Dolar (USD)
32.38
Euro (EUR)
34.54
Gram Altın
2383.13
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 Mart 2024

​Fırsatçılar pusuda!..

İlk astronotumuz Alper GEZERAVCI’nın uzaya çıkmasıyla; neşelendik...

5. Nesil Millî Muharip Uçağı KAAN’ın ilk uçuşunu başarıyla gerçekleştirmesiyle; sevindik...

Millî Yeni Nesil Seyir Füzesi ÇAKIR’ın 100 kilometreden hedefini 12’den vurmasıyla; gururlandık...

Buraya kadar her şey güzel, hatta hayal ötesi... Fakat 2018 yılından beri özellikle temel gıdalarda bir türlü durdurulamayan “enflasyon canavarı”yla dar gelirlilerin başı fena halde dertte!.. Özellikle de dar gelirli ve emeklilerin... Neden?.. Öyle bir enflasyonist bir girdaba girildi ki, “ha çıkıldı, ha çıkılacak” derken sıkıntılar kronikleşti...

Bunun kanıtı da hafta sonu İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO), Şubat enflasyon verisini perakende fiyatlarda bir önceki aya göre yüzde 4.07, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 76.58 olarak açıklaması. Bugün TÜİK bu veriyi teyit eder mi, bilemeyiz. (Türkiye İstatistik Kurumu, Ocak ayı enflasyonu yüzde 6.70, yıllık enflasyon ise yüzde 64.86 olarak açıklamıştı.) Fakat Türkiye Ziraat Odası’nın (TZOB) açıkladığı üretici-market arasındaki fiyat farkı can sıkıcı boyutta. Şubat ayında üreticide 2,5 Türk Lirası olan limon, market raflarında 18,36 Türk Lirası’ndan satılmış. Üretici ile market arasındaki fark yüzde 634,4. Yani hem üreticinin emeği, hem de vatandaşın alım gücü âdeta limon gibi sıkılarak sömürülmüş.

Bitmedi!..

Kuru fasulye üreticide 29.10, markette 77.37 Türk Lirası; fark yüzde 165.08.

Nohut üreticide 29.44, markette 71.66 Türk Lirası; fark yüzde 143.4.

Pirinç üreticide 35, markette 63.34 Türk Lirası; fark yüzde 80,9.

Kuru soğan üreticide 8.50, markette 15.09 Türk Lirası; fark yüzde 77,5.

Dana eti üreticide 310,72, markette 479.66 Türk Lirası; fark yüzde 54.3.

Kuzu eti üreticide 383.68, markette 591.48 Türk Lirası; fark yüzde 54.1.

Can yakıcı fark listesi uzayıp gidiyor.

Bu kadar çarpıcı örnek gıdadaki enflasyonun “önlenemeyen yükseliş”in nasıl bir trend izlediği hakkında bir fikir veriyor. Ve bunlara ilave olarak diğer taraftan Ramazan-ı Şerif ayını fırsata çevirmek isteyen “enflasyon canavarları” pusuya yatmış bekliyor. Millet Ramazan-ı Şerif’in bereketinden istifade etmek için hilâli gözlerken, marketler etiketleri şişirmenin fırsatını kolluyor.

Allah aşkına yetkili ve etkili merciler milletin iliğini kurutan şu aç gözlü fırsatçılara “dur” desin!.. Mutfaktaki yangın söndürülsün!.. Dar gelirli ve emeklilerin “gıda terörü”ne dayanacak mecâli kalmadı!..

Unutulmamalı ki zulme rıza, zulümdür.

**********

ADALETİN ÖLDÜĞÜ GÜN

Kıssadan hisse...

Dilden dile dolaşan meşhur bir hikâyedir. Mezarlığa ölü köpeği gömen adamı gören ahali, kadıya şikayet eder. Kadı, suçlanan adamı huzura çağırıp, olup biteni anlatmasını ister.

Adam, “Efendim anlatılanlar doğrudur. Çünkü köpeğin bana vasiyeti böyleydi, onun vasiyetini yerine getirdim” der.

Kadı, “Bizim aklımızla alay mı ediyorsun efendi!..” diye çıkışınca adam, “Hayır efendim, aynı zamanda kadıya da 10 bin dirhem vermemi vasiyet etti” diye cevap verir.

Bu savunmayı duyan kadı, “Rahmetli köpeğin ölümü bizi ziyadesiyle üzdü” demesi üzerine duruşmayı izleyenler, kadı efendinin değişen tavrı karşısında büyük bir şaşkınlık yaşar. Kadı istifini bozmadan, kıvrak zekasıyla hayrete düşenlere şu cevabı verir: “Bu durum sizi hayrete düşürmesin. Vasiyette bulunan köpeğin geçmişini araştırdım, Ashâb-ı Kehf’in köpeği Kıtmir’in soyundan geldiğini keşfettim.”

Bu savunma, hem sözün hem de adaletin bittiği yerdir. Cihan Hükümdarı Fatih Sultan Mehmed der ki, “Aklı öldürürsen, ahlâk da ölür; akıl ve ahlâk öldüğünde millet bölünür. Kadıyı satın aldığın gün adalet ölür; adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür.”