Dolar (USD)
32.38
Euro (EUR)
34.76
Gram Altın
2393.96
BIST 100
10235.76
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Fuat Sezgin ve Oryantalistler – 2

Fuat Sezgin, oryantalistlerin bilime Müslüman katkısını araştırırken, büyük heyecan yaşadıklarından bahsetmektedir. O, bir Müslüman olarak kendi tarihini, oryantalistlerden öğrenmekten dolayı büyük bir üzüntü içerisindedir. Ancak, bilginin evrenselliğinden hareketle, müracaat ettiği oryantalist kaynakların değerinin de bilincindedir. Bu kaynakları ortaya çıkaran Batılı araştırmacıları ‘üstadı’ olarak görmektedir.

Sezgin oryantalistlerin, İslâm medeniyet ve kültürünü araştırma azim ve kararlığını zihinsel karışıklıklar içerisinde değerlendirmekte; uyku, yemek, aile ve dostlarından feragat ederek oryantalist öncüllerinin önüne geçmeyi ilmî ve ilahî bir amaç haline getirmektedir.

Kendisinin yirmi sekiz yılını aldığını söylediği coğrafya alanından söz ederken, bu konuda özel bir örneği hatırlatmaktadır. Fuat Sezgin, Ignas J. Kraçkovski (ö.1951) isimli Rus oryantalistten bahsederken, onun İslâm beşerî coğrafyası üzerinde büyük bir heyecanla otuz yıl çalıştığını, bu büyük emeği onun eserini okurken hissettiğini söylemektedir. Kendi kendisine şu soruyu sormadan edemez: “Acaba sen mi bu kültürü daha çok seviyorsun, yoksa bu Rus mu?”

Sezgin, Rus oryantalist Kraçkovski’nin Arapça bir makalesindeki ifadelerinden bize ilim aşkını anlatan şu sözlerini aktarır: “Ben İslâm kültür dünyasına çok kuvvetli bağlarla bağlıyım.”

Kraçkovski’nin İslâm beşerî coğrafyasını ele alan bu eseri, Fuat Sezgin masasının üzerinde sürekli duran bir kitaptır. Ki o, eserden yararlandıkça, müellifle adeta konuştuğunu ifade etmektedir. Çünkü onlarla ilişkisinin derecesini, kendisine verdiği eşsiz katkılar üzerinden değerlendirir. Sezgin, evrensel ölçekteki kitabı on sekiz ciltlik GAS’ın (Arap İslam Bilim Tarihi) 5. cildini -matematiksel coğrafya- onların önemli ve başarılı çalışmalarından yararlanarak yazdığını bildirmektedir. (Fuat Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri, pınar yay., İstanbul 2019)

Oryantalist tavrın, her zaman müspet etkilerinin görülemeyeceğinin de bilincinde olan Fuat Sezgin, hocası Hellmut Ritter’den bir hatırayı aktarmaktan da çekinmez. 1965 yılında Frankfurt’ta bir konferansında Ritter İslâm kültür ve medeniyeti hakkında konuşurken, İslâm kültür dünyasında her şeyin yerinde kaldığını, hiçbir sahada ilerleme ve gelişmeden bahsedilmeyeceğini anlatır.

“Alman hocam Hellmut Ritter sayesinde”, diyor Sezgin, “Müslümanların bilim dünyasına katkılarını gördüm.” O, Ritter’in bildiği her şeyi kendisine öğrettiğini belirtmektedir. Ancak bu sözler üzerine, Sezgin büyük bir hayal kırıklığı içinde hocası Ritter’i sorguya çekercesine, daha önce kendisine anlattıklarını ona hatırlatır:

“Hocam! Bunları siz söylemiş olamazsınız. Siz, bana 1943 yılında yardımcı dal olarak matematiği almamı söylediniz. O zaman bana İslâm matematikçilerinin, dünyanın en büyük matematikçileri olduğunu söylediniz ve bunlardan el-Bîrunî, İbn el-Heysemî ve İbn Yunus gibi kişilerin isimlerini saydınız. Bana bir zamanlar bunları anlatırken, şimdi İslâm kültür dünyasının geri olduğunu nasıl söyleyebiliyorsunuz?”

Sezgin, hocası Ritter’in o an kızardığını, bir çocuk gibi utandığını ve Arapça şu cevabı verdiğini söyler: “Bu, birden aklıma gelen bir düşünce idi. Bu fikir o an için hoşuma gitmişti. Ben de dile getirdim. Şimdi o düşüncenin şeytani bir vesvese olduğunu görüyor ve Allah’tan mağfiret diliyorum.”(Fuat Sezgin, İslam Bilim Tarihi Üzerine Konferanslar, İstanbul 2018)

İslâm medeniyetinin insanlığa yaptığı bilimsel katkıları çok iyi bildiği halde, yine de oryantalistlerin bakış açısı, diğer kültür ve bilim coğrafyalarını yok sayabilmektedir. Ancak bilge hocamız Sezgin, oryantalist olsun veya olmasın, İslâm bilim tarihinin gün yüzüne çıkmasında büyük katkıları olan bilim insanlarını şükran ve hürmetle anmaktadır. Zira oryantalistler, hepsi olmasa da, Müslüman bilim ve teknolojisini ortaya koymak için var güçleriyle çalışmaktadırlar.

Fuat Sezgin’in ifadesiyle 17. yüzyılda Avrupa, bilimde önder bir konumuna geçti. Bunun sonucunda onlar da (Avrupalılar) üstünlük ve böbürlenme aşamasına geçtiler. Müslümanlarda ise, aşağılık duygusu gelişmeye başladı. Bu tablo halen devam etmektedir.

Sezgin, Avrupalıların/oryantalistlerin, daha mütevazı olup Batılı bilginin gerçek kaynaklarını hatırlamalarını; Müslümanların ise cesaretle ve hamasete düşmeden sistemli bir biçimde çalışmalarını tavsiye etmektedir.