Dolar (USD)
32.37
Euro (EUR)
34.65
Gram Altın
2394.24
BIST 100
10208.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Hakikatten korunmak

Toplumların bunalımlı dönemlerinde başta filozoflar olmak üzere “hakikat nedir?” sorusu tekrar sorulur. Bu sorun, bir yandan insanların taraftar olmalarından diğer yandan giderek bozulan ilişkiler ve dengesizlikler sonucu mevcut durumun en doğru olduğu yargısının sahiplenilmesinden kaynaklanmaktadır.

Bugün içinde yaşadığımız dünyada böyle bir kriz ile karşı karşıya bulunmaktayız. Bunun birinci boyutu; küresel postmodern dünyanın propagandacı ideolojisi sonucu meydana gelen kitleselleşmenin bir başka yaşam biçimini gerçeklik haline getirmesidir. İkincisi de, içinde yaşanılan coğrafyada mevcudu metafizikleştiren bir zihin halinin egemenliği görülmektedir. Bu hal uzun süredir devam ettiğinden artık gerçekliğin ne olduğuna dair sorgulama bırakıldığı gibi, taraftarlıkların gerçekliği görünmez kıldığı bir uyuşma hali baskın çıkmıştır.

Daha da ötede yanlış olanın savunulduğu bir başka aşamaya geçilmiş görünmektedir. Türkiye’de insanlar taraftarlıklar çerçevesinde kuvvetli inançlara sahip olduklarından, bu inançlar gündelik hayatta değilleme üzerinden doğruların yön verdiği bir duruma ulaşmıştır. Yani şu kesim şu görüşü savunduğuna göre o yanlıştır. Aynı şekilde muhalifim yanlışı benim için doğrudur şeklinde hiçbir sorgulama içermeyen kabuller egemendir. Bunu anlamak için çok kısa bir şekilde sosyal medyaya bakmanız yetmektedir.

Böyle bir manzaranın vahim sonuçlarını sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal alanda semptomlarıyla izlemekteyiz. Öyle ki, meseleye kesin inançlı olarak bakanlar (hangi taraf olursa olsun) “cambaza bak” oyunuyla kaybettiklerinin farkında değiller henüz. Kaybın derinlikleri şimdi ve gelecekte büyük bir hayat yorgunluğu olarak da tezahür edecektir.

Burada inancın (burada sadece dini inanç değil, her türlü inanç kastedilmektedir) nasıl bir rol oynadığını sorabiliriz. Doğrusu inancın burada ikili bir rol oynadığını görmekteyiz. Birincisi, tıpkı peygamberlerin söz ve eylemlerinde tezahür ettiği şekilde gerçekliği ve hakikati ortaya çıkarmaya yönelik işlevi. Peygamberler pagan kültür tarafından örtülen gerçekliğin üzerini açmak için insanlara hakikati anlatmaya çalışırlar. Hatta ilk başta insanlar bu hakikati kabul etmekte zorlanırlar. Nihayetinde hakikatin üzeri açılmaya başladıkça, varolan deşifre olur ve açıkta kalır. Şunu belirtmek lazımdır ki, hakikat karşısında kimse uzun süre dayanamaz.

İnancın ikinci rolü ise, hakikat ve gerçekliğin üzerinin örtülmesine hizmet etmesidir. Süreç içerisinde mevcudun veri kabul edilmesi, menfaatler, taraftarlıklar gerçeklikten kopmanın yollarını döşerler. Toplum hayatında “yanlış”ların uzun süre egemen olması, onunla ilgili bir kültür yaratımı ve onun meşrulaştırılmasından geçmektedir. Nihayetinde toplumlar gerçeklikten koparak yaratılan kültür içinde kaybolurlar ve hatta hakikati de tanıyamaz hale gelirler. Burada yapılan işlem ise, gerçeklik ve hakikat ortaya çıkmasın diye manipülasyon, saptırma ve propagandadır. İdeolojiler çağının sona erdiği sıklıkla zikredilir. Ancak geçtiğimiz yüzyıldan farklı olarak ideolojilerin (postmodern küresellik) oldukça esnek bir söylemle fakat sıkı bir şekilde devam ettiği söylenmelidir.

Burada ilginç nokta şudur; müslümanlar pagananizmi muhalif oldukları kültürde aramakta ve orada etiketlemektedirler. Halbuki tarihsel sürece bakıldığında Hz. Adem’den (AS) son peygambere kadar tebliğ edilen dinin adı İslam’dır. Ancak din dejenere edilince yeni peygamber tekrar hakikati hatırlatmaya başlamaktadır.

Bugün açıkça yapılması gereken ilk şey; “hakikat nedir?” sorusunun sorulması ve cevap aranmasıdır. Zira “doğru”, “yanlış”, gerçeklik”, hakikat” kavramları öyle karışmış durumdadır ki, insanlar “hakikat”ten korunmak üzere tavır geliştirmeye başlamışlardır.