Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

28 Ocak 2024

​Gaza Starving

Gazze’de yaşanan soykırım dördüncü ayına doğru kesintisiz ölüm bilançolarıyla ilerlemeye devam ediyor. İsrail ve ABD, Gazze’de sivilleri katlederken, çok yönlü kuşatılmış devlet liderlerinden tepkiler cılız yükseliyor, buna karşın halklar ayakta. Küresel eylemler devam ederken mücadele hayatın her alanında sürüyor. İşgalci İsrail yanlısı ürünlere dönük gerçekleşen boykot mücadelesi meyvelerini vermeye başladı. Boykotun merkezinde olan şirketler milyarlarca dolarlık zararlar açıklıyorlar. İşgalcinin limanlardan yaşadığı kayıp da benzer rakamlara ulaşmaya başladı. Hayatın her alanında işgalci ve yandaşları ile dünya halkları arasında kıran kırana bir mücadele var.

Ticaret, uluslararası ilişkiler, askeri alanlar gibi çatışma alanları içerisinde sosyal medya da yeni bir cephe olarak zikredilebilir. Evet, sosyal medya da tam bir çatışma alanı. Milyonlarca insanın eş zamanlı kullandığı sanal platformlar hem algı operasyonlarının hem bilgi kirliliğinin hem de mücadelenin tam merkezinde yer alıyor. Bu alan, sağlıklı kullanılabilirse küresel hassasiyetlerin belli alanlara yönlendirilme imkânı bulunuyor. Bu çalışmalardan en dikkat çekeni “gazastarving” başlıklı çalışmaydı.

Hem hekim hem de filozof olan Altay Cem Meriç, takipçilerine daha önce de çeşitli defalar yaptığı üzere Gazze ile ilgili sosyal medya hareketine davet etti. 23 Ocak 2024 Salı akşamı saat 20’de Twitter üzerinden başlayacak bu çalışma için Türkçe, Arapça ve İngilizce hazırlanan ön bilgilendirici afişler paylaşıldı. Nelerin yapılması ve nelerin yapılmaması gerektiğine yönelik bilgilendirici çalışmalar, görüntülemenin artırılma yöntemleri, Gazze’de yaşanan felaket boyutundaki açlıkla ilgili görsel çalışma önerileri de paylaşıldı. Gün ve saat gelince “gazastarving” hasthag çalışması ile mesajlar akmaya başladı. Ayçin Kantoğlu, Tülay Gökçimen, Esra Elönü, Sertaç Abi olarak bilinen Sertaç Güngör, Bekir Develi, Yusuf Kaplan, İHH, Özgür-Der, Filistin İnisiyatif Grubu içindeki öncü isimlerin de verdikleri destek ve halkın da sürece sahip çıkmasıyla birkaç saat içinde 5 milyon mesaj paylaşıldı. Bu öyle bir dalga oluşturdu ki saatler boyunca dünyanın sosyal medya gündeminin birinci sırasında Gazze’de yaşanan soykırım ve korkunç düzeyde yaşanan açlık gündem oldu. Saatler boyunca sosyal medya platformlarına giren her milletten insan Gazze’yi gördü, yaşanan sürece şahitlik etti. Sansürün, dezenformasyonun olabildiğince hayatın her alanını kuşattığı savaş ortamında bu çaba, Gazze’de yaşananları net ve temiz bir şekilde insanlığa ulaştırmak için bir imkâna dönüştü.

Büyük hesaplar etiketlendi, popüler gönderilerin altına yorumlar yazıldı, dm’den mesajlar atıldı ve çok yönlü bir sosyal medya ablukası uygulandı. Çalışma 2 saat içinde ilk sonuçlarını vermeye başladı ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres: “Tüm Gazze halkı tarihte benzeri görülmemiş boyut ve hızda yıkıma maruz kalıyor. Gazze’de yarım milyondan fazla insan açlıkla karşı karşıya. Filistin halkı kendi tam bağımsız devletini kurma hakkı herkes tarafından tanınmalıdır.” cümlelerini kuruyordu. Aynı vakitlerde BM toplantısında söz alan İsrail elçisi konuşurken salonun tepki olarak birden boşalması da sosyal medya ablukası ile aynı dakikalara denk geliyordu. Tüm bu yaşananlar bir kelebek etkisi olmasın sakın!

Yazarlar, sanatçılar, sporcular, siyasetçiler gibi popüler simaların da dahil olduğu bu süreç hızlıca etkisini gösterdi. Mısır’ı yöneten darbeci Sisi, kendisini hedef alan sayısız mesaj sonrası açıklama yapmak zorunda kaldı ve dedi ki: “Refah Sınır kapısı 7/24 açık ama yardımları İsrail engelliyor. Benim elimde olsa ve Gazze’ye yardım gitmesini engellesem Allah’ın karşısında nereye giderim?”. Refah Sınır Kapısı’nı açmayan/açamayan Mısır’ın acizliği, zelil durumu “gazastarving” sürecinde net bir şekilde ortaya çıktı. 5 milyon mesaja emeği geçen, katkı sunan kim varsa hepsine ayrı ayrı müteşekkiriz.

Meriç’in öncülük ettiği sosyal medya ablukası, “bir twit ile ne olacak ki!” algısını çökerttiği gibi bu sanal mecranın önemini bir kez daha gösterdi. Atılan her bir mesaj, kolektif bir çalışma içerisinde kullanılırsa sanal bir kasırgaya dönüşüyormuş, bu görüldü. Alınmayan her bir boykot kalemi, işgalciye zarar veriyormuş, bu da görüldü. Peki bunlar yeterli mi? Elbette değil. Sivil toplum kuruluşlarının iktidarların önünde hareket etmesi, talepleriyle oluşturacakları basınç ortamıyla da mücadeleyi ileri boyutlara taşıması gerekiyor. Halkın işgalciye destek veren ürünleri boykot ettiği süreçte, İsrail ile halen ticaretini sürdüren şirketlerin varlığı sürüyor, ticaret devam ediyorsa bu konu üzerinde yeterince baskı uygulanmadığındandır. Türkiye’nin limanlarından işgalciye giden gemiler ama, fakat, lakin demeden engellenmesi gerekir. İşgalciye ihraç edilen bir toplu iğnenin bile hesabı verilemez.