Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2405.96
BIST 100
10298.11
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 Haziran 2019

Hayaller, gerçekler ve bitmeyen uyuma numaramız

Hatırlanacağı üzere geçen yıl ani bir kararla İlköğretimden Ortaöğretime geçiş için TEOG yerine Mahalli Yerleştirme Sistemi’ni kullanmaya karar verdik. O günlerde de belirttiğimiz gibi sistem değişiklikleri gerekli şartlar ve makul gerekçeler olduğunda elbette yapılabilir, hatta yapılmalıdır. Ancak milyonları ilgilendiren bir düzenlemeyi varsayımsal okumalar, keyfi kabuller ve çözümler üzerinden hayata geçiremeyiz, geçirmemeliyiz. Böyle yaptığımız taktirde bırakın sorun çözmeyi sorunları kronik hale getiririz. Nitekim böyle yaptığımız için, böyle yapmaya devam ettiğimiz için sorunlarımız kronik halde.

Geçen yıl ani bir kararla stresin azalacağından, eleştirel ve yorumlamanın artacağından, sınav baskısının düşeceğinden, dershanelere ihtiyacın kalmayacağından, sınava giren öğrenci sayısının çok büyük oranda azalacağından, öğrencilerin etkinliklere katılımının azalacağından vs. gibi gerçeklikle bağı olmayan, neden sonuç ilişkisi yanlış kurulmuş veya hiç kurulmamış bir çözümlemeyle bu ülkede sistem değişikliğine gidildi. Aradan geçen bir yılı aşkın sürenin ardından sonuçları görme, değerlendirme imkânına sahibiz. Toplum olarak balık hafızalı olduğumuz için ne yaptığımızı, niçin yaptığımızı ve ne ile karşılaşmamız gerektiği hususunda bir dert ve arayış içinde değiliz. Bir takım vaatlerle rızası alınmış ancak vaat edilen hususların hiçbirisi gerçekleşmediği gibi daha vahimi bunları sorun edip peşinde olan kimse de yok. Allah’tan Özgür Eğitim-Sen Genel Sekreteri Bekir Birbiçer konuya ilişkin dikkatlerimizi çekiyor, yaşadığımız talihsiz sürecin sevimsizliğine ayna tutuyor: ‘LGS’ye bu yıl 1 milyon 74 bin 13 öğrenci katıldı. MEB’in beklentisi 60-70 bin civarında öğrencinin sınava gireceği yönünde iken sınava geçen yıl 980 bin, bu yıl da 1 milyonun üzerinde katılım oldu. Oysa öğrenci, eğitimciler ve veliler nezdinde meşruiyeti de sağlanmış, düzeltilmesi gereken yönleri olmakla birlikte geçmiş sistemler içerisinde en hakkaniyetli ve fırsat eşitliğini sağlayabilen sistem olan TEOG; sınav sisteminin kaldırılacağı, öğrencilerin sınav stresinden ve yükünden kurtulacağı vaadiyle apar topar kaldırılmıştı.’

Eğri oturup doğru konuşmalıyız. Bu ülkenin varlık-yokluk meselesinin önemli bir bölümünü teşkil eden eğitim meselesini bu tarz kandırmacaların, lüzumsuz müdahalelerin sahası olmaktan çıkarmalıyız. Bunu da açık ki kendimizi, içinde bulunduğumuz ilişki ağını belirli düzeyde bir ciddiyete kavuşturarak yapabiliriz ancak. İçinde bulunduğumuz çağ günübirlik yaşamayı, anlık yaşamayı, hafızasız yaşamayı dayatıyor. Ne söylediğinizin, insanlara ne vaatte bulunduğunuzun bir anlamı yok. Size ne söylendiğine, ne tür vaatlerle muhatap kılındığınıza da bakmıyorsunuz. Söylenilen ve vaat edilen şeyin gerçekliği, mantıklılığı, makuliyeti vs. çok önemli değil. Size bir şey söylensin, size bazı vaatlerde bulunulsun, yeter!

Stres azalacak, sınav baskısı azalacak, servis sorunu çözülecek, herkes istediği okula yerleşecek vs. Peki bu nasıl olacak? Yeni yerleştirme sistemi ile yapılan iki sınavın ardından oldu mu bunlar? Olmadıysa neden olmuyor? Çözümü; gökten zembille inecek mucizevi bir şey zannediyoruz biz. Bilinmedik, gizemli, sıradışı insanların insanötesi buluşlarıyla ortaya çıkacak kıyamete kadar kullanabileceğimiz bir ‘sihirli formül’ zannediyoruz. Akli melekeleri gelişmemiş, gerçekliği olmayan vaatlerle kandırılan-idare edilen çocuklar gibiyiz.

Vaatleri, öngörüleri, projeksiyonları yanlışlanan bir düzenlemeye ilişkin sorgulamamız yok. Hiçbir vaadi, öngörüsü, projeksiyonu doğru çıkmayan düzenlemeyi, düzenlemenin aktörlerini hesaba çekmiyoruz. Tam bir tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş durumu. Ortada daha işin başında vaatlerini gerçekleştirmesi mümkün olmayan apaçık bir sistemi can havliyle bize kurtuluş reçetesi olarak getiren bürokrasimiz var. Çocukları üzerinde uygulanan reçete, çözüm olacağı söylenen hiçbir soruna çözüm getirmediği gibi çocuklarının başına yeni bir takım sorunlar musallat etmiş ve buna rağmen de konforunu bozma ihtiyacı hissetmeyen toplumumuz var. Yaşananlar bu ve ortalık süt liman! Ne kimse ‘arkadaşlar! biz böyle vaatte bulunduk ama şu şu gerekçelerden dolayı gerçekleştiremedik, mahcubuz’ diyor ne de kimse ‘arkadaşlar’ sizler bize böyle böyle söylemiştiniz ancak bize anlatılan ile yaşadığımız arasında dağlar kadar fark var’ deyip hesap sormaya kalşkıyor. Vaziyet bu olunca haliyle memleketin hali de, eğitimin hali de bu oluyor.

Yapacak bir şey yok! Kulak veren olmasa da yanlışlara dikkat çekmeye, Bekir hoca gibi yaşadıklarımızın kaydını tutup hatırlatmaya devam edeceğiz. Ola ki bir gün uyumaktan öte kolektif uyuma numarası yaptığımız bu kaçış halinden vazgeçip bir varlık, bir irade olarak hayata/tarihe girme yönünde bir atılımımız olursa en azından ne olduğumuzu, bize ne söylendiğini ve başımıza neyin geldiğini anlatacak birileri olsun.