni düzenin mimarlarından biridir. Bu yüzdendir ki hem içeriden hem dışarıdan hem de en yakınları tarafından tasfiye edilmek istenmektedir!

@ufukcoskunn