Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Ocak 2024

Gazze, insanlığın yeniden dirilişi

İnsan bir öğrenci ve her geçen gün daha zor sınavlarına giriyor dünyanın. Bundan yıllar yıllar öncesinde… Şimdi olanlar o zamanlar belki vardı, belki de yoktu! Ha vardı, ha yoktu, bunun pek de bir önemi yoktu. Adına Taş Devri dedikleri bir çağda mağara hayatında gecenin karanlığında dinlenip gündüzün aydınlığında avlanıp karın tokluğuna çalışıp yaşıyor ve geçinip gidiyordu insan.

İnsan, bir zaman sonra ateşi buldu. Başına her ne geldiyse de bu ateşi bulmasıyla geldi. Çok sonraları adına medenileşme diyeceği bir bela başında akbaba misali dolaşmaya başladı. Yorulup güçten düşmeye görsün, akbaba hemen bitiveriyordu tepesinde. Bu yüzden ölene kadar çalışmayı görev bildi kendine insan.

Sonraları, içinden bir takım akıllılar (!) çıktı. Bunlar krizleri fırsata çevirerek bazı akbabaları ehlîleştirip koloniler kurdu. “Güç bendeyse haklı da benim!” diyenlerin olduğu ve kendini Olympos Dağı’nda görenlerin kurduğu koloniler...

Akbaba terbiyecileri; hümanizm, demokrasi sözüm ona insan hakları maskesi altında Tanrıcılık oynamaya başladı. Biri kendini Zeus ilan etti, yüzmeyi bilen Poseidon… En kötüsü Ares dedi kendine, en güzeli Afrodit... Demeter, Hephaistos, Hermes, Athena, Hera, Apollon derken kendini bir şeye benzeten o şeyin tanrısı olarak görmeye başladı kendini.

Zaman sular seller gibi akarken bunların torunlarının bilmem kaçıncı silsileden o tanıdığınız çocukları dünyayı tapulu malları görerek kendilerine kalan mirası yemeye devam ettiler. Hani Zarifoğlu diyor ya, bir değirmendir bu dünya diye, buğdayı insanlar olan değirmenler üretmeye başladı bu mirasyedi tanrıcıklar. Tarlalarına insan ekip emek hasat ederek ticaretlerinin kârını hesaplayadurdular.

O zamanlar mağaradan ateşi bularak çıkan insan, başı dik bir şekilde küçük dağları ben yarattım havasında dünya gibi yuvarlak olan tekeri bulunca insanlık kodu da yavaş yavaş tekere benzemeye başladı. İnsanlığını unutup teker olduğunu kabullenmeye başladı insan. Sonra da Tanrıcıkların kurduğu sistem aracının çarklarının dönmesine yarayan bir alete dönüştü.

Sırtında sistem, altında ezilen kendisi, dön babam dön! Bir o yana, bir bu yana... İnsan zamanla vazifesini o kadar sahiplendi ki, varlığını unutup hatta inkâr ederek bir teker olduğunu kanıksamaya başladı. Yeni haline dair savurduğu asılsız kanıtlar da cabası... Özünü hatırlatmaya çalışanlara da gerici, cahil yaftası vurarak mevcut halinin memnuniyetini anı yaşamak edebiyatı ile örtmeye çalıştı.

O kadar döndükten sonra insanlıktan yoksun bir hale gelince insan; bir alet, bir madde, bir meta gibi yaşamaya başladı. İçi dolu havayla... Havası kaçınca sistem istasyonlarında gaz verdiler. Gaz fazla olunca da sistem kendi rahatı için en usta şekliyle aldı gazını. Gazı alınınca daha bir rahatladı insan ve sistemi daha bir keyifle taşımaya kaldığı yerden devam etti. Gazı alınırken çıkan sesler, birer slogana dönüştü havanın boşluğunda. Tüm sloganların aynı tonda olması da bundan olsa gerek.

Ara sıra patlaklar da olmadı değil! Sistem onun da bir çözümünü buldu ve yamayla geçiştirdi bu sorunu. Sorun büyük olunca kendine benzer parçalardan müteşekkil daha büyük yamalar kullanıldı. Yamayla geçiştirilemeyen ve sürekli sorun çıkaranlar ise sistemin kalıcı çözümleri kullanılarak kökten çözüldü.

Bir dingil ile sisteme bağlı olan teker, dingilinden ayrılarak dingilsiz bir yaşama mahkûm edildi. Sisteme eror verdirenin cezası da böylece kesilmiş oldu ve yerine yenisi getirilerek dingil ile uyumlu halde siteme angaje edildi.

Her ne kadar mağaradan çıktıktan sonra özgür olduğumuzu söylesek de, ateşi ve tekeri bulduktan sonra kendini tanrı zanneden akbaba terbiyecilerinin kurduğu sistemde bir tekerlekten fazlası olamadık. Güçlünün haklı olduğu, ölenin öldüğü, öldürenin öldürdüğü ile kaldığı zalim dünyada büyük bir mağara karanlığında öğretilmiş çaresizlik ile yaşamaya devam ediyoruz.

***

Bugün bu öğretilmiş çaresizliğe meydan okuyan birileri çıktı ve sistemi üzerinden atarak direnerek dirilmeye çalıştı. Kim mi onlar? Molla İzzeddin Kassam’ın torunları, Şeyh Ahmed Yasin’in evlatları, Abdulaziz er-Rantisi, Halit Meşal, İsmail Haniye, Muhammed Deyf, Ebu Ubeyde ve daha nicesi…

Onlar Olympos Dağı’nda kurulan sistemin tekerine çomak sokan Gazze’nin yiğit evlatları…

Selam olsun emperyalist ve siyonist sisteme karşı duranlara…

Selam olsun mazlumların yanında duranlara…

Gazze, bugün sistemin tekeri olmayı reddedenlerin diyarı…

Gazze, sistemin fişini çekip zulüm filminin son sahnesini gösterenlerin yurdu…

Gazze, insanlığın yeniden dirilişinin inancını diri tutanların şehri…

Gazze, bugün ölürken de insanlığı dirilten yiğitlerin toprağı…

Gazze, dünyanın merkezi ve başkenti!

Gazze, yok olsa da size insan olduğunuzu yeniden hatırlatacaktır.

Gönlümüz, duamız, duruşumuz, eylemimiz ve söylemimiz bugün Gazze ve Filistin’den yana.

Selam ve dua olsun Filistin’in cesur yürekli yiğitlerine!

Bu direniş sayesinde filmin sonunda Hira Dağı’nın evlatları, Olympos Dağının çocuklarına galip geleceğine inancımız tamdır.

Vesselam!