Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2454.33
BIST 100
10218.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 Aralık 2015

ESKİ GÜZELDİR

Eskiye özlem duymak gibi derin iç geçirilen zamanları yaşamaya başlayanlar için hayatın içinden yeni bir pencere açılmaya başladı demektir. Yaşın kemale ermesi ya da yeni olandan umduğunu bulamamak gibi birçok yol vardır insanın önüne çıkan. Hangisi ruhunu okşuyorsa o yoldan yürümeye başlar insan. Ta ki eskiyi de tüketene kadar.

"Eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı." demiş olsa da atalarımız bugünlerde eskinin hakimiyetine sanat dünyasında da şahit oluyoruz. Herhangi bir müzik kanalını açın. Ardı ardına çalınan müziklere bakın. Neredeyse bütün şarkılar sizi eski günlere götürecektir. Genç şarkıcılar, orta yaştakiler hiç fark etmiyor. 60lı, 70li yılların şarkılardan oluşan albümleriyle kendilerine yer tutmaya çalışıyorlar.

Bir zamanlar beğenmedikleri hatta aşağıladıkları arabesk şarkılara öyle bir sarıldılar ki genç şarkıcılar, sanki yeni bir cevher keşfetmiş gibi bir zamanların dillerden düşmeyen şarkılarını dönüp dönüp söylüyorlar. Çektikleri klipler de genelde siyah beyaz. Kendi elleriyle kaybettikleri güzelliklere böyle küçük dokunuşlarla ulaşmaya çalışsalar da onlar için hayat da bir sahne olduğu için her şey bir rolden ibaret olarak kalıyor.

Yeni senaryo yazmak yerine romanları alıp günümüze uyarlayarak dizi çekenler de üretememenin sıkıntısıyla bu yola giriyorlar. Hazır bir roman var, bunu alıp aslından uzaklaştırarak bir dizi çekmek daha kolaylarına geliyor. Onların oluşturmakta zorlandıkları konu zaten romanlarda en güzel şekilde işlendiğinden geriye sadece olayları günümüze uyarlamak kalıyor. Edebiyatın önemli başyapıt romanlarının dizisini çekenler elbette edebiyata olan tutkularından değil, kendi üretimlerinin sekteye uğramasından dolayı romanları tercih ediyorlar.

Bir zamanlar insanın ruhunu okşayan, gönlünü hoşnut eden vakitlerimiz vardı. Bu topraklarda kardeşliği, güveni, insanı sevmenin en doğal hallerini yaşadık. Bir olmak nedir tüm dünyaya gösterdik. Türkülerimiz içten, hikayelerimiz ruhumuzun derinliklerinden gelirdi. Komşu demek anne, baba, amca, teyze demekle eşdeğerdi. Kimse kimsenin hangi milletten olduğuna bakmadan insan olmayı en başa koyarak yaşardı huzur denen bu sonsuz iklimde.

Büyüdük, büyüdük ve büyüdükçe "biz" olmaktan geçip "ben" olmak denen zehir içimize işlemeye başladı. Kaybettiklerimizin farkında olmamız da en hazin sonuç olarak karşımızda duruyor.

Herkes rahatsız bu değişimden. "Hey gidi günler" serzenişinin sık sık dillendiriliyor olması da bu rahatsızlıktan kaynaklanıyor. Eski şarkıların başına üşüşenler de yeni şarkıların günübirlik olduğunu biliyor. Kendi dünyasına çekilenler, bu yalnızlıklarının farkındalar. Komşusunun kapısını bile bilmeyenler kaybolan bir şeyler olduğuna şahitler.

Tüm dünyaya tek yürek olduğumuzu gösterdiğimiz Anadolu ruhunun özlemini herkes duyuyor. İşin en iç yakıcı yanı şu ki, fitne artık dışardan değil, bizi bizden uzaklaştıran her şey içimizden. Dünyanın dört bir yanı ateş çemberindeyken, terör denen lanet hain tuzaklarını sürdürürken birlik ve beraberlik denen ipe sımsıkı sarılacağımız bir zamanda bir milletvekili çıkıyor Rusya'ya ve İran'a olan sevdasını ilan ediyor, bir parti lideri teröristler için dua istiyor, bir ilahiyat profesörü sadece kendi ülkesine duyduğu kinden dolayı Putin'den gelen kokuları içine çekiyor. Hem de kendi düştüğü hali pür melalini unutarak.

Nasıl tekrar özlenen birlik ve beraberliğimizi kazanırız, yaşananlara şahit olunca bu şimdilik zor görünüyor ama eğer en kısa zamanda bunu sağlayamazsak ayağımızın takılmasını bekleyenlerin iştahını kabartmaya devam edeceğiz.

Ülkesi için değil kendi çıkarları için köşeleri tutan siyasetçilerin açıkça teröre destek vermesi, teröristlere yataklık yapması, ülkemizin askerine, polisine hakaret etme yarışına girişmesi özgürlüklerin nereye kadar olduğu sorusunu akla getiriyor. Dokunulmazlıkların da bir sınırı olması gerekiyor.

Eski zamanların huzur veren iklimine ulaşmak tek duamız olsun. Kendi ülkesine düşmanlık besleyenlere de bir an önce akıl, fikir ve gönül zenginliği dilemekten başka bir şey elden gelmiyor görünüyor.