Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

30 Kasım 2023

Hangi durakta inecektik?

Hangi durakta ineceğimizi unuttuğumuzdan beri otobüsün içinde oyalayıp duruyoruz. Camdan dışarı bakınca da dışarıda gördüğümüz her nesneyi daha önce gördüklerimize benzetmeye çalışıyoruz. Durağı kaçırdığımızı kabullenmek zorumuza gittiği için hedefsiz ve anlamsız bir şekilde yolculuğa devam ediyoruz. Hatayı halının altına süpürülecek bir toz olarak gördüğümüz zamandan beri de süslü laflarla etrafımıza nutuklar atmaya devam ediyoruz. Az sonra son durağa geldiğimizde otobüste yalnız kalacağız ve şoförün “Son durağa geldik, inmeyecek misiniz?” sorusuna muhatap olunca yanlışımızı anlayıp kabullenmek çare olacak mı pişmanlığımıza? Sahi nerede duracaktık ve nerede inecektik?

Duracağımız yeri unuttuk. Dahası geldiğimiz yeri unuttuk. Daha da acısı gideceğimiz yeri unuttuk. Bu kadar unutuluşun içinde kendimizi bulmaya çalışıyoruz. Ruhumuz kayıp eşya bürosuna dönüştü. Zamanında teslim alınmayan eşyalar ya çöpe atılıyor ya da açık arttırmayla satışa çıkarılıyor. Biz ise kaybettikten sonra anlıyoruz kıymetini yitirdiklerimizin. Onu da tekrar ihtiyaç duyduğumuz zaman fark edebiliyoruz ancak.

Biri çıkıp da yitirdiklerimizin önemine değinince de kulaklarımızı tıkıyoruz. Hakikati duymaya dahi tahammül edemiyoruz. Duymak bazen daha çok acıtıyor. Acıya tahammül edemiyoruz. Lakin acı duymadan da tedavi edilmiyor yaralar. Acılarına dayanabildiğin kadar telafi edebilirsin pişmanlıklarını.

Yarayı tedavi etmek yerine kelimelerin gücüne sığınıyoruz. Meydanlarda en iyi sloganları atıyor, en kalabalık mitingleri yapıyoruz ama bir türlü içimizdeki acılar dinmiyor. Sözün gücü yerine konuşmanın kalabalığına daha çok sığınıyoruz.

Söz ile konuşma arasında fark var mıdır diye düşünebilirsiniz? Söz bireyseldir, konuşma toplumsal. Söz etkendir, konuşma edilgen. Söz amaca dönüktür, konuşma amaçtan yoksun, kuru kalabalıktır. Herkes konuşur ama herkes söz söyleyemez. Söz, sorunu tespite yöneliktir ve içinde çözüm ihtiva eder, konuşma ise sorunun üstünü örtmek, acıyı ötelemek içindir. Konuşma günü, söz geleceği kurtarır.

O kadar çok konuşuyoruz ki, hiçbir sözü duymuyoruz. Durağı kaçırdığımızdan beridir de hatalarımızı konuşmalarımızla gizliyoruz.

Bu kadar kuru kalabalıklar içinde sözlerin en güzelini dahi duyamaz oldu kulaklarımız ve ruhumuz. Sözlerin en güzeli muhakkak ki, Allah'ın sözü Kur'an-ı Kerim'dir. “Allah, sözün en güzelini; âyetleri, (güzellikte) birbirine benzeyen ve (hükümleri, öğütleri, kıssaları) tekrarlanan bir kitap olarak indirmiştir. Rablerinden korkanların derileri (vücutları) ondan dolayı gerginleşir. Sonra derileri de (vücutları da) kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur’an Allah’ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. Allah, kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.” (Zümer Suresi, 23. Ayet)

O kadar çok konuşuyoruz ki Yüce Kitabımızdan günbegün uzaklaşıyoruz. Sözlerin en güzelini söyleyen Rabbimize kulağımızı tıkadığımızdan beri kalbimiz karardı, zihnimiz bulanıklaştı. Hakikati görmeyen göz kör olmaya başladı.

Şairler günümüzde sözü en güçlü kullanan kişilerdir. Onlar için de Rabbimiz “Şairlere gelince, onlara da yoldan sapanlar uyar. Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmez misin? Ancak iman edip dünya ve ahiret için yararlı işler yapanlar, Allah’ı çokça ananlar ve haksızlığa uğratıldıktan sonra kendilerini savunanlar başkadır. Haksızlık edenler, neye nasıl dönüşeceklerini (başlarına nelerin geleceğini) yakında görecekler.” (Şuara Suresi, 224-227. Ayetler) belirterek sözlerinin güçlü olmasını hakikat şartına bağlamıştır. Hakikatten uzak, konuşmuş olmak için söylenen hiçbir söz etkili değildir.

Hakikat üzere sözleri anlayanlar neyi, nerede yapacaklarını ve dünya denen otobüste nasıl gideceklerini ve hangi durakta ineceklerini bilir ve hazırlığını ona göre yapar.

Hak sözünü idrak eden şairlerden biri olan Cahit Koytak’ın sözüyle yazımızı bitirelim.

“Ayıp ama, bakın, Tanrı konuşmak için / Sizin susmanızı bekliyor.”