Göçmenlikte ve Vatandaşlıkta Nitelik Sorunu
Dünya üzerinde göçmenlik önemli bir konu olmaya devam ediyor. Ülkemiz açısından da göçmenler önemli bir mesele. İnsanların göç etmesine neden olan pek çok unsur var, savaş, açlık, iş imkanı, eğitim gibi konular bunlar arasında yer alıyor. Temelde, hayatta kalmak veya daha iyi şartlarda yaşamak için göç ediliyor.
Göç olgusunun içsel ve dışsal iki nedeni var; içsel
nedeni yukarıda belirtilenler. Fakat, göçün asıl nedeni dışsal nedenler, yani
insanların göç etmesine neden olan şartları oluşturan insanlıktan çıkmış
insanların kurduğu küresel sistem. Bu küreselciler sorunu çözülmeden insanların insanlığa yakışır bir yaşam ve
medeniyet kurması mümkün değil. Tam da bu noktada küreselcilere karşı
olanların birlikte hareket etmesi gerektiğini görmemiz lazım. Bu durum global
ölçekte böyle olduğu gibi ülkemiz içinde de böyledir. Emperyalizme ve siyonizme
karşı olan, Yahudi, Hristiyan, Müslüman vs sair dinlere mensup olan veya hiçbir
dine inanmayan herkesin insanlığın insanlıktan çıkmışlığına karşı mücadelede
birleşmesi şarttır. Nasıl ki emperyalist ve Siyonist küreselciler birlikte
hareket ediyor, bunlara karşı bir “insanlık cephesi” veya “insani
değerler cephesi” oluşturulması şart artık. Aksi halde genel olarak
dünya ölçeğinde özel olarak da ülkemiz ve diğer her bir ülke ölçeğinde insanlığın
insani değerlerden kopartılması, makinalaştırılması (üretim faktörüne
dönüştürülmesi), cinsiyetsizleştirilmesi, yerel ve kültürel değerler ile milli
ve manevi değerlerden uzaklaştırılması gibi sosyal konulara odaklanmış
özel harp (psikolojik harp, istikrar harekâtı ve gayrinizami harp) taktikleri
ile hedeflerine ilerleyen küreselcilere karşı bir cephe oluşturulması mümkün
olamayacaktır.
Göçün dışsal bir diğer nedeni de ekonomik taraftadır. Kaynakların sömürülmesi ve gelir dağılımında
adaletsizlik nedeniyle hem dünya ölçeğinde hem de ülkemizde bir küresel sömürü
sistemi kurulmuştur. Bu sistemin işleyişinde gerekli olduğu yerlerde ve
zamanlarda savaşlar, cinayetler, terör olayları, iç karışıklık, zulümler,
baskılar, sınır uyuşmazlıkları ve sair her bir araç da itina ile kullanılır. Bu
yolla, emperyalist ve siyonist güçler böl-parçala-yönet stratejisini de
itinayla kullanarak, zengin fakir demeden şahısları ve ülkeler
sömürerek semirmektedir.
Bir kısmını verdiğimiz bu büyük resmin içinde, bazı
ülkeler, milletler ve insanlar mağdur olunca kendilerine bir çıkış olarak göç
etme yolunu seçiyorlar. Dünya üzerinde göçün insani, kültürel ve ekonomik çok
sonuçları var. Göçmenler konusu sadece insani olmaktan ibaret değil,
çok boyutlu bir mesele aslında. Bu nedenle de ülkemizin bir göçmenlik
politikası olması şart. Kendi yurdunu bırakıp, yerleşmek üzere başka bir ülkeye
göçen kimseye göçmen denir. Bu göçmenlerin bir kısmı geçici bir hukuki ilişki
içinde olurken bir kısmı da vatandaşlık elde ederek kalıcı bir hukuki statü
elde eder.
Ülkemize göçmen politikası bağlamında baktığımızda,
stratejik ve derin bir politika ile hareket etmekten ziyade günlük olaylara
reaksiyon vermekten ibaret “uygulamacılık”tan
ibaret bir görüntü var ortada.
Dünyada göçmenlere sadece insani şekilde bakılmadığı
gerçeğini de gözardı etmemek gerektiğini maalesef belirtmek gerekiyor. Bu bağlamda göçmenliğin teşvik edildiği
gelişmiş ülkeler olayı son derece stratejik şekilde yürütüyor. Bunlar ne
yapıyor? “Nitelikli göçmen” odaklı
bir strateji kurguluyor, beyin avcılığı yapıyor. Zira, nitelikli insanınız arttıkça ülkenin kurumsal kapasitesi de gelişiyor.
Adeta, dünya milletlerinin âkil insanlarından seçilmiş kişileri ülkede
toplamayı hedefliyorlar. Avrupa Birliği ve İngiltere nitelikli göçmen
konusunda çok katı kurallar uyguluyor. Bizde ise ülke adeta göçmen çöplüğüne döndürülerek dünya milletlerinin asla
kabul etmediği kadar vasıfsız kişileri ülkeye doldurmak genel uygulama haline
geldi. Müteaahitlere ülkenin bütün kaynaklarını sonuna kadar kullandırma
konusunda sanki bir seferberlik varmış gibi hareket ettiğimiz yetmezmiş gibi
göç politikasını da müteahhitlere hizmet edecek şekle soktuk, gayrımenkul alana
vatandaşlık verdik. Her türlü vasıfsız yabancıyı da kaçak veya kayıtlı
olarak ülkeye getirip vatandaşlık verdik, yerleştirdik, hatta çalıştırdık.
Avrupa ve özellikle de İngiltere sadece kendi ülkesine
gerçekten gerekli olanları ve nitelikli
göçmenleri ülkesine kabul ediyor. Gelenlerin hepsinin de bir yerel kişi
veya şirket ile ilişiğini sağlıyor, Türk kültüründe ve tarihinde
taahhüt/kefillik şeklindeki uygulama yabancılarda “sponsorship” işleyerek
altında ülkeye girişine bu şartla izin veriyor. Başıboş geliş yok tabii ki…
Bununla da sınırlı kalmayıp, kimseye geldiği gün vatandaşlık vermiyor, 3+1 veya
5+1 yıllık bir deneme süresini başarılı şekilde tamamlarsa vatandaşlığa alıyor.
Ülkenin yol geçen hanına dönmesine asla izin vermiyor. Hatta sonradan
vatandaşlık almış kişiler suç işlerse onları vatandaşlıktan bile çıkartıyor.
Göçmen ve vatandaşlık politikasının müteahhitlere
hizmet eder nitelikte olması politikasının değiştirilmesi, ülkeye hizmet eder
hale getirilmesi, nitelikli insanların ülkede ikamet ve vatandaşlık almasını
sağlayacak bir şekle evrilmesi, ülkenin niteliksiz yabancı çöplüğü olmaktan
çıkartılması, nitelikli insanların ülkeye gelişini teşvik edecek düzenlemeler
getirilmesi gerekiyor. Devlet aklı buna yönelik bir strateji oluşturup hayata
geçirmesi lazımdır.