Dolar (USD)
32.38
Euro (EUR)
34.62
Gram Altın
2426.56
BIST 100
10001.67
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 Haziran 2023

Gündem geliyor kaç

Gündemle yakalamaca oynayıp sonunda gündem tarafından tutuklananlara gazeteci diyoruz.

Bir başka açıdan baktığımızda; gündemi yakaladığında kendisi kaçmış ve saklanmış olana gazeteci deyip dememekte kararsızız. Saklandığı neymiş ona yazdığı kitaplarda ulaşabiliriz belki. Ya da geliştirdiği hayatta...

Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız iki turlu seçim telaşları arasında bir ara birinci tanıma uygun yazılar yazmış olsak ta aslında ikinci tanıma daha yakınız. Kendimiz tanımlamış olsak ta hiç bir tanım tarafından tutuklanmamayı da hesaba katarak...

Evet. Ülkenin kaderini bir kısmıyla belirlemeye çalıştık. Oylarımızı kullandık. Şimdi başka seçimler ve kendi üzerimize düşen işler güçlere döndük. Daha ağır bir sorumluluk düzlemindeyiz.

Fakat o genellikle üstüne yatmak, coğrafyaya uzanmak için de kullanılan "Coğrafya kaderdir." sözünün ötesinde bir toplumsal kader de var. O coğrafyada yaşayanların genelinin tercih ettiği ve bu nedenle o toprakların kaderi olmuş bir gerçeklik var. Mevcut coğrafi-fiziki şartların iradeleri bir yere kadar etkileme ve yönlendirmesini hiçe sayamayız. Tamam. Fakat o şartları hiç dönüştürmek istemeyen nüfusun iradesi ile geliştirme ve dönüştürme gayreti gösteren iradeleri de bir tutamayız. Bu anlamda nice zor coğrafyalardaki gelişim ile kolay ve harika coğrafyalardaki durağanlığı açıklamak lazım gelir ki yazımızın konusu o coğrafyanın insanının kader seçiminde gösterdiği bilinçli özen...

Toplumsal kader; birlikte yaşadığımız binbir çeşit insan ve tercihle birlikte gerçekleşirken "efendiliğimiz veya köleliğimiz", bize düşeni bilinçli bir hakimiyetle yerine getirmekle, bilinçsizliğimizden veya gücümüzün sınırlılığından dolayı üstesinden gelemeyecek olmanın dengesi konusunda, kendi zihin dünyamızda

ve aynı duyarlılıktaki akil insanlarla sağlıklı müzakereler yapmak durumundayız.

İçinde bulunduğumuz şartları iyi anlamak, içinde bulundurulduğumuz şartları bize anlatıldığı, yazılıp çizildiği şekilde dinleyip dinleyip yorumlamak anlamına gelmiyor.

Bize inin denilen çukurların dar çerçevesinde biteviye tartışmalar yaparak, bir ileri iki geri debelenmemiz anlamına da gelmiyor.

Dışarı çıkmalıyız. Bazen dışarı çıkmak kendimizden, kendimiz dediğimiz toplumun benliği/bizliğinden içeri girmektir.

Ne var ki, sadece, bitmeyen siyasi analizlerin yapıldığı, haber programları, tartışma programları ve gazete köşeleriyle medya gibi bir gücün sıkı takipçisi ve öğrencisi olmanın daha ötesinde anlama ve anlamlandırma kaynaklarımız yokmuş gibi davrandığımızı, var olanları yeteri kadar güncellemediğimizi ve dolayısıyla hayatı değerlendirmede ana referanslar değerinde kullanma ahlakını taşımadığımızı görüp üzülüyorum.

Toplumsal kader; birlikte yaşadığımız binbir çeşit insan ve tercihle birlikte gerçekleşirken "efendiliğimiz veya köleliğimiz”, yani; bize düşeni bilinçli bir hakimiyetle yerine getirmekle, bilinçsizliğimizden veya gücümüzün sınırlılığından dolayı üstesinden gelemeyecek olmamızın dengesi konusunda, hem kendi zihin dünyamızda hem de aynı duyarlılıktaki akil insanlarla sağlıklı müzakereler yapmak durumundayız.

Fıtratımızın sükunete ermesini ve oyalayan ve avutan değil de, hakikaten üstümüze düşenleri yapabileceklerimizi yaptığımız bir hal yoluna girmemizi diliyorum.