Dolar (USD)
32.32
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2412.48
BIST 100
10232.92
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


GEÇEN HAFTADAN KALANLAR

Dünyanın ve Türkiye'nin spor gündemi çok hızlı değişiyor. Gündemi takip etmek özel bir çaba gerektiriyor. Başarılarla dolu sportif bir gündem yok. Daha çok kulüp başkanları demeç veriyor, rakip takıma verip veriştiriyor. Bu demeçler de gazete sütunlarına manşet oluyor.

Takım taraftarları birbirine giriyorlar, kavgalar sürüp gidiyor. Tabii bu arada ölümler de meydana geliyor. Alkol ve madde kullanan gençler maçları da bahane ederek şiddet eylemlerine başvuruyorlar. Seyircilerin şiddet eylemleri konusunda suç sicillerinin kabarık olduğunu belirtelim.

Seyirciler üzerinde hemen herkes ahkam keser. Herkes her şeyi en iyi biliyor. Spordan herkes anlar, kahvedekilerin, berberdekilerin, dolmuştakilerin ek konusu spordur ve özellikle de futboldur. Örnek; geçen haftalarda uluslararası güreş şampiyonası yapıldı, dünya basketbol turnuvasına katıldık. Ama kimse bunlardan söz etmiyor. Varsa yoksa futbol.

Taraftarlık hissi az veya çok herkese bulaşmıştır. Taraftar aktif ve pasif olabilir. Özellikle gençler tuttukları takımların maçlarına büyük bir şevkle gidiyorlar. Çocuklarının rızkını maç biletine yatıran çok insan var. Sabahın erken saatlerinde kuyruğa giren taraftarlar takımlarını desteklemek için stada akın ediyorlar.

Ülkemizde sosyo-ekonomik sebeplerden dolayı spora aktif katılım yerine pasif olarak izlemek ağırlık kazanmıştır. Takım tutma ya da bir takımın taraftarı olma durumunda ilk akla gelen yine futbol takımları olmaktadır. Açık havada, sahalarda yapılan futbol gibi spor dallarının, bireysel ve toplumsal yönü vardır. Spor, kişilerde kollektif bir şuur meydana getirerek psikolojik değişimlere yol açmaktadır. Seyircilerin çoğunluğunda, tuttuğu takımların başarı veya başarısızlığı onların problemlerini unutturup mutlu edebilir, diğer yanda da saldırganlaşmaya sebebiyet verebilir.

Seyircilerin kendi takımlarını veya ulusal ekiplerini desteklemesini anlarız. Bu kulüplere yönelik lehte sloganlarını açıklayabiliriz. Rakip kulübün aleyhine slogan atıp bağırmasını da izah etmek mümkündür. Ancak taraftarın siyasi slogan atıp bağırmasını açıklamak zordur. Politize olmuş veya ideolojik ipoteğin emrine giren takım taraftarlarının davranışlarını onaylamak mümkün değildir. Statları siyasi arenaya çevirmek, politik sloganlar atmak sporun kardeşlik ve dostluk anlayışına terstir. Sporun politize olmasını doğru bulmadığımızı belirtelim.

Milli Takımımızın İzlanda'ya 3-0 yenilmesine üzüldük. İlk maçta bu yenilgi moralimizi bozdu. Olay bize göre şansızlık. Daha önümüzde başka karşılaşmalar var. Futbolcularımızın İzlanda'yı ciddiye almaması yenilgide etkili olmuştur. Hava şartları, iklim değişiklikleri ve turnuvanın ilk maçı olması sonuçta tesirlidir. İlgililerin bu yenilgiden gerekli dersleri alacağını umuyoruz.

İspanya'da Dünya Basketbol Şampiyonasına katıldık. İlk sekiz (8) takım arasına kalma başarısını yakaladık. Dünyanın zirve takımları arasına girmeliyiz. Bu konuda çok büyük çabanın içine girmeliyiz. Türk Milleti olarak Basketbola sahip çıkmamız gerekiyor.

Güreş şampiyonaları ve karakucak güreş turnuvaları yapılıyor. Türklüğün mayasını oluşturan ata sporumuz Güreş karşılaşmaları devam ediyor. Ancak bu etkinlikler medyada yeterli ilgiyi görmüyor. İlgililerin ve halkın desteği arzu edilen düzeyde değil. Çocukları ve gençleri güreşe ısındırmak için özel bir çaba göstermek lazımdır.

Diğer spor dalları medyada yeterince yer almıyor. Sanki unutuluyor, unutturuluyor. Kulüp yöneticilerinin sporun içinden gelmemesi, "parası olanın idareciliği kabul etmesi ve istemesi" sportif faaliyetlerin aksamasına yol açmaktadır. Bu konular üzerinde kafa yormak lazımdır.

Liglerin başlamasıyla her şey yeniden ele alınmalıdır. Özellikle "sporda şiddet" konusunda ödün verilmemelidir. Suç işleyenler anında tespit edilmeli ve cezalandırılmalıdır. "Affetme veya görmezlikten gelme" asla olmamalıdır.

Sonuç: "Bireysel sporlara ve etkinliklere ağırlık verilmelidir".