Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

26 Kasım 2023

​Filistin'de Araplar bizi sırtımızdan vurdu mu?

İsrail terör devletinin Gazze’de icra ettiği akıl almaz soykırımı meşrulaştırmak için ortaya atılan iddialardan birisi olan “Filistinliler topraklarını Yahudilere sattılar!” iddiasını bir önceki yazımızda cevaplamıştık. Bu yazımızda da “Araplar bizi sırtımızdan vurdu” iddialarını masaya yatıracağız.

Filistin cephesinde çok fazla hissedilmese de cephe gerisinde ve Suriye Bölgesinde Hristiyan Arapların başını çektiği ayrılıkçı Arap milliyetçiliği cereyanı ve Hicaz Bölgesinde çil çil İngiliz altınları ile körüklenen Şerif Hüseyin İsyanı da ordumuz için büyük bir tehlikeydi. Bu isyana Medine Müdafi’i Fahreddin Paşa’nın anlattığı gibi beş bin Arap eşkıyasının katıldığını da belirtmeliyiz. Ancak tüm Arap coğrafyasında bize isyan eden eli silahlı kişilerin de bu kadar olduğunu da… Hatta gerek Şerif Hüseyin isyanını ve gerekse bölgedeki Arap milliyetçiliği akımının asıl kaynağının da İttihatçıların yanlış politikaları olduğunu da belirtmek gerekir. Cevat Rifat Atilhan bu konuda şu çarpıcı tespitleri yapıyor.

“Bahriye Nazırı Cemal Paşa’nın Beyrut ve Şam’da astırdığı ayandan Abdülhamid Zehravî Efendi ve mebus Şefik el-Müeyyed Bey gibi Arap milliyetçilerinin reislerinin feci akıbeti, bir de yoktan yere Türk-Arap düşmanlığını körüklemiş ve ordunun ileride ve geride her kademesinde mevcut olan Arap zabitlerini tahrik ederek zavallı Mehmetçiği müthiş bir yangın ve dört taraflı bir felâketin göbeğinde bırakmıştı.”

Halep’te Yarbay Emin Bey ve kurmay Yarbay Şakir Nimet Bey önderliğinde “Halep Teşkilât-ı Milliyesi”, Şam’da Şefik Bey komutasında “Suriye ve Filistin Müdafaa-i Kuvayi-i Osmaniye Heyet-i Umumiyesi, yine Şam’da “Gönüllü Kahire Fırkası” gibi oluşumlar Fransızlara karşı savaşan ve Türklerle iş birliği yapan oluşumlardı. Yemen de ise İmamı Yahya bin Hamideddin İtilaf devletlerine karşı mücadele eden bir Arap liderdi.

Cengiz Çandar da konu ile ilgili bir yazısında “Filistin’de tek bir Arap ayaklanmamıştır. Suriye’de, Irak’ta, Lübnan’da Türk kuvvetlerini ‘arkadan vuran’ herhangi bir olay olmamıştır.” demektedir.

Kut cephesinde ise Arap liderlerinden Uceymi Paşa deve süvarileriyle bize destek olarak İngilizlerin Kut'ta yenilmesinde en büyük paya sahip olacaktı.

Arap liderlerden Aziz Ali El Mısri Paşa ile Emir Şekip Arslan da Bölgede bu kritik dönemde bize ihanet etmenin İslâmî kardeşlikle bağdaşamayacağını, Türk düşmanı İngiliz ve Fransızların Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasına yardımcı olacaklarını beyan ederek, İngilizlerle yapılacak iş birliğine şiddetle karşı çıkanların başında bulunmaktaydı.

Arap ihaneti abartılı bir şekilde sürekli ısıtılıp ısıtılıp gündeme getiriliyor. Hatta bu servisler de her nedense İsrail’in Filistin’de yaptığı saldırı günlerine denk getiriliyor. Biz de bu algı operasyonuna kendimizi kaptırarak birbirimize düşüyoruz. Halbuki yapılmak istenen Müslümanların kendi aralarında bir birlik olmasını engellemektir. Arap düşmanlığının altında yatan ise aslında telaffuz edilemeyen bir İslam düşmanlığıdır.

Kaldı ki bugün Osmanlıdan sonra kurulan birçok devlet, (Yunan, Bulgar, Arnavut gibi) Osmanlıya isyan etmişken onların adı bile anılmamaktadır. İttihat ve Terakki Cemiyetinin kurucusu Dr. İbrahim Temo güya memleketimizin ihyası ve istibdattan kurtulması için çalışırken bir de bakıyorsunuz Arnavut örgütlerini Başkim adı altında birleştiriyor, Arnavutluk ve Romanya bağımsız devlet olunca her iki devlette de siyasi görevler üstleniyor, Romanya parlamentosunda görev alıyordu.

Hoş bizi işgal ettiği halde İngiliz, Fransız ve İtalyanlara hatta Yunanlılara karşı olan sevdamız ortada iken bu konu hakkında konuşmak bir işe yarar mı bilmiyorum. Dahası eğer o savaşta bütün Arap dünyası bize karşı ayaklansaydı sanırım bu beyler Arapları da baş tacı ederlerdi.

Kraldan çok kralcı olan bu beyler ihanet türküleri çağırırken Arap ihanetinin zirve ismi Şerif Hüseyin’in oğlu Irak Kralı Faysal, 6 Temmuz 1931’de Ankara’ya gelmiş ve istasyonda bizzat Mustafa Kemal Paşa tarafından karşılanmıştı. Kral Faysal, daha sonra 12 Haziran 1932 tarihinde de Türkiye’yi ziyaret edip Mustafa Kemal Paşa ile tekrar görüşmüştü.

Şerif Hüseyin’in diğer oğlu ve Ürdün Kralı Abdullah da Başbakan İsmet İnönü’nün daveti üzerine 30 Mayıs-8 Haziran 1937 tarihlerinde ülkemizi ziyaret etmiş ve 31 Mayıs 1937 tarihinde Atatürk ile görüşmüştür. Ankara’da gerçekleşen ilk görüşmeden sonra 5 Haziran 1937 tarihinde İstanbul’a gelen Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk Ürdün Emiri ile yeniden bir araya gelmiştir. Mustafa Kemal ve Emir Abdullah, Ertuğrul Yatı’nda devam eden sohbetlerini samimi bir havada sürdürmüştür. Tan Gazetesi başyazarı Ahmet Emin Yalman da bu ziyaretle ilgili olarak şu değerlendirmeyi yapmıştır: “Şarkî Ürdün, Emir Abdullah’ın münevver rehberliği sayesinde çok büyük bir inkişaf elde etmiştir. Emir, en çetin şartlar içinde iç ve dış barışını kurmaya muvaffak olmuş ve memleketinde medeni varlıklar yaratmıştır.” Ayrıca yazısında Emir Abdullah’ı sadece Ürdün’ün lideri olarak değil Arap âleminin bir temsilcisi olarak değerlendirmiştir.

Şimdi bu ifadeler ile bugünkü söylemleri yan yana nasıl getireceğiz takdir sizindir.