Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

19 Şubat 2024

​Gökyankısı

Aziz Kağan Güneş’in içi dışı şiir; yolu şiir; yolculuğu şiire. Vardığı yer şiir. Şimdilerde ise ilk eseri Gökyankısı ile şiir vadilerinde otağını kurmuş durumda. Hayırlı olsun. Bugün onun ilk eseri üzerine düşüncelerimi paylaşacağım.

Aziz Kağan Güneş’i uzun yıllardır tanıyorum. Tanıdığımda şiirleri henüz yayınlanmıyordu. Belki şiir de yazmıyordu. Ancak onda titiz bir okuma, derin bir düşünce, şiire karşı yüksek bir ilgi, şiirde derinleşme ve kontroslüz bir heyecan ve istek hâli mevcuttu. Zamanla bu birikim, elverişli ve kullanıma uygun bir tecrübeye dönüşecek, içindeki o tarifsiz şiir aşkını muhataplarıyla buluşturacaktı. Öyle de oldu. Zaman zaman sohbetlerimiz de oldu. Bu verimli, unutulmaz ve zamanı dolduran sohbetlerde Mustafa Uçurum da vardı. Uçurum’un Aziz Kağan ile tanışması benden de öncedir. Hatta bir dergi çıkarma düşüncelerinin olduğunu benimle de paylaşmışlardı. Tokat’ta görev yaptığı dönemlere denk geliyor tüm bunlar. Ondaki farklı zekâ, durmadan hereket hâlindeki bünye ve kıpırtılı mizaç Aziz Kağan’ı bir yerlere sürüklüyordu. Onun artık üretmesi, yazması gerekiyordu. Öyle de oldu. Böylece eserlerini vermeye başladı. Burada elbette dergilerin rolü çok büyüktür. Başta Hece dergisi olmak üzere Yedi İklim, Edebiyat Ortamı, Muhit, Karabatak, Ayasofya ve Butimar gibi dergiler, Aziz Kağan için bir mektep olmuştur. Gelelim ilk eser Gökyankısı’na.

Hece Yayınları arasında Ocak 2024’te okuruyla buluşan Gökyankısı, “Parçalı Bulutlu, Sağanak Yağışlı ve Kapalı” olmak üzere üç bölümden oluşuyor. İlk bölümde yirmi bir şiir yer alıyor. Şiir başlıkları şaşırtıcı ve kendine has. Eseri açtığımızda bizi şu ithaf bekliyor: “Ağlamayı öğreten anneme/Yutkunmayı öğreten babama” İkinci sayfada ise Yunus Emre’nin şu dikkat çekici dizeleri var: “Be hey Yunus sana söyleme derler/Ya ben öleyim mi söylemeyince” İlk bölüm olan Parçalı Bulutlu Hilmi Yavuz’a ait dizelerle başlıyor: “hüzün ki en çok yakışandır bize/belki de en çok anladığımız”

İlk bölüm Parçalı Bulutlu’dan bazı dizeler paylaşarak Güneş’in şiir dünyasına bakalım: “onca test kitabından çengel yaptım aklıma/türkçe fen matematik gözlerinden tanırdım/dört yanlışlık bir ordu ömrüme kastederdi/antideprasanlarla cephede savaşırdım” (Özgeçmiş). “asal yalnızlığını bir ile bölmeyip de/bu kusurlu şairin hep artanlı kalışı” (İçimdekiler). “anne sözü tutmadım, kısa şortla oynadım/dizimdeki yaralar dize oldu hepsi bu...” (Önsöz). “bildiğin bir kart var mı?/pişmanlıklarımı taksitlendireceğim/peşine gücüm yetmiyor” (Hasar Tespiti). “yapamadığımız değil yapmadığımız salih ameller/gönlümüzün kamburunu çıkaracak yakında” (İç Dökümü). “sen iste yeter baba, ben yılları tele dizer çalarım/yürüyorum dikenlerin üstünde yaralıyım” (Yumru). “hayat bilgisi değil önce hayâ bilgisi/büyüdükçe zorlaşan dersleri vardır ömrün/sağlamasını cebir değil gönül yapar/iki kere ikinin dört etmediği yerlerin” (Vasiyet).

İkinci bölüm Sağanak Yağışlı, Süleyman Çobanoğlu’na ait “Çivi gibi yağan yağmurdan sonra/Aşk da karanlıksa ne yapılacak?” dizeleri ile başlıyor. “sen ne güzel kadınsın el, saç ve gözden başka/o şefkatin ne büyük çocuk ettin beni de/bir oğul verdi rabbim göğüslerinde uyut/beni de büyüt onla ruhumu terimi de” (Mahcup Teşekkür). “çok incittim kalbimi tutmadığım sözlerle/özrüme sevdanı kat onar kırgınlığını” (Yangın Merdiveni). “soydum kurşun kalemi rica ettim beyaza/kanatlı bir şiir bu konsun yar ellerine” (El Gazeli). “aşk şimdi değil her zaman ebediyyen değişir hayriye/dönüşür, yakar, yıkar/tahlil etmeden tahrip eder sonra inşa eder bir sonraki tahrip için” (Elçiye Zeval). “sarıldın kaynadı hayalimin kırıkları/yıllardır dalıp gittiği yerden döndü şairliğim/zemin mühendisiyim ben ve mütemadi bir temel/tüm cepheler, odalar, pencereler sen/yerim toprağının altı/hiç görünmeyen” (Mütemadi Temel).

Üçüncü bölüm Kapalı’da tek şiir yer alıyor. Bakiye’de halk şiiri geleneğinin incelikli ve akıcı dizeleri var: “beyaz gömlektir heves/yakasında al kalır/yalan dünya yorar da/ne takat ne hal kalır”

Aziz Kağan Güneş Gökyankısı’nda, hayatını, hayata bakışını, felsefesini, dilini, düşünce dünyasını, hayattan beklentisini, hayattan kaçışını, hayata dönüşünü, hayata dair muhasebesini ortaya koymuştur. Ömür defteri suretini andıran şiirlerinde, bir kalbin atışında izlediğimiz çizgiler ve zaman zaman ritimlerindeki anlık değişimler gibi değişeni olan iç dünyasını okuyoruz. Bunu da yeni, kendine özgü, şaşırtıcı ve zekâ dolu, incelikli dil işçiliği ve şiir anlayışı ile vücuda getirmiştir. Onun şiirinde dil oyunları var gibi dursa da aslında alışagelmediğimiz felsefi bir tarz ve zihin açan bir dil kabiliyeti vardır. Mühendis oluşunun da bunda katkısı olabilir. Yer yer hayatına dair ipuçlarını içeren dizelerden hareketle iç dünyasındaki yolculuğunu, kopan fırtınalarını, gelgitlerini ve farklı hayat iklimini gözlemlemekteyiz. Hülasa Aziz Kağan Güneş, Gökyankısı ile şiir dünyasında fark edilen, sevilen, dikkat çeken, kandine has bir şair olduğunu göstermiştir.