Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

05 Kasım 2012

Esmeralda çökertti

Victor Hugo'nun Notre Dame'ın Kamburu romanı, bir paradigmanın çöküşünü en iyi anlatan eserlerden birisidir. Aynı eserin filmi de Türkiye kamuoyuyla yıllar önce buluşmuştu. Filmin baş figürlerinden manastırın baş rahibi, yıllar boyu cinsel perhizle yaşamıştır. Bir gün manastırın önündeki meydanda çingeneler festival yaparlarken, baş rahip manastırın ücra köşesindeki pencereden o meydanı izlemektedir. Güzel bir çingene kızı olan Esmeralda, açık saçık kıyafetlerle meydanda dans etmektedir. Baş rahip bunu izledikten sonra, yaptıklarından dolayı kendisini cezalandırarak kırbaçlar. Fakat artık içinde bir kere duygu uyanmıştır. Şunu söyler: "Esmeralda! Bedeninin kıvrımları, benim yıllarca öldürdüğümü düşündüğüm duygularımı tekrar harekete geçirdi. Sen bana ne kadar boş bir hayat geçirdiğimi gösterdin."

Düşünsenize, hayatınızı belli bir paradigma üzerine kuruyorsunuz, fakat bir gün u2013ki bu baş rahip için oldukça geç bir dönemdir- bunun iflas ettiğini; yaptığınızın hayattan geri döndüğünü görüyorsunuz. Oldukça acı bir şey olsa gerek. Baş rahibin kızgınlığı ve öfkesi aslında biraz da bunadır. Daha sonra, baş rahip, kendi felsefesini sorgulamak yerine, bu sorgulamayı ve iç sesini bastıracak bir başka şeyi yapar: Esmeralda'yı öldürür.

Hıristiyanlık, ilk oluşumundan itibaren dünyaya sırtını dönen bir anlayış üzerinde kurumsallaştı. Bu biraz da, para ve sexin sefih bir yaşam düzeni oluşturduğu Roma'ya karşı tepkisi sebebiyle olmuştu. Süreç içerisinde Hıristiyanlar, kırsal alanlara giderek manastırları inşa ettiler ve orada arınmak ve temiz kalmak istediler. Kur'an-ı Kerim'in "Onlar ruhbanlığı icad ettiler.." dediği nokta işte burasıdır. Fakat bu durum, kutsal-seküler ayrımından, dünyaya karşı tavrı da Hıristiyanlık içerisinde kurumsallaştırdı. Cinsel perhiz de böyle bir anlayışın sonucu olarak ortaya çıktı. Victor Hugo, Hıristiyanlığın insan fıtratına ters olan bu umdesini modern dünya ortaya çıkmaya başlarken sorunsallaştırıyordu.

Bunun ardından oluşan modern dünya ise, bir uç noktadan başka bir uç noktaya savruldu. Tanrı'nın yerine insanı oturttu ve insanın tüm taleplerinin kutsayarak önünü açtı. Artık beden yüceltiliyor, cinsel perhizden cinsel serbestliğe doğru yol alınıyordu. Neticede bugün geldiğimiz noktada; Roma'nın para ve seksi tanrılaştıran ve insan hayatında bunları iki temel merkez yapan küresel bir dünyada yaşamaya devam ediyoruz. Dünya bu ikisi arasındaki dengeyi bulamadığı için durmadan bir uçtan diğerine savrulup duruyor.

Şunun adını koyalım kardeşim; batı paradigması artık çökmüştür. Bize önerilen batılı hayat tarzı artık duvara toslamıştır ve hayatın içerisinden ve fıtrattan geri dönmektedir: Rusya'da bebek kutuları icad edilmiştir. Anneler, isterlerse bebeklerini o kutuya bırakabileceklerdir. Tam da aileyi yok edip toplama kamplarında toplum oluşturma projesi. Sorumsuz insanlık üretimi, zina yap, yat, kalk, sonucuna da katlanmak gerekmez. İnsanlar giderek yanlızlaşmaktadır, derdini dinleyecek ve en önemlisi onunla paylaşacak kişilerin sayısı azalmaktadır. Avrupa'da insanlar artık köpekleriyle konuşmaktadırlar. Mahremiyet giderek yok olmaktadır. Cinsellik, korunması ve gizlenmesi gereken bir şey değil, tam tersine faş edilmesi gereken bir şey olarak sunumlanmaktadır. Para, tüketim, maddi hayat insana temel hedefler olarak gösterilmekte ve öte dünya gittikçe silikleşmektedir. İnsanın tüm talepleri kutsanmakta, nefs-i emmare kışkırtılmaktadır. Seküler ideolojilerin bize öneribilecekleri ve dünyada yükseltebilecekleri iki şey vardır: Para ve Sex. Bu durum, tarih boyunca değişmemiştir ve yine değişmeyecektir.

Şimdi utanmadan Türkiye'deki bir kısım kalemşörler, bize modası geçmiş, ibtidai Avrupa Birliği değerlerini öneriyorlar. Avrupa Birliği değerleri dediğiniz nedir kardeşim? Sefih Roma'dır, Sodom ve Gomore'dur, hazdır, zinadır, alkoldür, uyuşturucudur. Bize nasıl bir yaşam tarzı öneriyorsunuz?

Batı'nın akıllı uslu adamları oldukça erken zamanlardan itibaren Batı'nın çıkmazını görmüşlerdir. Toynbee, bunu en erken görenlerdendir. Nietzsche bundan dolayı kıvranmaktadır, Baudrillard, Batı'dan ümidini kesmiştir. Farkında mısınız, bize önerilen Batılı yaşam tarzı ve değerlerinin hepsi hayata toslamaktadır.