Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 Kasım 2023

​Filistin cephesinde Siyonist Yahudi ihaneti

Bugün bazı kesimler bu gerçekleri görmezden gelirken bir de “Biz Yahudilerle hiç savaşmadık ki!” yalanını dahası algısını da körüklemeyi ihmal etmiyorlar. Ancak bakıyoruz ki gerçekler hiç de öyle değil. Nasıl ki Doğu cephesinde bir Ermeni ihaneti varsa Filistin cephesinde de bir Siyonist Yahudi ihaneti söz konusudur.

1492'de İspanya’dan kovulan Yahudilerin büyük bir kısmı Portekiz ve Navarre Krallığına sığınmıştı. 1492'de İspanya’dan, 1497'de Portekiz'den ve 1498’de Navarre’den kovulan 120 bin civarında Yahudi’ye Osmanlı şefkat elini uzattı ve Yahudiler İstanbul, Selanik, Edirne ve İzmir gibi şehirlere yerleştirildiler. ilk Yahudi kafilesi 4 Ağustos 1492 tarihinde İstanbul'a ulaştı. Zamanın padişahı Sultan II. Bayezid, Yahudilerin iskanları konusunda kolaylık tanınması, onların iyi karşılanmaları, tersine davrananların ölümle cezalandırılacakları bildiren bir de ferman yayınlamıştı.

Aradan 400 yıl geçince 1897 tarihinden itibaren Siyonist Yahudiler, o tarihlerde bizim olan Filistin topraklarında bir devlet kurmak için harekete geçtiler. Bu durum zaten başlı başına bir ihanetti ama bu durum maalesef hiç böyle dillendirilmedi. Theodore Herzl veya diğer adıyla Binyamin Ze'ev önderliğindeki Siyonistler 1901 yılında Sultan II. Abdülhamit’e, Osmanlı İmparatorluğu’na malî ve teknolojik yardım sağlanmasına karşılık, Filistin toprakları üzerinde bir Yahudi yerleşimi kurulmasını teklif etmişler Sultan da bunu reddedince Siyonistlerin hedefi olmuştu. Bu yüzden tahttan indirilmiş ve ülkemiz hızla bir kaosun içine sokulmuştu.

Savaşa Almanlardan ziyade bizi parçalamayı kafaya koymuş İngilizlerin ayak oyunları savaşa girdik. Savaşın daha ilk yıllarında 16 Mayıs 1916 tarihinde Britanya (İngiltere) ve Fransa arasında yapılan Sykes-Picot Anlaşması ile savaş sonrası Osmanlının nasıl parçalanacağı kararlaştırıldı. Bu anlaşmaya göre; kutsal yerleşim yeri olması nedeniyle Filistin'de uluslararası bir yönetim kurulacaktı. Ancak Filistin’de Nili Örgütünü kuran Aharon Aaronson, İngiliz ordusuna patlayıcılar üreten Haim Weizmann aracılığıyla üst düzey İngiliz yöneticilerine ulaştı ve onları meşhur Balfour Deklerasyonu’nu yayınlamaya ikna etti.

Aaronsohn başta olmak üzere Siyonist liderler bir Yahudi devletinin kurulması için tek umudun, Birinci Dünya Savaşı'nda Müttefiklerin Osmanlı İmparatorluğu'na karşı kazanacağı zaferde yattığına inanıyordu. Bu amaçla hemen harekete geçtiler ve özellikle Filistin Cephesinde İngilizlerin yanında yer aldılar ve Osmanlıyı tam anlamıyla sırtından hançerlediler.

Yahudi kökenli ünlü İngiliz tarihçisi Martin Gilbert, 'A Complete History of First World War' kitabında “Filistin’de Allenby ordusu, Yafa'nın kuzeyindeki sahilin yanı başındaki ovada Kudüs'ün kuzeyine doğru harekete etmeyi beklerken, birçoğu Rusya doğumlu 5000 Filistinli Yahudi silahaltındaydı." diyor.

Bölgede bizzat savaşan Şükrü Mahmûd Nedim Paşa da bu durumu şu sözlerle teyit ediyor. “Kaçamaklı yollarla daha önceleri gelerek Filistin’de ikamet eden Siyonist Yahudiler, Birinci Dünya Harbi sırasında Osmanlılara büyük felâketler açan her türlü istihbaratı İngilizlere sunmuşlardı. Yahudilerin bu hizmetlerine karşılık İngilizlerce Filistin’e yerleşmelerine müsaade edileceği vaat edilmişti. Meşhur Balfour vaadi olarak adlandırılan bu vaadi tahakkuk etmek için çekirdek bir nizami Yahudi kuvveti teşkil edilmiş, bu kuvvet; savaşın son yılında İngilizlerin yardımıyla bir Yahudi tugayına dönüştürülmüş ve Mısır’a İngilizlerle birlikte savaşmak üzere gönderilmişti.”

Yine görüyoruz ki Balfour Bildirisi’ni gerçekleştirmek amacıyla, İngiliz Yahudileri, 38. Kraliyet Tüfekli Taburunda örgütlendi. Bunlara 39. Amerikan ve 40. Filistin Taburları da katıldı. Birlikler, sonradan Birinci Yahuda Alayı altında birleştirildi. Bu Siyonist Yahudi Tugayı, 1918 yılının sonlarına doğru İngilizlerle birlikte Türklere karşı savaşmak üzere önce Mısır’a sonra Filistin Cephesi’ne gönderilmiş ve İngilizlerin yanında Türklere karşı muharebeye girmiştir. Chaytor Kuvveti denilen bu kuvvetin görevi; İngiliz kıtaatlarının sağ kanatlarını himaye edecek, Ürdün vadisini geçecek İngiliz süvarilerinin hareketlerini kamufle edecek ve Aşağı Ürdün vadisinde birtakım manevralar yapmak suretiyle Türklere İngiliz saldırılarının Amman’a yapılacağı izlenimini vermekti.

Filistin’de yaşayan Yahudiler de boş durmuyorlar. Celil Bozkurt’un tespitlerine göre İngiliz General Allenby’nin nihai Filistin taarruzunu desteklemek için Filistin Yahudileri, Yahuda Alayı’nı takviye amacıyla Filistin’de asker alma büroları açtı. Bu durum, Yahudiler arasında büyük bir coşku ve sevinçle karşılandı. Özellikle Rusya Yahudi’si gençler, toplumu söz konusu alaya katılmaya teşvik etti.

Osmanlı’yla savaşın sadece bir cephede değil, bütün cephelerde verilmesi gerektiğine inanan Yahudilerden Ze'ev Jabotinsky’nin kurduğu Siyon Katır Tugayı, Çanakkale cephesinde daha çok geri hizmetlerde kullanılsalar da sıcak çatışmalara katılarak fiilen de bizimle savaştı. Bu birlik daha çok İngiliz birliklerine silah, cephane taşıdılar. Oysa aynı cephede Siyonist olmayan Yahudiler de Osmanlı ordusu saflarında savaşıyordu.

Filistin cephesinde ise Aharon Aaronson, “botanik araştırmalar” kılıfı altında Filistin’in su kuyularının haritasını çıkarıp İngilizlere verdi. Eğer bu haritalar olmasaydı, İngiliz Generali Allenby, Gazze cephesini atlayarak, çölden direk Birüssebi’ye geçmeyi asla göze alamazdı ve Filistin’e giremezdi.

Peki, söyleyin bakalım hani biz tarihte Yahudilerle hiç savaşmamıştık?