Dolar (USD)
32.20
Euro (EUR)
34.59
Gram Altın
2406.08
BIST 100
10267.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

17 Kasım 2016

Faiz ve Dövizle Vurulan Ülkeler

1970'li yıllardan beri Fonun ağına takılan gelişmekte olan ülkelerde uygulanan uygulanan İMF Ortodoks İstikrar Programlarıu2026

Bu uygulama esas itibariyle şu unsurları öngörüyor:

  • Sıkı maliye ve para politikası,
  • Enflasyonun düşürülmesi,
  • Ödemeler bilançosu açıklarının iyileştirilmesi,
  • Sabit döviz kuru uygulaması,
  • Ticaretin serbestleştirilmesi

Bu programlarda sıkı para ve maliye politikaları ile ekonomide daralma sağlanarak talebin ve sonrasında enflasyonun düşürülmesi ve faiz oranlarının düşmesi ile kamu kesimi açıklarının kapatılması amaçlanır.

Ancak şu ana kadar bunun başarılabildiği bir ülke var mıdır?

Veya bu programların uygulandığı ülkelerde enflasyonun düşürülmesi, kur, ücret ve faizlerde istikrar yahut denge sağlanabilmiş midir?

Hayıru2026 Eğer sağlanabilseydi sonraki programlar olmazdıu2026

Bu programlarla amaçlananın tam aksine sonuçlar ortaya çıkmış veya çıkarılmıştır.

Tüm bu sonuçlar bilinçli mi yoksa rastlantı mı?...

Belki tekrar olacak ama olayı farklı bir açıdan hikaye edeyim:u2026

1970'li yıllarda gelişmekte olan ülkelerde dalgalı kur rejimi uygulanmıyordu.

Bu ülkelerdeki para politikaları; adı ne olursa olsun "netice itibariyle" dışarıya para aktarmak, borçlandırmak-borç ödetmek üzerine kuruluydu.

Gelişmekte olan ülkelerde sanayi yatırım ve ara malı üretimi de yoktu.

Dolayısıyla bu ülkeler büyüdüklerinde yüksek ithalat ve yüksek enflasyon duvarıyla karşılaşıyordu.

Bu ülkeler 1970'li yıllarla beraber yaşanan petrol krizinin neticesinde fon ihtiyacını karşılamak için İMF'nin kapısına gider ve borç alırlardı.

Zamanında borç ödenmeyince de yahut borç alınmadan önce bildiğimiz İMF programlarına maruz kalırlardı.

İMF tarafından uygulanan Ortodoks veya heterodoks veyahut yarı Ortodoks yarı heterodoks programlar sayesinde bu süreç, bir müddet sonra "devalüasyona" çarparak sonuçlanırdı.

Tabi, bundan sonraki süreç tam anlamıyla soygunculuku2026 Devalüasyona uğratılan bu ülkelerin ihraç malları sudan ucuz hale gelirdi. Sonra bu ülkelere dönerek tekrar yoğun bir kemer sıkma, borç verme ve ödetme kısır döngüsü başlardı.

Bu kısır döngüde bir taraftan da yüksek faizle bu ülkelerin ve devletlerin cepleri boşaltıldığı gibi yatırımların yapılmasına da engel olunurdu.

Bu suretle uzun vadeli iş ve yatırım olan yabancı sermaye de böylece bu ülkelerden uzak dururdu.

Yani bu ülkelere gitmeyin yakarım, misaliu2026

Yani tamamıyla bir faiz ve soygun ekonomisi.

Bu kısır döngüye maalesef Türkiye de geçmişte maruz bırakıldı.

Döviz artışına dikkat etmemiz lazımu2026

Yukarıda ifade ettiğim faiz, devalüasyon ve soygun ekonomisi şimdi İMF programları olmadan yapılmaya çalışılıyor.

Son 1,5 ay içinde döviz yaklaşık % 13 değerlendi. Diğer bir ifade ile TL, % 13 değer kaybetti.

Kontrollü döviz artışına evetu2026

Ancak ani döviz artışlarına müsaade etmememiz gerekiyor. Zira sanayimiz, yatırım ve ara malı alımlarını hala ithal etmek suretiyle karşılıyoru2026

En azından dönemsel bazda buna izin vermemeliyiz. Örneğin ay başı ile ay sonu kur değeri arasında öngörülebilir kurları planlamak lazım.

Aksi takdirde enflasyon artışı kaçınılmaz olur.

Diğer taraftan dalgalı kur politikası da olsa ani ve beklenmeyen kur artışları, "risk algılamasını" olumsuz etkilediğinden artırır.

Reel sektördeki ödemeler ötelenir ve risk algısı artacağından faizler ya yükselir yahut istenen düzeyde olmazu2026