Dolar (USD)
32.40
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2399.27
BIST 100
10208.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Kasım 2016

Görünmeyen Üniversite Ve Maneviyat

Türkiye, kadim kültürü nedeniyle inancın ve maneviyatın coğrafyası olmuştur. Toplumumuz, her zaman inanç ve maneviyata suya ve havaya ihtiyaç duyar gibi ihtiyaç duymuştur. Yirminci yüz yılda coğrafyamızda büyük bir maneviyat ve inanç açığı ve açlığı meydana getirildi. Resmi ideolojinin otoriter ve totaliter yollar kullanarak dini, sosyal ve kültürel hayattan tamamen arındırma şeklindeki uygulamaları, toplumu alternatif yollarla kendi maneviyat ve inanç dünyasını korumaya yönlendirdi.

Toplumun bütün direncine rağmen coğrafyamızdaki inanç ve maneviyat açığı ve açlığı giderilemedi. FETÖİZM dediğimiz küresel emperyalist proje, sinsi ve sistematik bir şekilde toplumda var olan inanç ve maneviyat açlığı kullanılarak oluşturuldu. İnsanlar, mallarını ve çocuklarını insanlığa manevi ve ahlaki hizmetlerde bulunma vaadinde bulunan bu yapıya teslim ettiler. Ancak FETÖİZMİN insana, inanca, ahlaka ve maneviyata hizmet etmediğini, materyalizm, iktidar ve emperyalizm peşinde koşan kanlı ve karanlık bir yapı olduğunu kanlı bir darbe ile ülkemizi işgal etmeye kalkmasından acı bir şekilde öğrenmiş bulunuyoruz.

FETÖİZM gibi insanımızın maneviyat açlığını istismar eden karanlık bir yapıyla karşı karşıya olduğumuz gibi, insanımıza ahlaki ve manevi alanda sağlıklı ve yapıcı bir şekilde yol göstermeye çalışan Görünmeyen Üniversite modeli olarak nitelendirilen Mehmet Zahid Kotku (1897- 13 Kasım 1980) pratiği de önümüzde durmaktadır. Aramızdan ayrılışının otuz altıncı yılında Görünmeyen Üniversite modelini her zamankinden daha fazla okumaya ve anlamaya ihtiyaç duymaktayız. Halk içinde hakla beraber olmanın mümkün olduğunu Görünmez Üniversite modeli, hepimize göstermiş bulunmaktadır. Şarlatanlar ve soytarılar, inanç ve maneviyat dünyamızı işgal etmeye kalktıklarında, her şeyimizi kaybetme tehlikesiyle yüz yüze kaldığımızı FETÖİZM denilen karanlık çete büze ağır bir maliyet ödeterek öğretmiş durumdadır.

Modern dünya, insanın elindeki maddi ve teknolojik imkanlardan dolayı azgınlaştığı ve büyüklenmeye kapıldığı bir yerdir. Görünmeyen Üniversite, kibir denilen saptırıcı eğilime karşı bizi uyarmaktadır: "Putların bir çok nev'i, para, mal, servet, şehvet gibi, nefsin arzularını yansıtan pek çok çeşidi vardır... Ama bunların en tehlikelisi; kibir, yani kendini beğenmektir ki, büyük beladır. Bu, insanın mahvını hazırlayan ve Tevfik-i ilahiye mani olan en büyük fesat kaynağıdır." Kibrin, bize Müslüman kimliğimizi kaybettiren insan hakları ihlalleri işlememize neden olan büyük bir kötülük olduğunu Görünmeyen Üniversite şöyle ifade etmektedir: "İşte Müslümanlığın çökmesine en büyük amil, Müslümanların hakiki Müslüman olmayıp servet ve bilgilerine mağrur olarak, fukara ve zuafanın, bahusus işçinin hakkına riayet etmeyip, onlara İslami ve insani muamele yapmadıklarından dolayı; hem ahiret saadetlerinden mahrum olurlar, hem de İslamiyet'in çökmesine sebep olduklarından, en büyük kabahat bunlara teveccüh eder." Kibrin, hırsın ve gücün maneviyat ve din haline getirilmesi, bireyi, toplumu ve insanlığı top yekun olarak korkunç bir uçurumun kenarına getirmektedir. Nefsimizdeki kibre karşı sürekli olarak mücadele içinde olmadıkça, gerçek ahlaklı insanlar olmayacağımız gibi, kibrin din haline getirilmesi halinde he başkalarına hizmet eden köleler olarak kalacağımızı unutmamalıyız.

Görünmeyen Üniversite, koskoca bir imparatorluğun kaybedildiği ve topluma her açıdan müdahalelerde bulunulduğu bir ortamda yaşamasına rağmen, esas düşmanın nefis olduğunu söylüyordu. Nefse kaşı mücadele etmeden, hiçbir güçlükle başa çıkılmayacağı gerçeğinden gafil olunmaması gerekmektedir. Görünmez Üniversiteye göre, " Nefisle mücadelede mağlup olmak, düşmana mağlup olmaktan daha kötüdür." Ona göre, hayatta asli gaye hiçbir zaman nefis ve cennet olmamalıdır. Hayat sadece baki hakikat olan Allah'a kullukla geçirilmelidir. Görünmez Üniversitenin hikmetli ifadesiyle "Müslüman cennete değil, cenneti yaratan Allah'a aşık olmalıdır." Akif İnan'ın ifadesiyle Görünmez Üniversite, çağa ve dünyaya karşı Allah'a kulluk zırhıyla donanmıştı.

Gerçek inanç, ahlak ve maneviyat, sadece insanı Allah'a kul yapan inançtır, ahlaktır ve maneviyattır. Her şey, insanı Allah'a kul yapmanın sahih bir aracı olduğu sürece anlamlı ve değerlidir. Görünmez Üniversite, kul olmanın asli değer olduğunu, onun için bütün faniliklerden vazgeçmemiz gerektiğini söylemektedir: "Dünyada her şey boş, para da boş, kitap da boş, dervişlik de boş, şöhret de boş. Mühim olan iyi bir kul olabilmektir...Dervişlik de boş, şeyhlik de boş! Mühim olan iyi bir kul olabilmektir."

Var olan ebedi hakikat Tevhit'tir. İlahi birlik, kendisini doğada da göstermektedir. İlahi, tabii ve insani tevhidin birbiriyle bağlantısını ve ilişkisini Görünmez Üniversite şöyle ifade etmektedir: "Görmez misin ki, yağmur ne kadar çok yağarsa yağsın, tanecikleri hemen birleşir, toplanırlar. Derken dereler, nehirler meydana gelir. Neticede bunlar barajları doldurur. Enerji santrallerini işletir, araziyi sular, şehirlerin elektriğini temin ederler. Bu nimet sayesinde insanlar rahata kavuşur, işleri kolaylaşır. Bu ne büyük bahtiyarlıktır. Bundan ibret almalı, birlik ve beraberliğimizi temine çalışmalıyız. Tek tek hareket edersek hepimiz helak oluruz..." İçeriden ve dışarıdan birçok saldırıya hedef olan ülkemiz ve Müslüman ümmeti, Tevhit'i akıl ve kalple kavrayacak yeni bir idrake ihtiyaç duymaktadır. Ümmet ve millet olmanın sahih yolu Tevhit merkezli birlik ve çoğulculuk şuuruna varmaktan geçmektedir.

Maneviyat, çay çorba, makam mevki, istihbarat askerle elde edilecek bir şey değildir. Gümüşhanevi Tekkesinin girişinde yazıldığı gibi, "Burada çay yok, çorba yok, ilim var, fikir var." İlmin ve fikrin, akıl ve kalbin birlikte var olması gerektiğini öğreten Görünmeyen Üniversitenin maneviyat pınarından beslenmeye çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemden geçiyoruz.