Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
35.02
Gram Altın
2464.46
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Ekim 2018

Erdoğan’a (veya Ak Parti’ye) yüklenme modası!..

Muhtelif vesilelerle “Her yaptığınızı alkışlayanlarla, her yaptığınıza karşı çıkanlardan uzak durun!” dediğimi bilirsiniz.

“Dalkavuk düşmandan çok daha tehlikelidir!”, evet.

“Dost gerektiğinde acı konuşur!” buna da evet.

Birbirimize ihtiyacımız var…

Bizi “Allah rızası için” hayra teşvik edenlere,

“yanlışa” yönlendirildiğimizde ise “ikaz edenlere” ihtiyacımız, ekmeğe ve suya hatta havaya duyduğumuz ihtiyaçtan az değildir.

Hiç kimse de “La’ yüs’el” değildir…

Cennetle müjdelenmiş “Allah Dostları”nın kendilerine “Hakk’ı hatırlatan”, “gerektiğinde ikaz eden” dostlara sahip olmaktan dolayı nice şükrettiklerine dair çok sayıda misal varken…

Birilerinin…

“Suret-i Hak”tan görünen birilerinin, her “ikaz” edeni, her eleştiride bulunanı, “kraldan fazla kralcı” edasıyla hedefe yerleştirmesi kabul edilebilir hallerden değildir.

Bu tür menfaatçi, satışa mütemayil dalkavukların etkisinden kurtulamayan yöneticilerin ne büyük zararlara uğradıkları, bundan çok daha vahim ve de mühim olmak üzere ülkelerinin ne büyük zararlara uğramasına sebep oldukları geçmişteki birçok misalle sabittir.

Milyonlarca mazlumun ümit kapısı durumundaki Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ve yine hali hazırda “alternatifi bulunmayan” AK Parti’nin yaptıklarına, yapmadıklarına dair “yapıcı eleştirilerin” hepsini takdirle karşılamak ve teşvik etmek gerekir.

Nice menfaatçi goygoycunun nice “ballı” dünyevi imkânları bulduğu bir vasatta, bu imkânların peşinden koşmak yerine, goygoycular tarafından hedefe yerleştirilmeyi göze alarak “dostça ikazda bulunanlara” selâm olsun.

Onlara gönül dolusu sevgiler, saygılar, Allah hepsinden razı olsun.

Şer odakları türlü tezgâhlarla “yanlışlara yönlendirirken” çeşitli sebeplerden dolayı “ikaz görevini” yerine getirmeyenler, olan bitenden elbette mesuldürler.

Bugün ve bundan sonra da yine çeşitli sebeplerden dolayı görevde “ihmal” kabahatini işleyenlerle işleyecek olanlar da vebal yükünün altında kalacaklardır.

Buraya kadarı tamam…

Bir de…

Bin yılların tecrübesinden süzülerek gelen “özdeyişlerimize” kulak vermek…

“İkaz ederken” ihtimam gösterilmesi gereken hususları da ihmal etmemek gerek.

Mesela:

“Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder!”

Bu ne güzel bir ifadedir böyle, ne müthiş…

Gayeniz çok müspet olabilir ama, bir meseleyi çözüme kavuşturmak için “aşırı güç” kullanırsanız, maksadınıza zarar verirsiniz.

Hatta yok edersiniz!..

“Hoyrat” müdahalelerimden dolayı, tamir etmeye çalıştığım pek çok cihazı kullanılamaz hale getirdiğimi bilirim.

Usulünce “çözüme” kavuşturmaya çalışmak yerine, “Bir an evvel olsun!” diye acele ederseniz ve bir de “aşırı güç” uygularsanız yaptığınız bir işe benzemez.

Kırarsınız hatta!..

Niyetiniz elbette “kırmak” değildir ama “usulü” ihmal etmenizden…

Mecelle’deki “Usül esasa mukaddemdir!” ilkesini göz ardı etmenizden dolayı kırmışsınızdır.

Bir de…

Bir “Dertli” yürekten çıkan “yarı isyan” niteliğindeki özdeyiş;

Virân olası hanede evlâd-ü iyâl var!”

Yani…

Bilirsiniz işte, bir an “Ne olursa olsun, inceldiği yerden kopsun!” demek geçer içinizden ama mesele o kadar da basit değildir.

O bina yıkıldığında yıkılacak olan sadece o bina değildir, çok şey yıkılır; “evlâtların” istikbâl ve istiklâline kadar.

Memleketin, milletin, ümmetin istikbâl ve istiklâline kadar.

“İkaz” görevini kırmadan dökmeden yerine getirmek…

Bunu yapmadan önce de, “ikaz”ınıza konu meseleler hakkında derinlemesine araştırmalarda bulunmak…

Ondan sonra da usulüne uygun biçimde gerekli müdahalelerde bulunmak…

Bu çok hassas bir mesele.

Direkt konuşmakta fayda var;

Yeni Akit Yazarı Muhterem Abdurrahman Dilipak’ın Allah’ın izniyle hayırlara vesile olan “ikazlarını” dile getirmesinden sonra…

Bazı sağlıklı, yerini bulan değerlendirmelere şahit oldum.

Milat’ta da , gerektiğinde “ikaz” eden nice yazar kardeşimiz var.

Allah hepsinden razı olsun.

Bazı rahatsızlıklarını bu sütundan, ekranlardan ve fırsat buldukça da “yüz yüze iken” dile getirmiş bir memleket evlâdı, “yapıcı eleştirilerden” elbette büyük memnuniyet duyar.

Bunlar çok güzel…

Lâkin, buradan yola çıkarak son derece ağır ifadelerle adeta “saldırıya” geçenleri de gördük, görüyoruz.

“Erdoğan’a çok ümit bağlamıştık amma…” yollu ifadelerin ardından çok farklı, çok örseleyici hücumlar geliyor.

Bunlardan istifade eden “yıkıcı, bölücü, istismarcı odaklar” da…

“Nihayet anladınız değil mi, Recep Tayyip Erdoğan kimmiş, şimdi gördünüz değil mi bu hikâyenin sonunun geldiğini!” yollu sataşmalarla “memnuniyet” izhar ediyorlar.

Moral buluyor ve kendilerince ümitleniyorlar!..

Dirençleri artıyor!..

*****

Kifayetsiz Muhterisler de Aynı Gemide!

Bunların yanı sıra, bir vakitler Sayın Erdoğan’ın sunduğu imkânlar sayesinde “popüler” olan, büyük “maddi kazançlar” elde eden bir takım zatlar ise, “kenara itilmiş” olmanın hıncıyla saldırıya geçmiş durumdalar.

Bunlar her devirde olmuştur, “iktidarda bulunanları” alabildiğine alkışlayanlar, günün birinde “yedek kulübesine” alındıklarında ve sonrasında da kadro dışı bırakıldıklarında, türlü bahanelerle saldırıya geçerler.

İmkânların sınırlı, ihtiyaçların ise sınırsız olduğu bir “sistem”de, bunların yaşanması da tabiidir.

İnsan nefsi, bunu hep telkin eder, nice kul, “Bunca liyakatli olduğum halde kıymetim bilinmedi!” der.

Yoğurdum ekşi” diyen de az bulunur.

Şimdi efendim…

Yazıyı bitirirken…

Herkes, her vatan evlâdı iyi bildiği, vâkıf olduğu meselelerde Allah rızası için “ikaz görevini” yerine getirmeli…

Bunu yaparken de, yalaka, goygoycu, çıkarcı, trol, kripto takımının “hezeyan ve iftiralarından” etkilenmemeli diyorum…

Bununla birlikte…

Son olarak “Suudi Gazetecinin Akıbeti”ne ilişkin gelişmelerin de gösterdiği üzere, memleketimizin “yok edilme” tehlikesiyle karşı karşıya bırakıldığının bilinciyle…

“İkaz”larda bulunurken, “Gayedeki hikmeti yok edecek dil şiddetinden” kaçınmanın önemine işaret ediyorum…

Bu hane hepimizin ve hepimiz aynı gemideyiz.

Kim aksini söylerse söylesin…

Batınca herkes batar!..