Dolar (USD)
32.28
Euro (EUR)
35.02
Gram Altın
2478.30
BIST 100
10560.2
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

14 Şubat 2013

Güç nereye dinamikler nereye

Benim açımdan dünyanın önemli reel siyaset ve toplum teorisyenlerinden biri diyebileceğim İbn Haldun, ünlü eseri Mukaddime'de bugünkü siyaset dilinde "egemenlik" ve "otorite" kelimeleri ile karşılayabileceğimiz iki kavramı analizlerinin merkezine yerleştirir. İbn Haldun, bilindiği gibi bir tarihçi olaral "Kitabu'l-İberu2026" diye başlayan tarih kitabına bir mukaddime yazmış, fakat Mukaddime isimli eseri tarih kitabından daha fazla şöhret bulmuştur. Bugün iki ve üç cilt halinde neşredilen Mukaddime, belki tarih boyunca yazılan en uzun girişlerden birisidir. Bu kitaptaki analizlerde, o dönem ve coğrafyaya özel şeyler varsa da, İbn Haldun önemli evrensel ilkeler ortaya koymuştur.

İbn Haldun, bu analizlerinde iktidarın otorite ve egemenliğe sahip olması gerektiğini; bu egemenlik ve otoritenin özellikle çok parçalı yapıların hakim olduğu toplumlarda, önemli olduğunu belirtir. Bu anlamda iktidar, sürekli kendisine yaklaşılan, kendisinden bigane kalınamayan bir nitelikle öne çıkar. Çünkü bütün bölüşüm ve paylaşımların yapıldığı; bunlara karar verildiği en büyük mekanizma en büyük düzeydeki iktidardır. Bu durum, iktidarın gücü oranında halkın iktidar yanında dönüşümünü ya da hizalanışını beraberinde getirir. İktidarın bu kuvveti ve halk-iktidar ilişkileri "halk iktidarın dinindendir" (burada din bir yaşam biçimi, dünya görüşü anlamında kullanılmaktadır.) şeklinde ifade bulmaktadır. Mevlana da bu durumu, "su göğün rengini alır" sözüyle belirtmektedir. Dolayısıyla, egemenlik ve otoriteyi ciddi olarak ele geçirmiş bir iktidara sahip olmak, bir dünya görüşü ve yaşam biçimi açısından önemli hale gelmektedir.

Tüm bunları Ayşenur Arslan'ın CNN Türk'le ilişkisinin kesilmesi ve ardından Aydın Doğan'ın Bekir Coşkun, Emin Çölaşan ve Ayşenur Arslan'ı kastederek "ben onlara tarafsız olun dedim, onlar militan oldu" açıklamaları aklıma getirdi. Yakın dönemde 28 Şubat dönemi iktidarı ve uygulamalarını yaşadık. Bu dönemde açıkça söylemek gerekirse müslümanlıkla ilgili birçok şeyin prestiji düşüktü. İmam Hatip Liseleri, Kur'an Kusları, ilahiyatlar, başörtüsü, namaz, umre ve bu yöndeki tüm dünya görüşü ve yaşam. O dönemde bir çok dik duramayan insanlar, gazete manşetleri, okuldan kovulan ve hakları gaspedilen insanlar vs. Son on yılda bu konuda gerçekten bir dönüşüm olduğunu kabul etmek lazımdır.

Şimdi bir bakıyorsunuz, umreler artık moda olmuş, eski iktidarın sağ tarafında yer alanlar yeni iktidarı da hemen benimsemişler. Geçmiş dönemi kötüleyen açıklama ve itiraflar gırla gidiyor. "Aslında haksızlık etmiştik" sözleri bir vicdan yapmaya devam ediyor. Şimdi sormak lazım; bunların ne kadarı inanılası sözler? Bazı bilim adamları müslümanların tarihte bilime imza attıklarından bahsetmeye başlıyorlar. Bazı gazeteciler, yeniden pozisyon almaya devam ediyor. Her şey iktidara göre, iktidar yönünde gelecek hesapları ile yeniden kuruluyor.

Bu açıdan yapılan beyanatlar ve konuşmaların kendi adıma çok anlamlı olmadığını belirtmeliyim. Her zaman, geçekten düşüncesi, dünya görüşü yönünde dik duranları takdir ettiğimi söylemem gerekir. Onlar, belden aşağı vurmadan gerçekten inandıkları şeyleri dile getiriyorlar. Ama konjonktüre göre pozisyon alışların herhangi bir anlamı yok benim için.

Peki tüm bunları niçin söylüyoruz? AK Parti iktidarından dolayı her şeyi güllük gülistan olarak görerek, konformizm batağına gittikçe daha fazla saplanan insanlar için. İktidarın gücü, çoğu zaman aldatıcı olur. Bu güç kaybolduğu zaman, kendisiniden dinamikleriniz yoksa siz de bitersiniz.

Bu toprakların en önemli gücü ve dinamiği İslamdır. İslam, geçmişte evrensel olarak tüm insanlığı kuşatıcı dinamikleri ile farklılıkları birarada bulundurmuş ve uzun süre bu topraklarda yaşatmıştır. Bu dinamiklerin yaşamdaki güvenlik ve adaleti sağlayacağına olan inanç, ona uzun bir ömür sağlamıştır. En önemlisi de, hala bu dinamiklerin belleklerde hatırlanıyor oluşudur.

Demem o ki, bir güce yaslanarak gitmeye çalışmak dinamikleri körelteceği gibi, size bir müddet sonra iflası getirebilir. Ancak "insanlığı yaşatacak" dinamikleri yaşatmakla, ömrünüzü uzatırsınız. Güçler sapabilir, yok olabilirler; ama insanlığı yaşatacak dinamiklerin her zaman toplumda karşılık bulurlar. Tabi ki güç önemlidir ama kontrol edilmek şartıyla.