Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 May 2023

Güçlü ekonominin hammaddesi: İnsan kaynağı

Medyanın tüm kanatlarında ekonomi uzun süredir bir numaralı başlık olarak önümüze çıkıyor. Ödemeler dengesi, cari açık, döviz fiyatları vs. Öyle ki sıradan vatandaşın dahi ekonomi okuryazarlığında son dönemde ciddi bir sıçrama yaşandı. Ekonomi ile yatıp kalkar hale geldik.

İş öyle bir raddeye geldi ki haftaya yapılacak ikinci tur seçimleri için muhalefetin ortak adayı adeta EKONOMİ oldu.

Ülkemiz ve dünya, Viyana Kongresi (1814), Birinci ve İkinci Dünya Savaşları (1918-1945), Sovyetlerin Yıkılışı (1991) gibi muazzam olaylar sonrasında olduğu üzere tam anlamıyla yeni bir küresel bir dönemecin kenarında bekliyor.

Böyle bir dönemecin kenarındayken küresel gelişmelere ve bunların ülkemize yansımalarına odaklanmamız gereken bir zaman aralığında ne yazık ki çok kısa sürede halledilebilecek, konuşmaya dahi değmez durumdaki nakit avans, soğan fiyatları vs. gibi meselelerle ilgileniyoruz.

Kimse yanlış anlamasın, elbette ki öncelik her zaman halkın temel ihtiyaçlarıdır. Temel ihtiyaçlar hususundaki beklentileri karşılanmayan, bu alandaki gelişmelerden rahatsız olan halkımıza “bak o yok ama biz bunu yaptık” diyerek başka enstrümanları öne sürmek çok makul gelmiyor. Dünya çapında savunma sanayisi ürünleri üreten, kendi otomobilini üretmeye başlayan, uzaya uydular yollayan, enerji reaktörleri inşa eden, dünyanın tarım konusundaki en önemli çatışmalarını çözebilecek diplomatik güce ulaşan bir milletin bu kadar küçük meselelerde başarısız olmaması, halkını mutsuz etmemesi lazım. Üstelik başardıklarının yanında konuşulanlar bu derece basit şeylerken.

Fakat nedense bu basit denklem beklediğimiz gibi çalışmıyor. Bunca stratejik atılımın gerçekleştiği bir dönemde üçüncü dünya ülkelerinde bile mesele olmaması gereken garip olaylar yaşanıyor. Muazzam bir değişim öncesi bölgemiz ve dünya siyasetinde manevralarıyla kimilerinin gerçek dostluğunu kimilerinin ise ölesiye nefretini kazanan Türkiye, bölgesinde merkez ülke olmaya, karar vericiler arasında güçlenmeye devam ederken, master planını uygulama ve büyük kazanımlar elde etmeye çalışırken kendi iç siyasetine dönünce olmaması gereken başlıklarla karşılaşıyor.

Dışarda tarihin gördüğü en büyük “kartların yeniden dağıtılması operasyonuna” hazırlanan Türkiye’nin içerde böylesine meselelerle cebelleşmesinin bir ekonomist olarak benim gözümdeki yegane sebebi: yanlış insan kaynağı…

20 yıllık süreçte yaşanan siyasi olaylar, ihanetler, kamplaşmalar, bölünmeler, fikir ayrılıkları vs. ne yazık ki ekonomi alanında yetişmiş insana ulaşma kapasitemizi son derece kısıtladı. Çünkü siyasette öylesine rahatsız edici şeyler yaşandı ki bir numaralı beklenti “güvenilir olmak” haline geldi. İş böyle olunca da ekonomi alanında insan kaynağında dramatik bir daralma oldu. Hem vatanını milletini seven hem de alanında uzmanlaşmış birçok değer listeden düştü. Büyük bir boşluk oluştu. Bu boşluğu da ister istemez iyi niyetli olsalar bile yeterli kalifikasyona sahip olmayan kadrolar doldurdu.

Kaynağın hızlıca alttan gelen iyi yetişmiş yeni nesillerle doldurulması gerekiyordu. Fakat bu defa da başka bir problemle karşılaştık: Üniversiteler son derece yetersizdi.

Ders programları o kadar geri kalmış durumdaki adeta üniversiteler zamanda yolculuğa neden olup 100 yıl öncesine ekonomi mezunu veriyorlar. Bahsettiğimiz muazzam dönemeç göz önünde bulundurulduğunda adeta mauzer tüfeği ile uçaklara saldırması istenen askerler yetiştiriyorlar.

Bunun nedeni de tabi ki akademik kadrolar. Maddi anlamda her geçen gün geriye giden akademisyenlik, okullarını derece ile bitiren öğrencilerin tercih etmediği bir mesleğe dönüştü. Özel sektörde on yıllık çalışmayla orta düzey yönetici haline gelen başarılı mezunların 25 yıldır akademiye hizmet etmiş profesörlerden daha fazla kazandığını gören alttan gelen yeni nesiller akademisyenliği kafalarından sildi. Dışarıdan yüksek lisans, doktora faaliyetlerine devam edildi. Boş kalan kadroları da çok idealist olmayanlar haricinde akademisyen olmaması gerekenler ya da en fazla vasatlık düzeyine erişebilecek adaylar doldurdu. Böylece boşalan insan kaynağı havuzunu dolduracak nehirler olan üniversitelerin de önü barajlanmış hale geldi.

Sonuç olarak Türkiye büyük atılımlar gerçekleştirmesine rağmen birçok alanda hayal ettiği büyümenin tatbiki için gerekli olan insan kaynağından, özellikle de ekonomisi için ihtiyacı olan insan kaynağından mahrum kalmaya başlayınca ortaya bir taraftan dünyayı korkutan İHA-SİHA’lar üretilirken diğer taraftan soğan, patates gibi ürünlerin pahalılığının konuşulduğu, her gün ekonominin tek başına haber bültenlerini doldurmayı başardığı bir tablo çıktı.

Herkesin gönlü rahat olsun diyerek bitireyim. Türkiye gibi bir ülkenin sırtı ne nakit avans gibi küçük finansal meselelerden ne de sokağa dikseniz çıkacak soğan-patates gibi ürünlerin fiyatından yere gelmez. Hepsi kısa sürede toparlanır, daha önce de olduğu gibi gündemimizden kalkar. Ama şu insan kaynağı meselesi var ya. O çok önemli. Acilen el atılması gerekiyor. Hem de çok acilen… Bu ülkenin eşsiz potansiyelinin ortaya çıkması, evlatlarının en iyi şekilde yetiştirilmesinde ve ülkesine liyakatle faydalı olmasında saklı…