Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.53
Gram Altın
2402.80
BIST 100
10208.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Güncelleme İhtiyacı

Tarihi bir dönemden geçtiğimiz bugünlerde tarihi değişikliklere bizzat şahitlik etmenin hissiyatını taşıyoruz. Yaşanan bu tarihi süreç içerisinde ekonomi ve uluslararası ilişkilerde epistemolojiler yani bilimsel bilgilerin teorileri yetersiz kalmaktadır.



Küreselleşmenin etkisiyle ülke ekonomik büyüklüğünden daha büyük hale gelen küresel sermaye, elinde tuttuğu parasal gücü sayesinde ulus devletlerde siyasi ve bürokratik gücü elinde bulunduran insanları devşirerek küresel siyasete etki etme gücüne ulaşmıştı. Bunun sonunda bir dünya hükümeti kurmayı hedeflediler. Nitekim bu hedeflerini, uluslararası bir banker olan James Warburg ABD senatosunda yaptığı konuşmada "Sevelim ya da sevmeyelim "Dünya Hükümeti'ni kuracağız. Mesele bunu savaş ile mi yoksa rıza ile mi yapacağımız" sözleriyle dile getirmişti.



Küreselcilerin bu politikasından rahatsız olan ulus devletler ile küresel sermaye arasında bir mücadele başladı. Böylece ilk olarak 1999 yılında Başbakan 2000 yılında Başkan seçilen Putin'in ülkesindeki "oligarklar" adını verdiği yapıya savaş açmasıyla dünya üzerinde yeni bir dönem başladı.



Yaşanan savaş, sadece ülkeler arasında yaşanan bir savaş değil. Ülkeler, aynı zamanda kendi içlerinde küreselcilerin temsilcileriyle mücadele ediyorlar. Örneğin, İngiltere Hazinesine bağlı Gümrük ve Gelir İdaresi'nin büyük çaplı küresel bir finans kuruluşuna ilişkin kara para aklama ve vergi kaçakçılığı soruşturması başlatması başlatıldığı duyuruldu. Diğer taraftan küresel sermayenin ülkelerdeki fedaileri ulus devlet yanlısı yöneticilere emniyet, yargı veya askeri operasyonlar düzenliyor. Türkiye'de bunun örneklerini yaşadığımız gibi Brezilya, Mısır, ABD, İngiltere'de de görüyoruz.



Bu savaşa daha sonra ABD ulus devlet yanlıları katıldı ve İngiltere de bu savaşa BREXIT ile dahil oldu. Böylece savaşın tüm dünyaya yayılma süreci başladı. Eğer seçilirse Fransa, Le Pen ile bu savaşın içerisine gireceğini söyleyebiliriz. Ortada yaşanan bir savaş var, ancak diğer yandan ortak çalışmalar yapmayı da sürdürüyorlar.



Küresel sermaye, kapitalist doktrinler üzerine kurulmuştur ve sanayi, ticaret ve finans olmak üzere üç ayrı ama birbiriyle entegre olmuş ayağı vardır. Sanayi kesimi üretim bölümünü oluştururken gittikleri ülkelerde istihdama katkı sağlamaktadırlar. Yani yerel anlamda olumlu etkisi vardır ve adeta gerçektir. Ancak finans ayağına baktığımız zaman artan teknolojik sistem ile beraber yerel etkiden uzak ve sanal bir sistemdir. Bu sektöre yapılan yatırımlar sonucunda gerçek bir üretim söz konusu olmayıp hisse senedi ve tahvil kağıtlarının değer kazanması veya kaybetmesi ile sayılar artmakta veya azalmaktadır.



Dünya tarihi boyunca "Fransız İhtilali"nde olduğu gibi bazı ülkelerde sermayedarlara karşı bir başkaldırı olmuş olsa da küresel ölçekli bir sermaye yapısı oluşmadığı için bugünkü yaşanan savaşı tanımlamakta bilim insanları zorlanmaktadır. Bu sebeple günümüzde yaşanan güncel gelişmeler bilimsel teori ve kavramların yapısı ve niteliğini değiştirmektedir.



Ekonomik milliyetçilik kavramının en önemli savunucuları Amerikalı Alexander Hamilton ve Alman Friedrich List 1840'lı yıllarda İngiltere'nin zengin ve güçlü hale gelmesi karşısında, ABD ve Alman Prenslikleri gibi diğer devletler, bağımsızlıkları konusunda ciddi kaygılar hissetmişler ve İngiltere'nin kendilerine göre saldırgan liberal politikalarından korunmak için ekonomik milliyetçilik politikalarına başvurmuşlardı. Bugün bakıldığından ulus devletler diğer ulus devletlere karşı bir ekonomik milliyetçilik politikası uyguluyorlar. Aynı politika küresel sermaye yapısına karşı da uygulamaya çalışmakta ancak bu uygulamanın bilimsel bir tanımlaması henüz bulunmamaktadır. Çünkü küresel sermayenin ekonomik milliyetçiliğe karşı "Almanya'da Alman, Japonya'da Japon ve Meksika'da Meksikalı olma" yönünde bir politika geliştirdiğini görüyoruz.



2008 krizinin üzerinden dokuz yıl geçmesine rağmen hala yeni bir sistematik "bankacılık ve sigorta sitemi krizini" önlemek için bir sistem geliştirilememiş, kapitalizmin en güçlü savunucusu olan ülkelerde ekonomik milliyetçilik artmış ve milli politikalar hayata geçirilmeye başlamıştır. AB kemer sıkma politikaları uygulamaya koyarken ABD yönetilemeyen bir borç krizi içerisine girmiştir. Çok çeşitli politikalar uygulansa da mevcut bilimsel iktisadi politikalar, içine girilen bu krizden kurtulmaya bir türlü çare olmamıştır.



Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın artan spekülatif finansal saldırılara karşı harekete geçmesiyle Rusya, İran ve Çin ile yapılan ticari faaliyetlerde yerel para birimleri kullanılması yönünde adımlar atmış, bu adımları Rusya ve Çin de kendi aralarında uygulamak için harekete geçmişlerdir. Çünkü günümüz bilimsel iktisadi teorileri genellikle küreselleşmenin olumlu yönleri üzerine politikalar üretmiş olup olağan dışı durumlara çözüm bulamamaktadır. Bu süreç içerisinde krizden kurtulmak için yeni bilimsel teoriler, kavramlar oluşturulması gerekmektedir.