Dolar (USD)
32.30
Euro (EUR)
34.83
Gram Altın
2411.90
BIST 100
10272.37
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Haziran 2014

Eski pratikler yeni ufuklara karşı

Lice'de kalekol-karakol inşaatlarına karşı başlayan eylemler gerilimi yükseltti. Şimdi ise can kayıpları ve son olarak 'bayrak' meselesi üzerinden, 'Çözüm Süreci' nin kendisini tartışmaya açan bir noktaya çekilmek isteniyor. En küçük bir kıpırtıda süreci dinamitlek, barışı berhava etmek için ellerini ovuşturarak bekleyenlerin sürecin yanlışlığını vurgulamak için gayretkeş bir çığırtkanlık ile ortaya çıktığını görüyoruz.

Oysaki 'Çözüm Süreci' herkesten ve herşeyden önce Türkiye toplumunun sağduyusuna emanet edilmiştir. Bu sürecin garantörü millettir. Türkiye'nin tartışmasız en önemli meselesini çözmeye namzet olan bu süreç, görünen ve bilinen aktörlerin dışında tüm Türkiye'nin nezaretindedir. Bu süreç esasında Türkiye için istikbali ve yeni ufukları işaret ediyor. Türkler ve Kürtler, yakın tarihte birlikte maruz kaldıkları ufuklarını karartan bir markajdan yeni yeni çıkıyorlar ve kolay kolay bir daha yeni bir karatmaya müsaade etmeyeceklerdir. Umudumuz, uzun ve zahmetli; lakin sonu hayır olan bir yolu birlikte yüreyecekleri yönündedir. Batı'da ve Doğu'da anneler oldukça barış da kaçınılmaz olacaktır. Ve onlar eski pratiklerin yeni ufukları alt etmesine izin vermeyeceklerdir.

***

Herkesin Bir Kodu Varmış

Topraksız köylüler, efendisiz aylaklar Avrupa kentlerinde toplandığında, belirli bir bölgede yaşayan insan sayısını ifade eden nüfus, sayısal bir değerin karşılığı olmaktan çok daha fazlasını ifade etmeye başladı. Nüfus izlenmesi, işlenmesi, sınıflandırılması gereken; kontrol edilmediği takdirde güvenliği riske sokacak, gözetlemeye ve denetlemeye memur olanlara iş çıkartacak bir kalabalık olarak görülüyordu. Bu sebeple gözetim ve denetim modern ulus-devletin tarih sahnesine çıkışıyla birlikte; özenle ele alınması, tasarlanması, örgütlenmesi ve idare edilmesi gereken bir iş haline geldi.

Bugüne kadar Türkiye'de toplumun bazı kesimlerinin 'sakıncalı' kabul edilerek ikinci sınıf vatandaş olarak kodlanması, meçhul bir bilgi olmamakla birlikte; artık geride bırakmak istediğimiz devlet pratikleri arasındadır. Yeni Türkiye'nin inşası sürecinde bir toplum olma arzusuyla, bu arzuyu zedeleyecek bir dizi eski Türkiye pratiğinin zaman zaman çakışması; insan hak ve hürriyetlerinin herhangi bir rehavete ve ihmale kurban gitmemesi adına, tetikte olmayı gerektiriyor.

İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın geçen hafta iki milletvekilinin soru önergesine verdiği yanıtlar, devletin üstlenmiş olduğu gözetim ve denetim mekanizmalarını yeniden düşünmemiz noktasında kışkırtıcıydı.Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ve Kırıklareli Milletvekili Turgut Dibek'in Meclis gündemine taşıdıkları ve İçişleri Bakanı Efkan Ala tarafından yanıtlanan sorular 'fişleme' iddiaları ile ilgiliydi.

Hüseyin Aygün verdiği soru önergesinde,"Nüfus kayıtlarında Rumlar 1, Ermeniler 2, Yahudiler 3, Süryaniler 4 ve 'diğerleri' başlığı ile 5 kodu verildiği doğru mudur?" diye soruyordu. İçişleri Bakanı Efkan Ala ise bu soruyu"Kod uygulaması sadece azınlıklar için yapılan bir uygulama değildir. MERNİS ile birlikte tüm nüfus olay bilgileri kodlarla tanımlı hale getirilmiştir. Her nüfus olay bilgisinin sayısal (Kod) karşılığı mevcuttur." diyerek yanıtladı.

Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek ise, İçişleri Bakanlığı'nın, YÖK aracılığıyla öğrenci yurtlarında kalan binlerce öğrenciyi fişlediği iddiasını"Türkiye'deki tüm üniversiteler kendilerine bağlı öğrenci yurtları ve bu yurtlarda kalan öğrencilerle ilgili tüm bilgileri YÖK aracılığıyla İçişleri Bakanlığı'na iletmiştir. Bakanlığınız somut gerekçe olmaksızın yurtta kalan öğrencilerin bilgilerini hangi mevzuat hükümleri çerçevesinde talep etmektedir?" diye sordu. İçişleri Bakanı Efkan Ala bu soruyu "Bahse konu bilgiler, yurtlarda kalan öğrencilerin Adres Kayıt Sistemine dahil edilmesi ve diğer adres bilgilerinin güncellenmesi amacıyla istenilmiştir" diyerek yanıtladı.

Soru ve yanıtları itibariyle ismi geçen milletvekilleri ile İçişleri Bakanı Efkan Ala arasında dikkate alınması gereken bir diyalogun gerçekleştiği muhakkak. İçişleri Bakanı'nın sorulara verdiği yanıtlar iddiaları yalanlamamakta, uygulamaları 'rutin' bir işleyişin parçası olarak sunmaktadır. Eski Türkiye'nin alamet-i farikasının zaman zaman rutin dışına çıkabilen devlet olduğu gerçeğine aşina olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları açısından bir tedirginliğin yaşanması, sorulara verilen yanıtlar dikkate alındığında garip karşılanmamalı.

Bir yandan'Çözüm Süreci' gibi tarihu00ee bir sürecin içinde yol almakta, Alevi vatandaşların sıkıntılarını gidermek ve biriken sorunlara çözüm bulmak amacıyla çalıştaylar düzenlenmekte, azınlıkların mal varlıklarına ilişkin hakkaniyete uygun adımlar atılmakta; lakin öte yandan eski Türkiye'nin bir dizi rutini ile yüz yüze gelinmektedir. Fişlemelerin geçmişte yaşanmış acı bir hatıra olarak kaldığı, her vatandaşın etnik kökeni, dini inancı ya da felsefi düşüncesi ne olursa olsun birinci sınıf vatandaş statüsünde olduğu, toplumu oluşturan bireylerin mağazadaki barkotlu ürünler gibi nesneleştirilmediği bir Türkiye arzusu, bugün toplumun esas yönelimini temsil ediyor. Bu arzu hiçbir gerekçe ile eski alışkanlıkların hoyratlığına terk edilmemeli.

twitter.com/_aydinali