Dolar (USD)
32.35
Euro (EUR)
34.58
Gram Altın
2383.80
BIST 100
10173.14
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 Temmuz 2013

'Gıble şo yanda'


Gençlere birinci emir olarak dertlenin demiştik. Şimdi de yeni trend gençliğin din ve/veya kutsalla ilişkisine değinmeye çalışacağım. Zira özellikle yeni nesilde kırmızı çizgilerin, sürekli "sorgulama" ve "tabuları yıkma" adına tavsatıldığını müşahede etmekteyiz. Halbuki insanların ahlaki sınırlarının olması ve bu sınırların dinle ya da daha moda tabirle kutsallarla berkitilmesi gerekiyor. Yoksa, gençliğin elindeki her şey, kendi dinamikliği ve ataklığından da hız alarak insanlığa yöneltilmiş bir silah oluverir.

Bu sorunları Taksim gösterileri sırasında yaşanan bazı vakalar üzerinden konuşmak istiyorum. Taksim gösterileri sırasında Dolmabahçe'deki Bezm-i u00c2lem Valide Sultan Camii'nde bira içilip içilmediği üzerinde gazetelerde sert tartışmalar ve karşılıklı cevaplaşmalar oldu. Ben doğrusu bira içilip içilmemesi meselesini ikinci derecede önemsiyorum.

İlk olarak bu haberi duyunca, direkt olarak aklıma Hz. Peygamber (SAV) ve Onun mescide bevleden bir bedevi köylüye muamelesi aklıma geldi. Bedevinin biri, mescide gelip küçük abdestini bozmaya başladı. O zaman mescidde halı falan yoktur. Bunu gören sahabeler müthiş kızdılar ve adamı dövmek istediler. Hz. Peygamber sahabesine engel olduğu gibi adamın işini bitirmesini beklemelerini istedi. Orayı temizleyin diye emrettikten sonra, adamı çağırdı ve ona bu mekanın Allah'ın evi olduğunu ve oralara nasıl muamele edilmesi gerektiğini öğretti. Bedevi köylü, aslında kendi köyünde yaptığı bir alışkanlığı şehirde de devam ettirmişti. Yaptığından dolayı özür diledi.

Şimdi buna bakarak, Bezm-i u00c2lem'e gelen bir takım gençlerin orada bira içmiş olsalar bile (ki resimlerde bir kutu bira artığı görülüyor) bunu tolere eder, affeder geçeriz. Peygamberi tutum bunu gerektirir. Hatta camiye girenler, sığınma ve tedavi amaçlı da girmişlerdir. Caminin böyle bir fonksiyonu da var. Bütün resimlerde iki nokta dikkatimi çekti; birincisi camiye ayakkabılarla girilmiş. İkincisi de, camiden çıktıklarında koca bir çöp yığını orada bırakılmış. Tüm bunların hepsine hoşgörüyle bakalım. Ancak hoşgörü, burada aşikar biçimde varolan yapısal bir problemi ortadan kaybetmez. O da kutsalın ve onunla ilgili kırmızı çizgilerin kaybolması.

Ben ve benim yaşımdakilere büyüklerimiz şöyle örnek davranışlar bırakmıştı. Camilere girince, oraya yakışmayan çöp olabilecek yabancı maddelere rastlayınca, hemen onu alıp ceplerine koyarlar ve çıkışta çöpe atarlardı. Kur'an-ı Kerim'i her zaman göbek hizalarının üzerinde tutarlardı. Dini sembollere de saygı duyarlardı. 1980 sonrası Türkiye'de boyveren gelenek eleştirisi, bu tür saygı ve sembolleri yapısökümüne uğrattı. Şimdi durmadan tabu yıkmaya uğraşan gençlik, bir nesil önce babasının hayatında ve zihninde olan sınırları kaybetti.

Taksimle ilgili ikinci olay da, Kabataş'ta bebeğiyle birlikte darp edilip üzerine bevledilen kadın haberi. Habere göre, esas sorun ettiğim şey, böyle bir eylemi yapan kişinin bırakın dini, "insani" sınırları nasıl aşabildiği. Kesinlikle olayın birebir failiyle ilgilenmiyorum; bizzat olayın kendisi beni ürpertiyor. Buradan da anlaşılıyor ki, en önemli sorun; kutsalın yitimine paralel olarak kırmızı çizgilerin kaybolması. Gösterilerin sonundaki yıkıma (çevre ve kamu mallarına verilen zarar) baktığımızda, bir istihlak kültürünün gençliği nasıl esir ettiğini daha iyi anlayabileceğiz. Tüm bu olayları medyadan takip ederken, kendime önce bunları yapanların bir kutsalı var mı? diye sormuştum.

Dediğim gibi olayların failleriyle ilgilenmiyorum. "Suçlu aslında kim?" polemiğine hiç girmiyorum. Derdim; Türkiye'nin yapısal sorunlarına parmak basmak. Tabular yıkılsın, ezberler bozulsun, geleneğin ayak bağından kurtulalım vb. derken bir de bakmışsın gençliğin kıblesi değişmiş. İşte herkesin ah vah etmesi ve cevabını araması gereken esas soru(n) bu.

İrfan sahibi insanların tüm bunlara karşın aramızda bulunması büyük şans ve bu şans Türkiye için fırsata çevrilebilir. Facebook'ta gördüğüm ve benim de sayfamda paylaştığım bir enstantaneyi buraya taşıyayım: Duran adam eylemi yapan özgürlükçü, devrimci, ruhu coşkun gence yaşlı amca şöyle der: "Guzuum, gıble şo yanda."