Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 Temmuz 2014

Gazze'yi Gördüm

Mehmet Nuri Yardım

Gazze'de yeryüzünün kara lekesi gibi duran çocuk ölümlerini gördüm. Hicabımdan yüzüm kıpkırmızı oldu. Sahilde oynayan masum çocukların üstlerine yağan bombalara tanık oldum. Sonra onların yaralı kuşlar gibi oldukları yere düşüşlerini, oyunlarını yarım bırakışlarını kahrolarak seyrettim. Dört çocuk bedeni yanyana kefenlenirken vicdanların sağırlaştığını gördüm.

Filistin'e İsrail mermileri sıkılırken, kaşanelerinde keyif süren hayasızları gördüm. Bir kez daha utandım insanlık adına. Ramazanı görkemli iftarlarla açan, şaşaalı sahurlar yapan vicdansız Müslümanları gördüm. Bin defa dirildim, bin kez öldüm. Gazze'ye fırlatılırken füzeler, bir şölen izler gibi seyre dalan insan kılıklı canavarları, zavallı İsraillileri gördüm. İnsanlık namına, tarih adına yüreğim dağlandı. Onları doğuran anneler adına utandım.

Geleceğe dair umutlar bekleyen genç bedenlerin hayattan kopuşlarını, toprağa serilişlerini gördüm. Hayatlarının baharında ölümle tanışan Filistinli delikanlıları, Gazzeli kızları gördüm. 4 yaşındaki Yasmin, 6 yaşındaki Usame, 5 aylık Lema bebeğin ölümlerini gördüm. "Öldürmeyi çok iyi bilen" yaratıklar vardı. Acımasızca kıyabiliyorlardı çocuklara ve onların ateşli silahlarından çıkan mermiler sahilde dört canı yere seriyordu apansız.

Gazze'ye atılan füzelerden çıkan ışıklar mazlum bir topluluğun ayağa kalkışına işaret ediyordu aslında. Zalim devletçiğin ise sonu yaklaşıyordu. Ve bütün dünya bu zulme karşı ayağa kalkıyor. Başta Türkiye. Bir çok şehirde lanetleniyor soykırım. Sonra İspanya, Yunanistan, Bosna Hersek, Danimarka, Kırgızistan, Bangladeş, Afganistan ve Lübnan. İnsanlardan koca bir nefret topu yöneliyor zalimlere karşı. Halklar haykırırken lanetli ülkeye ABD, Almanya ve İngiltere katliama destek oluyor. Sahilde kumsala saplanıp kalmış ve vücudu parçalanmış çocuğu gördüm. Uygar dünyanın sillesini ne zaman İsrail'e vuracağını düşündüm sonra. Az önce oynarlarken kendi aralarında, bir anda cehennem ateşine maruz kalan Atıf'ın, Zekeriya'nın, Muhammed'in ve Ramiz'in cansız bedenlerini gördüm.

Gördüklerimi herkes gördü. Bütün bir dünya tanık oldu bu kirli, alçak, hain saldırıya. Annelerin yüreği dağlandı, babaların gözyaşları kurudu. Ölümleri gerçekleştirenler yüksek tepelere çıkıp mel'anetlerini çığlıklar atarak seyrettiler utanmadan. Hayvanlar bile bu rezil manzaradan iğrenip yüzlerini çevirdi. Sonra şair Nurettin Durman haykırdı, "Çocuk vuruldu" diye. Dünyanın dikkatlerini Ortadoğu'daki ateşe çevirdi ve küskünlüğünü terennüm etti: "Böyle giderse ben yokum / Anaların ağıtları durmazsa / Çocuklar güpegündüz / Babalarının gözü önünde / Kurşunlanırsa / Bu zulüm ortadan kalkmazsa / Yağmur yağmazsa / Trenler zamanında kalkmazsa / Yusufcuk kuşu eğer ötmezse / Ben yokumu2026 / Bense rahat edemedim bir türlü / İçimdeki yalnızı öldüremedim / Yokluk yoksulluk bir şey değil / Aç bu00ee ilaç dolaşmak hiç değil / Bu korku tünelleri bu zalim pusu / Bu özgürlüksüzlük bu çocuk ölümleri / Ben yokumu2026"

Çocuk bedenleri kucaklayan babalar gördüm. Yüzlerinde derin çizgiler, acı ve kahır. Evlatlarını koşturuyorlar. Çocukların yüzleri soluk, kolları sarkıku2026 Bir başka şair Mehmet Aycı, sonra o babaların hislerine tercüman oldu ve şunları söyledi: "Senin bakışın oğlum / Taze zeytin dalından kesilmiş bir sapana / Ne hoştur, ki bir anda / Bir babanın yüzyıldır soğumaya yüz tutan / Kalbini tutuşturur / Ve içimizde uyuyan nice yaslı ırmağı / Şahdamarı kavrayan bir ince hançerleyin / Apansız uyandırır / Senin bakışın oğlum, yalnızca beni değil / Davud'u, Süleyman'ı, Musa'yı utandırır."

Sonra yürekli cesur kız çocuklarını gördüm. İsrailli askerlere diklenen Filistinli kızları. En yakın arkadaşlarını kaybetmişlerdi İsrail'in kirli kurşunlarıyla. Atılan bombalardan sonra kardeşlerini, yeğenlerini yitirmişlerdi. Ama umutlarını ve inançlarını asla. Bakışlarıyla eziyordu saldırgan ruhsuz askeri. İstilacılara "Ne işiniz var, bizim topraklarımızda?" diye hesap soruyordu.

Evlerde, sahillerde, çarşı pazarda ölseler de yine de galip gelecek bu çocuklar. Allah'ın inayetiyle kazanacaklar, biliyorum. Kanadı kırık kuşlar gibi toprağa serilen çocukları gördüm. Onlara armağan gönderen Gökhan Akçiçek gibi soylu şairleri dinledim. Annelere seslenişine kulak verdim sonra: "Anneler, / Ninniler biriktirin / Çok çok ninniler. / Yerleştirin bir zarfın içine / Öpücüklerinizle pullayın; / Akdeniz'e doğru / Uçan her kuşla / Filistinli çocuklara yollayın."

Kırılan kollarınız yarın mısralara ilham verecek. Parçalanmış vücutlarınız bestelenerek dünyaya ağıt olacak. Belki de o güzel ve donmuş gözleriniz ressamların gözyaşlarına eşlik edecek. Hele şairler sizi hiç bırakmayacak. Metin Önal Mengüşoğlu mersiyesini döşenecek ardınızdan: "Kimbilir kaç yerinden kırılmış kollarınız / Hala çalışan kalbinizin bedeli / Kimbilir kaçtı / Kurşun gelip sizi bulmadan önce / Filistin'de olup bitenler / Zevkli bir saklambaçtı / Çeliğe karşı nasıl dayanır / Siz karton mızraklısınız çocuklar" İsrailli anneler! Doğurduğunuz yaratıklar, Gazzeli çocukları katlediyor. Utanın, saklanın! Şayet bu vahşeti umursamıyorsanız dölünüz kurusun.

İsrail! Gazze saldırılarını unutmayacağız. Doğu Türkistan'da Çinliler'in Uygurlara yaptığı katliamı unutmadığımız gibi. Gazzeli çocukların ölümleri, gözümüzün önünden gitmeyecek. Sırpların katlettiği Boşnak çocukların hafızamızdan silinmediği gibi. Masum sivillerin şehadetini unutmayacağız. Rusların Çeçenlere yaptığı soykırımı unutmadığımız gibi. Uçaklardan fırlatılan zulüm bombalarını unutmayacağız. Karabağ'da Ermenistan tarafından katledilen Azerbaycan Türklerini unutmadığımız gibi. Küstahlığınızı unutmayacağız, Kırım'daki, Halepçe'deki utanç sahnelerini unutmadığımız gibi. Yüreklerimiz her zaman, canilerin, vahşilerin, katillerin zulmüne uğrayan mazlum insanlarla beraber olacak. Gazzeli çocuklar, belki de o gün Gökhan Akçiçek'in şiirine eşlik edecekler koro halinde: "Biz Filistinli çocuklar / Güneşi bayrağımıza çizeceğiz, / Bir gün gelecek / Ellerimizde bayraklarla / Akdeniz'e yürüyeceğiz".