Dolar (USD)
32.35
Euro (EUR)
34.80
Gram Altın
2405.31
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Gençler Bilseydi, Yaşlılar Yapabilseydi!

Mutluluk bulaşıcıdır. Lakin şikayet de aynı mahiyette bir duygudur. En çok bizi zorda bırakan duygu ise yetersizliğimizdir. Yetersizliğimizi hiçbir zaman da bilmek istemeyişimizdir.

Hayat, ömür-imkan-iktidar saç ayağı üzerinde ezel çizgisinin bilmediğimiz yerinde başlar ebed çizgisinin idrak edemeyeceğimiz sonsuzluğuna doğru ilerler. İnsan sonlu başlangıçlardan sonsuz ufuklara doğru yol alırken ekseriyetle üç halin arasında gider gelir.

Başlangıçta ömrü ve imkânı var fakat olanları anlamaya, her halin zevkini yaşamaya iktidarı yoktur. Çocukluk devresinin bu masum hali her çocuk için aynıdır. Sadece nesnelerin rengi, coğrafyaların şekli değişir. Bu devre insanlığın oyun devresidir. Gelecek burada dokunurken çocuk için her şey oyun ve oynaştan ibarettir.

Sonra ömrün ve iktidarın olanca heyecanıyla yaşandığı devre gelir. İnsan her işle uğraşmak ister. Bilmeden her şeye teşebbüs eder. Tecrübenin en büyük sermaye olduğunu unutur. Olmayacak şeylerin dahi ihtimal dairesinde olabileceğini düşünür. Atılımlarının his ve hevesle olduğunu bir an unutur ve geleceği ıskalar. Çünkü elinde saç ayağından sadece ömrü ve iktidarı var lakin imkanı yoktur. Bu devre de insanlığın uğraş devresidir. Bilmese de her şeyle uğraşmak ister. Bundandır ki tecrübe(li)lerden istifade etme yerine kendi ömür ve iktidar tanım aralığını saplanır kalır.

İnsanın son evresi ise oyalanmadır. Ömrü ve imkanı istenen düzeydedir ama iktidarı elden gitmiştir. Artık ne denetlenemeyen arzuları ne de ayağı yere basmayan hayalleri vardır. Gece uykuların lezzet vermediği gündüz de lezzetlerin acılaştığı vakittir. Belki çok şey biliyordur ama yapamıyordur. Hep gençliğine öykünecek yaptıkları/yapamadıklarını ah ve oh nidalarıyla terennüm edecektir. Artık yeni bir tanım aralığındadır ve yapabilecekleri sınırlıdır. Gençliğin bilmesini istediği çok şeyler olduğunu bilir ama yapamaz.

İşte insan oyun devresinden nasıl çıktığını bilmeden uğraş devresinde görür kendini.

Uğraş devresinin isyan ve ihsanlarına doymadan bir anda oyalanma devresinde oturuverdiğini anlamaya başlar.

Oyalanma devresinde ise fazla kalmak istemese de ne kadar kalacağını bilemeyişin sıkıntılarıyla bir bir elinde olanları terk etmeye başlar. En çok da aşk veya haz arasında kalışın ıstıraplarını hatırlar.

Bilmez ki çocukluk arzularının tatmin edilmesi değildir ki aşk. Ta ki bir bedensel doyurulma olsun. Veya kısa süre sonra ondan bıkılsın. Sıkıldım veya usandım diyerek bitirilsin.

Aşkı buldum deyip de sevinenler bir müddet sonra bitti deyip ayrılanlar daha sonra da onu tekrar buldum diyerek etrafta dolaşanlar var! Bu gezegendeki en zavallı ve yalancı mahluklardır onlar.

Aşk; aranmakla bulunan, bulununca da bıkılan bir şey değildir ki.

Aşk; bittiğine inandığımız, sonunu bulduğumuz şey değil ki.

Aşk; tekrar tekrar bulup da tekrar tekrar kaybettiğimiz şey değil ki.

Aşk; bakmaktan usandığımız veya bakmaya doyamadığımız şeylerin bileşeni değil ki.

Aşk; evlendiğimizde biten evlenmediğimizde sürekli başımızı döndüren bir şey değil ki.

Aşk; fark etmektir ve terk et(me)mektir.

Aşk; bizde olmayanı karşımızda bulduğumuz onu kaybetmek istemediğimiz şeydir.

Aşk; bizde olup da karşıda bulduğumuz ve onda kaybolduğumuz şeydir.

Aşk, alemde var olan her şeydeki hareket etme ve bir arada durdurma kayyum değerinin ta kendisidir.

Aşk, sadece tespihin tanelerini bir arada tutan ip değil aynı zamanda o tanelerin atom ve atom altı parçacıklarını da bir arada tutan kayyum değerdir.

Aşk, kusuru değil güzelliği fark etme ve o güzelliğin kendinde varlığını yaşayacakmış gibi hareket etmektir.

Aşk, her türlü noksanlığı fark etse de terk etmemektir.

Aşk, yaşlanan bedenin yaşlanmayan ruhu demektir.

Aşk, insanı oyundan uğraşa oradan da oyalanmaya geçerken …