Dolar (USD)
32.43
Euro (EUR)
34.65
Gram Altın
2433.83
BIST 100
10082.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

15 Ekim 2018

''Gariban'' katiller

F- 16'lardan, helikopterlerden mermiler yağdıranlar, bombalar atanlar, diz çöküp nişan alıp halka ateş edenler, Genel Kurmay önünde kurşunladıkları yaralıyı zırhlı araca alıp işkenceyle katledenler Kılıçdaroğlu'na göre "gariban Anadolu çocukları"ymış.

Darbe girişimi sabahında da Başı kesilmiş er' iddiasını ortaya atmıştı.

9 Ekim 2018'de TBMM Grubu'nda: "Terörün yaşlısı, genci yoktur. Çünkü terörün, teröristlerin vicdanı yoktur. Masum insanları, çocukları katlederler amaçlarına ulaşmak için. Her yola başvururlar. "diyor.

Hem "teröristlerin yaşlısı, genci yoktur" diyor hem de bu söylediğini FETÖ'cü Hava Harp Okulu öğrencileri üzerinden biraz sonra inkâr ediyor.

  1. ki: "Tam bir zorba devlet. Hukuk, adalet, kamu vicdanı hiçbiri yok. Bir ülke düşünün, avukatı, gazetecileri, gencecik, fidan gibi çocukları, sivil toplum örgütlerinin yöneticileri, akademisyenleri hapiste. Bütün bunlar Türkiye'de adaletin, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün olmadığını gösterir. 20 Temmuz'dan sonra bir dikta yönetimi vardır. O dikta yönetiminin başındaki zat şu anda sarayda oturmaktadır."

Hiçbir şekilde terörle mücadelede neler yapılması gerektiğini açıklamıyor. Özellikle FETÖ mensuplarının geri dönme beklentisini besleyebilecek ve onların serbest bırakılmasına yönelik girişimlerden sayılabilecek çıkışlar yapıyor. Kelimeler sanki algı oluşturulmak üzere itina ile seçilmişler: genç, fidan, gariban, Anadolu çocukları...

Hava Harp Okulu öğrencilerinden bahsediyor: "Gencecik çocuklar ömür boyu hapse mahkûm ediliyor. Niçin? Komutanların emrini dinledikleri için. Bunların bir yönetmeliği var, astın aldığı bir emirden dolayı amirine mütalaada bulunması katiyen yasaktır. Komutanlar dışarıda ama öğrenciler içeride. Bunun hukukla, adaletle bir ilgisi var mı? Öğrenci bunlar." diyor.

Belli ki öğrenci, bu zihniyete göre katliam da yapsa masumdur. Kanunsuz emre itaat edilmeyeceğini bilmemesi mümkün değil.

Suçun şahsiliğini de göz ardı ederek diyor ki : "Darbecilerin büyük kısmı, darbecilerin dayıları, amcaları dışarıda, darbecilerin yakınları büyükelçi, müsteşar, genel müdür, komutan, daire başkanı, TBMM'de üst görevlerde. Bu öğrenciler, gariban, yoksul Anadolu çocukları."

İlginç olan; aynı günlerde TBMM'de CHP, HDP milletvekilleriyle heyet halinde kameralar karşısına geçen SP milletvekilinin Bylock üzerinden mağduriyetler oluştuğuna dair iddiasıdır. Bu çıkışlar birbirleriyle örtüşüyor. Zamanlama ve üslup aynı.

Türkiye'nin özellikle Orta Doğu politikalarını destekleyen Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul'da Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda kaybolması da bir algı operasyonunun parçası olabilir. Cemal Kaşıkçı, evlilik evraklarını ABD'deki konsolosluğa vermek istiyor ancak Suudiler, onu Türkiye'ye yönlendiriyorlar. Nişanlısı Hatice Cengiz'i dışarıda bırakmasalar kimsenin haberi olmayacaktı, bu kepazelikten. Belki de Kaşıkçı'nın (Öldürüldüğü henüz netleşmedi.) cesedini İstanbul'da Taksim'e ya da Ankara'da Uğur Mumcu'nun katledildiği sokağa bırakıp 90'lı yılları hortlatmayı planlıyorlardı. Bu olayda CIA ve MOSSAD'ın bilgisi, hatta dahli olmaması mümkün değil. Amaçları, tam da Kılıçdaroğlu'nun dillendirdiği gibi olabilir.

Çünkü Kılıçdaroğlu'nun bu olay üzerinden söylemleri öyle yenilir yutulur cinsten değil. Viyana Sözleşmesi'ne göre diplomatik misyonların dokunulmazlığından haberi olan biri böyle konuşamaz.

Ve devam ediyor:

"Bir ülke düşünün, kendi ülkesinde yaşayanların can ve mal güvenliği yok ama yabancıların da can ve mal güvenliği yok. (...) Nasıl bir ülkeyiz? Bir gazeteciyi sen koruyamıyorsan, yabancı bir gazetecinin güvenliğini bu ülkede sağlayamıyorsan Türkiye Cumhuriyeti devletinden, demokratik, hukuk devletinden söz edilebilir mi? "

İşte tam da böyle söylemlerle Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak için Cemal Kaşıkçı'yı Türkiye'ye yönlendirmiş olamazlar mı?

Katillerin 'gariban Anadolu çocukları' olarak gösterildiği ülkede katillerle, terörle nasıl mücadele edilecek?

Tüm darbeler 'dikta var.' söylemi üzerine gerçekleşmedi mi?

Türkiye'nin Münbiç'e operasyona hazırlandığı şu günlerde bu olayların vuku bulması normal mi?