Dolar (USD)
32.27
Euro (EUR)
35.08
Gram Altın
2475.48
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Ocak 2017

Hayat Biçimine Saldırı mı?

Yıllar önce Samuel Huntinton yazmış olduğu Medeniyetler Çatışması adlı kitabında Türkiye'nin 'parçalanmış ve bölünmüş' bir ülke olduğundan bahsediyordu. Farklı kimlik ve inançların ayrıştırılmaya çalışıldığı bir ülke... Maalesef, laik-şeriatçı, Kürt-Türk, Alevi-Sünni ayrımları ekseninde toplumun kültürel fay hatları oluşturuldu. Toplum, bu ayrımlar ekseninde bölünmeye ve kutuplara ayrılmaya çalışılıyor.

Hem yılbaşı gecesi yaşanan saldırı, hem de saldırı sonrası medyada yaşanan 'Hayat biçimine saldırı' biçimindeki tartışmalar, bu saldırının hedefini göstermektedir. Bu saldırının hedefi, Türkiye'nin kültürel fay hatlarını derinleştirerek kaos dinamiğini harekete geçirmektir. Ancak bu saldırıyı, DEAŞ'ın hayat biçimlerine saldırısı şeklinde değerlendirmek abes ile iştigaldir. ISİD tıpkı PKK gibi küresel terörün piyonudur.

Öncelike ayrımcı, dışlayıcı veya ötekileştirici dilden uzak durulmalıyız. Bu dil farklılıkları kendi icinde barındıran Türkiye'yi dinamitler. Reina katliamını sosyal medyada övenler de muhafazakarları suçlayanlar da terörün değirmenine su taşımaktadır. Türkiye sadece terörün yeni oyun alanıdır. Kutuplastırıcı dilden herkes uzak durmalı....

Aslında Türkiye bu ve benzeri saldırılarla yıllardan beri mücadele etmektedir. Her ne kadar işleniş biçimi farklılık arz etse de bu saldırının hedefi, geçmişte yapılan saldırılarla benzerlik taşımaktadır. 12 Eylül darbesine giden süreci, 1977-1980 arasında darbeye zemin hazırlamak için yapılan Maraş, Çorum ve Sivas olaylarını düşünün. Bu saldırılarla, toplumun fay hatları derinleşmiş ve toplum kutuplara bölünmüştü. Daha da ötesi bu saldırılar, darbeye zemin hazırlamış, darbenin şartlarını olgunlaştırmıştır. Toplum olarak bu saldırının neyi hedefledigini düşünmeliyiz.

Özellikle şunu vurgulamalıyız; bu saldırının asıl amacını unutarak laiklerin hayat biçimine saldırı biçiminde değerlendirmek, saldırının ve saldırıyı yapanların amacına hizmet eder. Reina katliamını hayat tarzına saldırıya indirgemek, terör örgütlerinin yapmış olduğu algıya, kara propagandaya hizmet eder, kolaycılığa kacmaktır.

Terörün hedefi, zaten, kültürel fay hatlarını derinleştirerek kaos mekaniğini işletmektir. Eğer bu saldırı hayat tarzına ise, son bir ay içinde gerçekleşen Beşiktaş, Kayseri saldırılarını ve Karlov suikastını nasıl değerlendireceğiz? Bunlar, sadece bireysel saldırılar mıdır? Ya da DEAŞ'ın Orlanda, Nice veya Tunus'taki Plaj katliamı sadece hayat biçimlerine yapılan bir saldırı mıdır?

DEAŞ, PKK, FETÖ veya DHKP-C Türkiye'de kaos çıkararak korku salmaya çalışmaktadır. Ne DEAŞ'ın saldırıları hayat biçimlerinedir ne de PKK'nın saldırıları Kürtlerin haklarını korumaya yöneliktir. Bu saldırıların amacı, Kaos düzeneğini harekete geçirerek toplumsal bütünlüğü dinamitlemek ve kültürel fay hatlarını çatlatmaktır. Bu saldırı herhangi bir hayat biçimine degil bizatihi Türkiye'nin kendisinedir.

Gazeteciler, yazarlar veya kanaat önderleri, terör örgütlerinin değirmenine su taşımasınlar. Birbirimizi suçlamaktan öte birlik ve beraberlik yolunu inşa etmeliyiz. DEAŞ, PKK, FETÖ ve bu tür örgütler, terörizmin ileri karakollarıdır. Aslında bu saldırılar Türkiye'nin birlik ve beraberligine vesile olmalıdır. Yeni bir birliktelik ruhu aşılamalıdır. Bu birliktelik yeni Türkiye'nin sözlesmesi olmalıdır.