Dolar (USD)
32.21
Euro (EUR)
34.97
Gram Altın
2464.49
BIST 100
10158.63
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

02 Aralık 2018

‘Güçlü’ kadınlar neden mutlu değil!..

Bugünkü yazımızın başlığı Yazar Sema Maraşlı’nın kitabından:

“Güçlü Kadınlar Neden Mutlu Değil!”

Gerçekten değil mi, değilse neden değil?

Benim de “kendimce” gözlemlerim, değerlendirmelerim var.

“Güçlü Kadın” denilerek önümüze uzatılan “model”e ve “ailemiz”e dair bir şeyler…

Bir de “farklı” dünyalar.

Bu alanlarda çok derin tecrübelere sahibim.

Yakınımdaki erkeklerin birbiri ardına vefat etmelerinden dolayı, etrafımda daha çok hanımefendiler oldu.

İkamet ettiğimiz yerlerdeki komşularımızın büyük bölümü de “kariyer sahibi” hanımefendilerdi.

“Kocaya muhtaç olmamak için” çalıştıklarını söylerlerdi hep.

“Erkeklerin ne denli güvenilmez” olduklarına dair “hikâyeler”i de bolca dinlemişimdir.

O vakitler, “dinci” denilerek tavsif edilen erkeklerin kadınlarını kafes arkasına kapattıkları, onlara nefes aldırmadıkları vesaire de bolca söylenirdi.

Aradan yıllar geçti, bir vesileyle gazeteciliğe başlamamızdan epeyce süre sonra üniversitelerdeki “başörtüsü yasağı” meselesine ilgi duyar olduk.

Başörtülü talebelerin, “baş açıp okula devam etmek varken”, bütün “kariyer”lerini hiçe saymalarının sebebini öğrenmeye çalıştık.

Onlarla konuştuk, “dinî” çevrelerin önde gelenlerini dinledik, ‘Kur’an’ın Mesajı’nı almaya çalıştık, ‘Hz. Peygamber’in (S.A.V.) Sünneti’ne dair bir şeyler okumanın gayreti içine girdik…

Yeni bir hayata başlamış olduk.

Sonra…

Sonrası, işte bugünlere kadar geldik…

Yetiştiğimiz çevrelerdeki “güçlü hanımefendiler”in genellikle “gergin”, “mutsuz”, “endişeli”, birbirleriyle “çekişmeli”, sürekli olarak “rekabet eder” ruh halleri vardı sanki.

“Farklı” çevrelerdeki aile yapısını ve oralardaki hanımefendileri görüp tanıdıkça bu durumu idrak ettim.

“Güçlü” olarak nitelendirilen hanımefendilerin, kendilerine gösterilen ilginin samimi olup olmadığına dair bitmez tükenmez “şüpheler” içinde çırpındıklarını hatırladım.

“Bana beni sevdiği için mi yaklaşıyor yoksa mevki, para sahibi olduğum için mi?”

Bu “şüphe” hep dile getirilirdi.

O günlerde bana yapılan telkinlerden bir bölümü de aklımda kalmış; “Kadınlara fazla yüz vermemek gerektiğini” söyleyenler de, “güçlü kadın” olmakla övünenlerdi, ne ilginç.

“Kadın kadının kurdudur!” gibi bir hava vardı oralarda.

Gençliğimin ileri yaşlarında tanıma fırsatı bulduğum “dindar” ailelerde ise farklı bir hal dikkat çekiyordu, en azından benim önüme çıkan aileler böyleydi.

Oralardaki erkekler evden kaçta çıkacaklarına, kaçta geleceklerine, gün içinde nerelere gideceklerine gittiklerine dair ayrıntılı bilgiler veriyorlardı eşlerine.

Evin hakimiyeti hanımefendilerdeydi, ev ekonomisi tamamen hanımların sorumluluğundaydı.

Çocukların gelişiminde kadınların büyük etkileri vardı, kız-erkek çocukların ruh dünyalarını anneleri şekillendiriyordu.

Buralardaki annelerin daha çok okuduklarını, çocuk gelişimine dair bilgileri edinmek için daha fazla uğraştıklarını görüyordum.

Güncel gelişmeleri de çok yakından ve farklı kaynaklardan takip ettiklerini fark ediyor, “bizim dünyamızda” tanıtılandan çok farklı “kadın” modellerini fark ediyordum.

İnsan, mümine, eş, anne, gelin, entelektüel…

Çok yönlü.

Buralardakiler çok daha mutluydular sanki, çok daha huzurlu, “güven” duygusu çok daha gelişmiş.

Eski çevremden tanıdığım erkeklerin çoğu “eğlence hayatı”na düşkündü.

Eşlerine eve kaçta geleceklerini söyleme ihtiyacı hissetmezlerdi.

Ellerinde avuçlarında ne varsa “eğlenceye” verdikleri için ailelerini güç durumda bırakanları bilirim.

“Olmadık” şeyler yaparlardı bazıları, “Erkektir o kadar da olacak!” diyenlerden cesaret alarak!..

Şimdi düşünüyorum da, ne çelişkiler varmış o eski yıllardan aklımda kalan.

Böyle bir halleri vardı, “erkek de kadın da hür olmalıdır!” derken, kadının zeminini kaydırdıklarını bilemezlerdi elbette.

Kötü niyetli değillerdi ama kötü telkinlerin etkisinde kalmışlardı.

Sonra…

Çoğu bedbaht oldu, sahip oldukları servetler, mevkiler kendilerini mutlu edemedi.

Bir kadın mutsuz ise en az bir erkek mutsuzdur.

Bir kadın mutsuz ise en az bir aile mutsuzdur.

Bunları neden yazdım pazar pazar?

Son vakitlerde “radikal feminizm”in rüzgarına kapılan çok sayıda “dindar” görüyorum.

Zaman zaman “kadın, erkek ve aile”ye dâir politikaları dahi etkiliyor bu zihniyet dünyası.

Eşleri birbirine karşı “tetikte” olmaya iten, memleketin her yanını “erkek denilen vahşi yaratıkların” kuşattığı algısını oluşturmaya çalışan çevrelerin…

Şu derneklerin, platformların filan arka plânlarına lütfen dikkatlice bakın…

Memleketimize saldıranlar kimlerse onlarla birlikte hareket ettiklerini ve İslam karşıtlığını “ilke” bellediklerini göreceksiniz.

Bunların son vakitlerde “medya” üzerinden “aldanması” son derece “kolay” mesajları yutturmaya çalıştıklarını da görüyoruz.

“Güçlü Kadın” algısını adeta bir “tehdit” silahı gibi öne çıkartıyorlar, gözlerinden “mutsuzluk ve öfke” akan bir takım “kadın”lar vasıtasıyla!..

Öte yandan “erkeğin ağır duruşundan” hiçbir iz taşımayan bir takım tipler de öne çıkartılıyor “rol model”olarak, “modern erkek” rol modeli!..

Gayet rahat, gayet alımlı, “kıskançlık” duygusundan epeyce uzak modeller!..

Dikkatinizi çekiyor mu bilmem;

“Biyolojik anne, biyolojik baba” figürleri de sık sık karşımıza çıkartılıyor, nedense!..

Çok dikkatli olmakta, “tesadüf” diye bir şeyin olmadığını unutmamakta fayda var!..